14. BÖLÜM - Eylül

286 25 18
                                    


Görme yetisi olan körlerdi bazı insanlar. Gözünün önünde olup biten hiçbir şeyden haberi olmazdı bazı zamanlar. Bazen kendinin kim olduğundan haberi olmazdı, bazense karşısındakinin kim olduğundan. Zihin okuyamadığınız sürece, kimsenin gerçek kimliğini öğrenemezsiniz. Yıllar geçirseniz bile, çoğu zaman yanı başınızda olsa bile. Hakkında binlerce bilgiyi hatta en derin bilgileri bile biliyor olsanız da, yine de öğrenemezsiniz. Her şey onun kafasındadır, hem de her şey. Karşınızdaki insanın sizi öldürmek istemediğinden bile emin olamazsınız. Bu yüzden güven, çok tehlikeli bir oyundur aslında. Haberiniz olmadan kafanızı bir katilin dizlerine koyabilir hatta koymuş olabilirsiniz de.

Gökay, öğrendiği gerçeğin şokuyla gözlerini dakikalarca elinde tutmuş olduğu kağıttan ayırmamıştı. Kağıttaki o iki kelimeden. Anıl Saygın.

'' Tamam, hayatımdaki kadının beni şaşırtmasını severim ama bu yönde değil. '' dedi kendi kendine. Kahkaha atmaya başladı, nefes bile almadan dakikalarca kahkaha attı Gökay. Sinirleri bozulmuştu. Her şey o kadar ilginçti ki, yeni bir şey daha öğrenmeye korkar olmuştu. Öylesine tanıştığı bir kadının; namını duyurmuş bir katil olması ve onun öz babasının kendi babasıyla yıllar önce arkadaş olması, ona hayatta her şeyin mümkün olabileceğini ve attığı her adıma, verdiği her karara dikkat etmesi gerektiğini bir kez daha katı bir şekilde hatırlattı.

Gökay elindeki kağıtları masanın üzerine koyduktan sonra, sırtını sandalyesine yasladı. Gömleğinin yakasından birkaç düğme açtı, terlemişti. Son zamanlarda hiç girmediği kadar strese girmişti. Böyle devam ederse, ritalin almayı tekrardan alışkanlık haline getirebileceğini düşündü. Kendisini toparlaması gerekiyordu, ne kadar zor gelse de. O, böyle birisi değildi.

'' Peki neden? '' dedi Gökay, rengi solmuş beyaz tavana bakarken. '' Benim dedektif olduğumu bile bile neden benimle bir gece geçirdi? Ne kadar tehlikeli olduğunu kanıtlamak için mi? Benimle dalga mı geçiyordu? ''

Ne kadar acımasız bir katil olarak gözükse de Gökay, Ahu'nun masum olduğuna inanmak istiyordu. En azından onun yanındaki haliyle öyleydi. Birlikte dans ettiği, lunaparkta trambolinin üzerinde zıplayıp pamuk şeker yediği, kafasını dizlerine yatırarak saçlarını yapılabilecek en yumuşak hareketlerle okşayan kadın, bir katildi. Yanı başındaydı, oradaydı. İnanması güçtü. Onun bu kadar vahşileşeceği aklının ucundan geçmezdi. Hani bazı insanlar tanırsınız ve o insanların kötü bir şeyler yaptığından şüphelenir hatta belki de emin olursunuz ama Gökay, Ahu'yu tanıdığı haliyle onun bu kadar kötüleşeceğini ve 'Kazıyıcı Katil' olabileceğini düşünmek bile istemiyordu. Onun, doğru olan kişi olduğunu kafasında kurmuşken bu gerçek, onu ciddi anlamda yıkmıştı. Bir daha hiçbir kadını yakından tanımak istemiyordu. Bunu en son düşündüğünde, en yakın arkadaşıyla aldatılmıştı. Ancak o durum, şu ankinin yanından bile geçemezdi. Bu, bir insanın kaldırabileceğinden ağır bir durumdu.

Gökay kendini silkeledi ve bir sigara yakması gerektiğini hissetti. Bilgisayarı kapattıktan sonra ayağa kalktı ve ceketini alarak odadan çıktı.

Gökay, bir yandan sigarasını içip bir yandan da arabasını sürerken, karşısına çıkan ilk işlek kafenin önünde park etti arabasını. Bilerek kalabalık olan bir mekanı seçmişti, çünkü sessiz ve sakin bir yere giderse, uyuyakalacağından emin olduğunu düşündü. Ayrıca bir şeyler yemeliydi, karnı aç olduğundan düşünmekte zorlanıyordu.

'' Bir tane orta boy pizzanın yanında patates kızartması ve bir kola alacağım.'' Dedi çağırdığı garsona.

Bilgisayarından aldığı çıktıları çantasından çıkardı ve tekrardan göz gezdirdi. Ahu'nun resminin olduğu kağıdı eline aldı ve incelemeye başladı. Gözlerinin ne kadar yeşil ve güzel olduğunu düşündü. Bunu ona söylediğinde, '' Güzel gözler görmek istiyorsan, kendininkilere bakmalısın .'' demişti. Gökay, hafif bir tebessüm etti. Ahu'yu aklına getirdiğinde hâlâ yüzünde bir gülümseme oluşmasından dolayı kendine kızdı içten içe.

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin