KURAN'DA ZULKARNEYN MIKNATISI - MANYETİK SET MAKİNESİ

6 0 0
                                    


Güneşten gelecek olan bu felaketten nasıl kurtubiliriz ona bakalım. Kuran da anlatılan Zülkarneyn makinesine bakalım. Zulkarneyn 3 milyon yıllık insanlık tarihinde ne zaman yaşadığı belli olmayan bir kral. Ama o günün şartlarında bile yapılabilir bir cihazdan bahsediyor. Onu anlatan ayetler şöyle başlıyor

83.(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: "Size ondan bir anı okuyacağım."84.Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine herşey için bir amaç-sebep verdik.85.O da amaçlarına tabi oldu86.Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada bir kavim gördü. "Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın" dedik.

Yani; Zülkarneyn güçlü bir kral olduğu için muhtemelen ordusu ile sefere çıkıyor ve önce batıya doğru gidiyor yani güneşin battığı yere doğru. Ordular bir sefere çıktığında kolay su ve yiyecek temini için su kaynaklarına ve nehirlere yakın bir güzergahta ilerler. Batıya götüren nehir okyanus sınırına ulaştığında yavaşlayarak deltaya dönüşür ve bataklıklarla karşılaşırlar. Okyanusu geçecek gemileri yoktur ve güneşin battığı yönün en sonuna gelirler. Kral güneşi bataklıkta batarken görür. Ayette güneşin bataklığa girdiği değil; güneşin bataklıkta batarken göründüğü yazılıdır. Aynen güneş denizde batıyor, çölde batıyor gördü gibi; bataklıkta gördü denmiştir.

87.Zülkarneyn, "Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır" dedi.88."Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz."89.Sonra yine bir yol tuttu.90.Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.

Muhtemelen avrasyanın en doğu kıyılarına ulaştı; oranın son sınırında güneşi bir halkın üzerine doğar halde gördü. O yerli halk kendilerini güneşten koruyan bir elbise bile nedir bilmiyorlardı. Kendilerini güneşten koruyan çadır veya taş evleri bile yoktu. Vahşi doğada ilkel halde avcılıkla yaşayan ve yağmurda oyuklara sığınan yarı göçebe bir halktı. Yaşadıkları kurak topraklarda gölge veren büyük bir ağaç bile yoktu. Onlarla iletişime girmeden geri dönüş yoluna başladı.

91.İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.92.Sonra yine bir yol tuttu.93.İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.

Doğu ile Batı arasında ki Avrasya dönüş yolunda dünyanın en yüksek dağları yer alır. Everest'te buradadır. Orada dış dünya ile kopuk ve sadece kendi dilini bilen bir halkla anlaşmaya çalışırlar.

94.Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc yeryüzünü bozmaktadır. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?"95.Zülkarneyn, "Rabbimin bana verdiği daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım" dedi.

Onlara göre yeryüzünü aslında kendi coğrafyalarını bozan yecüc ve mecüc adını verdikleri ateşten ışınlar için bir set isterler. Neden bu ifadeyi böyle yorumladığımı yecüc ve mecüc ün insan olmadığını bilinçsiz cinni yani ateşten varlıklar olduğunu ilerledikçe açıklayacağım.

96."Bana demir madeni getirin" dedi. İki (dağ) arası eşit olana dek "körükleyin!" dedi. Demiri eritip kor yapınca da, "Bana erimiş bakır/katran getirin, bunun üzerine boşaltayım" dedi.97.Artık onu (seddi) ne aşabildiler, ne de delebildiler.98.Zülkarneyn, "Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametten hemen önce) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir" dedi.99.Terkettik onların bir kısmını İzin günü iç içe karışmış dalgalanır halde; Sur'a üfürüldü; onları topladık.100, 101.O gün cehennemi; gözleri Zikr'ime (Kur'an'a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kafirlerin karşısına dikeriz!

TEŞEKKÜRLER ALLAH'IMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin