32

3.4K 223 32
                                    

*** Yusuf ***

1 ay sonra.

Sınır ötesi zordu...

Sınır ötesinde omuzlarında koca bir devletin yükü ile asker olmak daha da zor...

Her ne kadar sınırlarımızı korumak adına girmiş olsak da Suriye topraklarına asıl amaç buradaki müslüman kardeşlerimizi korumak onları bu zulum altında biraz olsun nefes aldırmaktan başka bir şey değildi. Ama kolay değildi hem de hiç kolay değildi. O kadar çok silahlı örgüt vardı ki herkes birbirini yemekle meşguldü bu coğrafyada. Üstelik ortalık yangın yerine dönmüş bir ülkeden çok çorak toprak yığınları gibi gözüyordu ortalık. İnsanın içi acıyordu bu manzaraları gördükçe.

" Abi bence kıyamet yaklaşıyor, bu topraklarda bir daha rahata ermez."

Sametle buraya geldiğim gün tanışmıştım. Askerliğini yaptıktan sonra devam etme kararı almış ve astsubay olarak eğitim almış. Saf ve iyi niyetli bir kardeşimiz, üstelik düşencelerimiz ve inançlarımızda yakın olunca hemen kaynaşıyoruz. Tam da bir çatışmanın ortasında saklandığı bariyerin arkasından bunları söylediğinde şaşkınca yüzüne bakıyorum.

" Şu an bunu mu düşündün."

Kafamı çıkarıp ateş etmek istiyorum ama o sırada çok yakınımdan geçen bir mermi buna engel oluyor.

" Ne düşünmem gerek?" Muzipçe gülüyor.

" Ana yok baba yok kardeş desen zaten yok... Bekleyen yok ölümden korkacak değilim ya komutanım."

...

Üç saat sonra rahata erdiğimizde bir ağacın gölgesinde Samet ve birkaç kişiyle oturup azığımızı yiyoruz. Çatışma sırasında aramızdaki muhabbeti anlattığımda bir kahkaha kopuyor yanımızdakilerden.

" Oğlum nasıl bir adamsın sen? Ölsek cennete mi gideceğiz sanki?"

" Nerden biliyorsunuz?" diye atılıyorum Ahmetin bu sorusuna.

" Ne bileyim komutanım ben olsam beni cennete göndermem."

" O zaman cennet için çalışmaya başlasana Ahmet."

" Götü yemez onun komutanım."

Kahkahaya boğulan Cemil ters bakışlarımdan ne dediğini anlayıp susmayı tercih ediyor. Bende elimdeki sandeviçin son lokmasını ağzıma atıp kalkıyorum yanlarından. Benim de görüşmem gereken komutanlarım var ya hu!

...

O sırada ileriden bir askerin bana doğru koştuğunu fark ediyorum. Şapkasını elinde sallayarak dikkatimi çekmeye çalıştığı her halinden belli. Az sonra yanımıza kadar gelip soluk soluğa karşımda duruyor.

" Komutanım."

Nefes nefese kalmış halini görünce içim acıyor.

" Dur hele sakin ol oğlum, hayırdır."

" Komutanım, Hamza komutanım dedi ki söyle Yusuf komutanına baba oluyormuş. Toplasın pılını pırtını doğum iznine ayırdım onu."

" Ne dedin sen doğru mu bu?"

" Evet komutanım sizi aramışlar ama ulaşamamışlar."

Cebimdeki telefonu çıkarıp ekrana bakıyorum. Yirmi iki cevapsız çağrı... Panikle ellerim titrerken zor da olsa babamın numarasını bulup aradığımda çoktan karargaha doğru yol almaya başlıyorum.

" Alo baba?"

" Oğlum nihayet ulaştık sana, bir oğlun oldu gözün aydın."

" Züleyha nasıl baba? Bebek o da iyi mi? Daha erkendi, zaman vardı neden doğum oldu?"

Bir YUSUF Masalı ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin