30

3.1K 212 10
                                    

*** Yusuf ***

Elime tutuşturulan geçici görev kağıdında yazan tek kelime başımdan aşağıya kaynar suların dökülmesine neden oluyor. " SURİYE..." Karım neredeyse yedi aylık hamileyken böyle bir göreve gidecek olmam beni fena halde korkutuyor. Kendim için korkmuyorum elbette biz askerler vatan yoluna baş koymuş erleriz, fakat ben gidince Züleyhanın her an ne kadar stres altında kalacağını düşünmek beni hayli zorluyor. Elimden bir şey gelmeyerek komutanıma bakıyorum.

" Askerlikte torpil işlemiyor Yusuf yoksa seni asla göndermezdim buradan, senin gibi adamı nereden bulacağım?"

" Sağ olun komutanım, normal bir zaman olsa bende gitmek için can atarım ama eşimin halini biliyorsunuz."

" Biliyorum ya, ne yapalım elden bir şey gelmiyor."

" Hayırlısı komutanım. Demek ki Rabbim böyle nasip etmiş."

" Sende ki şu teslimiyetin binde biri bile bende yok Yusuf.  Hoş zaten bende hiç bir şey yok ama sen buraya geldin geleli beni de kendine özendirmeye başlamıştın."

" Buna çok sevindim komutanım keşke daha çok kalıp kökten etkileseydim hayatınızı ama bir sezon finali yapıp sonra döneceğim."

Komutanın yanından ayrılıp bahçedeki arabama atıyorum kendimi, eve gidiyorum ama nasıl gidiyorum. Kafamın içinde binbir düşünce. Bir yanım" "Rabbin yazdıysa vardır bir hikmeti, demek ki gitmen gerekiyor ki gideceksin kadere iman etmekten vaz mı geçtin yoksa?" derken, öteki yanımda adeta içimdeki şeytan rolünü oynayarak gitmemek için bahaneler sebepler ve en kötüsü de seneryolar kuruyor. Kalbim ve beynim çarpuşırken evin yolunu buluyorum. Hiç söz dinleneyerek hala izne ayrılmayan karımın da arabayı park ederek eve girmekte olduğunu görünce geriliyorum. O da beni görüyor ve kapı eşikliğinde beklemeye koyuluyor. Arabayı park edip yanına varıyorum.

" Selamın aleyküm güzelim."

" Aleyküm selam, erkencisin Yusufum."

" Öyle oldu eve geçelim de anlatayım."

Meraklı meraklı gözlerini dikip bakıyor.

" E hadi evde anlatacağım dedim ya."

Belinden tutarak hafifçe binanın içine doğru yönlendiriyorum.

" Hayırdır inşallah. "

Üst kata evimize çıkıp kapıyı kapattığımda üstündekilerden kurulurken bana merakla bakmaya devam ediyor. Odaya geçip üniformalı çıkarmaya koyuluyor. Sabredrmeyerek arkamdan geliyor.

" Çatlatmasan keşke insanı."

Onun bu haline gülüyorum ama bende söze nasıl başlayacağım bilmiyorum ki. Eşofmanlarımı üstüme giyerken biraz daha zaman kazanıyorum. Baktı olacak gibi değil o da iş kostümleri den kurtulup ev giysilerini geçiriyor üzerine... Elinden tutup salona geçiyorum kanepeye oturduğumda o da yanıma oturuyor.

" Güzel gözlüm sana söylemem gereken bir şey var."

" Onu anladık da bu dilinin altında gevelediğin şey hiç hoşum gitmeyecek gibi geliyor Yusuf."

Olumlu olarak başımı sallıyorum.

" Ne yazık ki benim de hoşuma gitmedi. En iyisi lafı dolandıtmayayım doğrudan söyleyeyim okur mu? "

" Olur. "

" Geçici görev çıktı. "

" Ha, bende bir şey oldu sandım. İzne ayrılırım gideriz canım ne olacak? Olsa olsa bir aydır zaten."

Olaya kendince olumlu bir anlam yüklemeye çalışırken sessizce ona bakmayı sürdürüldüğünü fark ettiğinde susup beni süzüyor.

" Bir dakika, böyle basit bir şey değil öyle değil mi? "

" Suriye. "

" Aman Allahım, ama Yusuf ben hamileyim. "

" Biliyorum güzelim ama inan elimde değil. Bana sorulmuyor, biliyorsun vatan her şeyden önce gelir. Uzun süredir çoğu arkadaşım orada sınırı korumak için ve Suriyeli din kardeşlerimize yardım etmek için çabalıyor. Anlaşılan nöbet sırası bana geldi. "

" İyi diyorsun hoş diyorsun da nasıl olacak Yusuf? Karnım burnumda her gün sana bir şey olur mu korkusu ile nasıl yaşarım? "

" Canım, gönlümün sultanı nerede olduğumuzun ne önemi var şimdi burada yada yarın buradaki görev yerime gittiğimde, çarşıda, pazarda ya da herhangi bir yerde bana bir şey olmayacağının garantisi yok ki zaten. Korkulacak bir şey yok Rabbim bizi korur. "

Haklı olduğumu bildiğinden sessizce göz yaşı dökerek beni dinliyordu. Gitmem gerektiğini ve gideceğimi de bildiğinden itiraz etmedi sımsıkı sarıldı sözlerim bitince. Bende ona sarıldım kokusunu ciğerlerime hapsetmek istiyerek. Onu ne kadar özleyeceğim düşünmek bile ağır gelip burun direğini sızlatırken güçlü kalmaya devam ettim.

" Peki ya ben?" diyor göz yaşlarının arasında.

" Seni orada kime emanet edeyim burada kal ki aklım sende kalmasın. Hem öyle akşam eve geleceğim bir ortam olmayacak."

Anladım dercesine başını sallıyor ama sicim gibi yaşları güzel gözlerinden akmaya devam ediyor.

" Haydi Allah büyük, vardır bunda da bir hayır sıkma artık canını."

Göz yaşlarını silerek biraz olsun toparlıyor kendini.

" Peki ne zaman gideceksin?"

" Haftaya salı."

" En azından hala biraz vakit var."

Gülümseyerek onu kendime çekiyorum...

"Seni seviyorum meleğim."

" Seni çok seviyorum."

💕💕💕

Akşam yemekten sonra çaya annemlere inip durumu zor da olsa onlara da izah ediyorum. Babam her zamanki gibi durumu vakur bir şekilde karşılarken annem çoktan ağıt yakmaya başlıyor.

" Anne yapma böyle zaten yeterince zor üstelik Züleyha sen böyle yaptıkça daha da kötü oluyor. Yeni susturmuştum daha başladı bak ağlamaya yine."

" Sınır ötesi diyorsun oğlum insan korkuyor. Ne yapayım davul zurnayla mı yollayayım."

" Yok da gözünü seveyim annem bak Züleyhanın strese girmesi iyi olmaz. "

" Oğlan doğru diyor Feyzan ortalığı velveleye verme. Allahı izniyle hiç bir şey olmaz. Gözün arkada kalmasın oğlum biz kızımıza bakarız. "

" Bakarız elbet çiçek gibi bakarım ben gelinime ama söz ver sende her gün arayacaksın bizi, öyle olur olmadık heyecanlar aramayacaksın kendine. Bizi değilse karını oğlunu düşün. "

" Tamam annem merak etmeyin. "

" Kolaydı sanki? "

Annem haklıydı hiç kolay değildi, hele ki bu durumda ama diyecek bir şeyim yoktu. Ne kadar üzülsek de istemesek de gitmek zorunda olduğumu herkes biliyordu ve mecburi bir kabullenme hakimdi. Rabbim sığınmayı tercih ettim bir kez daha. Şu an her ne kadar şer gibi görünse de bu ayrılık elbette bunda bir hayır vardı. Ve biz bu hayrı ancak yaşayarak görecektik.

Önümüzdeki bir hafta hazırlıkları yapmakla geçti. Oldukça da hızlı geçti. Günlerin hatta haftanın bu kadar çabuk geçtiğini bilmezdim. Züleyha hem dik durmaya çalışıyor ama benim görmediğimi sandığı zamanlarda göz yaşı dökmekten geri durmuyor. Annemse saklama gereği duymadan sürekli ağlıyor. Aralarında en metanetli duran yine kız kardeşim oluyor. İkisi arasında gidip geliyor ve onları sakinleştirmek için eşinden geleni yapıyor. İnsanın ikizi olması çoğu zaman hayatını kolaylaştırması güzel bir duygu.

Salı gün geldiğinde güç bela göz yaşları ve dualar arasında ayrılıyorum evden. İnsana böyle zamanda kendini ölüme gidiyor gibi hissediyor. Oysa aslında ölüm her an ensemizde yaşamıyor muyuz? Bunun için illa ki sınır ötesinde bir operasyona katılıyor olmam gerekmiyor ki... Kimseye anlatamıyorum, durup düşünsem belki kalbime de anlatamayacağım bir durum. Ben de Allaha sığınıp kadere boyun eğmeyi seçiyorum. Bunda da vardır elbet bir hayır.

Mevlam bakalım ne eyler, ne eylerse güzel eyler...

Bir YUSUF Masalı ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin