33

3.8K 226 27
                                    

Bir mucizedir baba olmak...

Hani hep derler ya kadın rahmine düştüğü ilk anda anneliği kabullenir beyninde, ruhunda... O çift çizgi ilk görüldüğü anda kalbinde yeşeriverir taptaze bir aşk... Her aşktan, her sevgiden bambaşka bir sevgi üstelik... Her an hisseder bebeğinin varlığını kalbinde, öyle ki bunun için hareketlerini hissetmesine gerek yoktur. O bitmek bilmeyen bulantılar bile mutluluk verir kadına. Bilir yaşadığı ne varsa küçük bir mucizenin eseridir.

Herkes öyle bilir, baba kucağına aldığında baba olduğunu anlar. Aslında hiç de öyle değil işin aslı. Öyle bilir, öyle söylerler... Belki de biz daha çok korktuğumuz için saklarız tüm duygularımızı... Ya ona bir şey olursa? Oysa ilk kez duyduğumuzda kalp atışlarını, bizimde kalplerimiz daha bir sevinçle atar... Umutla bekleriz doğacağı günü, en az annesi kadar bilmediğimiz kokusunu özleriz. Merak ederiz kime benzeyeceğini... Asıl mesele birine benzemesi değil sadece merak ederiz işte... Ruhsuz deseler de çoğuları biz içimizde yaşarız tüm o duyguları, ta ki kucağımıza alana kadar... İşte o mucizevi varlık kucağımıza verildiği an duygularımızı saklamak mümkün olmaz artık... Sımsıcak bir bağ kurulur evladımızla aramızda...

Baba olmayı tatmıştım ben de en sonunda...

Cihat doğduktan iki hafta sonra görev yerime dönme vakti geldiğinde ailemi geride bırakmanın hüznünü yaşıyorum. Bunca yıldır hiç bu kadar zor gelmemişti oysa ki. Gözü yaşlı Züleyhama defalarca sarılıyorum. Onu teselli etmek istesem de yüreğimin burukluğu imkan vermiyor. Zira bu kez en çok benim teselliye ihtiyacım var belkide. Geldiğim gibi hızlı bir şekilde helikopterle sevkiyatım yapılıyor. Komutanları ve silah arkadaşlarım çoşku ile karşılıyor beni. Aralarından bazılarının eksik olduğunu daha o dakika anlıyorum aslında ama konuyu açmak istemiyorum. Sadece şimdilik...

Bir kaç gün sakin geçsede arada yaşadığımız çatışmalar günümüze renk katıyor. Malum sınır da asker olmak böyle bir şey çünkü... Çatışmalar da olmasa, çakalların leşlerini görmesek günlerimiz sıkıcı geçmeye başlıyor. Belki de biz kafayı yemeye başlıyoruz kim bilir?

Bulunduğumuz bölge yaklaşık üç ayda güvenli bölge halini aldığında oğlum da iki aylık oluyor. Her gün görüntülü konuşma yapsak da içimdeki hasret gitgide daha da büyüyor.

"Merak etme biz iyiyiz, Feyzan anneler hiç bir şeyimizi eksik etmiyorlar."

" Şüphem yok gülüm, ama şu hasret yakıyor insanı."

" Bizde çok özledik, hepimizin aklında, kalbinde ve dilinde bir sen varsın. Hala belli değil mi ne zaman geleceksin?"

" Pek sayılmaz ama burası güvenli bölge halini aldı artık, başka bir yere sevk etmezlerse yakındır inşallah. "

Tam da düşündüğüm gibi oluyor ve Züleyha ile konuşmamızın üç gün sonrasında dinlemek üzere kendi birliğine gönderileceği haberini alıyorum. Sınırda durmak gerçekten zor olduğundan genelde dört ayı geçmeden dinlenmeye alıyorlar. Benim daha dört ay olmamıştı ama demek ki komutanları böyle uygun görmüştü. Eşyalarımı toplara ilk sevkiyatla Bursaya iniyorum. Kemal komutan beni görünce kollarını iki yana açıyor. Küçük bir çocuk gibi koşup sarılıyorum.

" Hoşgeldin evlat, gözümüz yollarda kaldı."

"Hoşbulduk komutanım, inanın ben de gelmek için can attım."

O sırada yanımıza gelne diğer askerlerden sitem yükseliyor.

" Aşk olsun komutanım bizi özlemediniz mi?"

" Olur mu lan? Hepinizi özledim gelin sarılayım. Burası sizsiz çekilmiyor. Tuvaletler bile çok kirli Ali. "

" Komutanım özlediğine emin misin? "

Bir YUSUF Masalı ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin