Chapter : 14

1.3K 72 32
                                    





Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, yorumlarınıza ve düşüncelerinize ihtiyacım var. İyi okumalar :)

EVA;

" Ben hiçbir şey yapmadım, s-sadece yemeğimi yiyordum ama sonra ayakkabımda bir baskı hissettim... O adam, o adam bana bakıyordu ve ben bunun yapanın o adam olduğunu anladım. O ayakkabısıyla benim ayakkabıma dokunuyordu. S-sonrasını biliyorsun, Steve çatalını düşürdü ve her şeyi gördü. "

Tüm olanları anlattıktan sonra hattın diğer tarafından Harry'den hiç ses gelmedi ve ben ağlamaya yeniden başladım, tüm bu olanlar o kadar ağır geliyordu ki tüm dünya karşımda duruyor ve ben sanki tek başıma savaşıyordum. Zaten tek başıma değil miydim? Hayatıma giren insanların yalnızca kısa bir rölü vardı... Harry'de gidecekti. Tıpkı diğer insanlar gibi. Annem ve babam gibi, elimden alınan hayatım gibi...

" Eva... " Boğuk çıkan sesinin ardından uzun bir sessizlik daha oldu, ben ellerimle göz yaşlarımı silmeye devam etsemde arkasından yenileri ekleniyordu. " Senin bir suçun yok, sakin ol tamam mı? Kendini kötü hissedeceğin hiçbir durum yok ortada. Sadece, sadece...O şerefsizi bulup geberteceğim. " Harry'nin sesini duymak beni rahatlatırken sürekli odanın kapısına bakıyordum. O sırada Harry, " Peki ya Steve bir şey dedi mi? Sana zarar vermedi değil mi? " dedi

" Hayır. " dedim hemen, derin bir hıçkırığın ardından konuşmaya devam ettim. " O evde değil, ama her an gelebilir. Beni eve bıraktıktan sonra çıkıp gitti ve hala gelmedi. " dedim, nereye gittiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. " Seni görmek istiyorum. " Harry konuştuğunda o an telefonun diğer ucundan kapı sesi geldi ve ardından Jessica'nın, " Hayatım. " deyişi... Apar topar telefon suratıma kapandığında gözlerim karşımdaki duvarı izlemeye başladı sadece, karşımdaki duvar bulanıklaşmaya başladığında elimi ağzıma götürdüm ve hıçkırıklarımı geri göndermeye çalıştım.

En ihtiyacım olduğu an da neden sevdiklerim yanımda olamıyordu? Biz onunla olamazdık, bu imkansızdı...Ben ve o dalgalı bie suya kapılmış gidiyorduk. Oysa, oysa etrafımıza dönüp bakmamız gerekiyordu. Biz ikimizde evliydik, bu hayat bize dayatılmış bie hayat olsa da buna alışmamız gerekti... En azından ben daha fazla acı çekmemek için hayatım boyunca böyle yapmıştım.


***

STEVE;

Zihnimde canlanan tek şey onun güzel yüzlüydü... Kalbimde iliklerime kadar hissettiğim tek şey onun aşkıydı...Ruhunu ruhumda hissettiğim tek kadındı...Onu bilen tek adamsa bendim, başka kimse onun benden daha iyi bilemezdi. Kimse benim kadar iyi çözemezdi onu, kimse benim kadar sahiplenmezdi onu, kimse benim gibi değer vermezdi ona, kimse onu canından çok sevemezdi...Kimse Eva'ı benim gibi canını verecek kadar sevemezdi. Tüm hayatımı, tüm servetimi önüne serer, gerekirse son nefesimi bile onun için alırdım. Ben kimi sahiplenmiştim bu kadar? O benim meleğimdi, kanatlarını yalnızca benim gördüğüm güzeller güzeli meleğim...

Issız bir ara sokağa çekmiştim arabayı, gecenin bu saatinde ıssız sokakta yere uzanmış ve sırtımı duvara yaslamıştım, elimdeki içki şişenin son yudumunuda içerken üçüncü şişeyide açıp içmeye başlamıştım hiç hız kesmeden. Bugün olanlar gözlerimin önüne yeniden bir perde gibi inerken elimdeki içki şişesini sertçe sıktım, Eva'ma zarar vermişti...Eva'm zarar görmüştü ve ben bu dünyayı o adamın başına yıkacaktım. Eve geldiğimizde onu bıraktıktan sonra apar topar evden çıkışım ona olan kızgınlığımdan değildi, ona kızgın değildim zaten. Ben kendime kızmıştım, çünkü onu bu dünyanın pislikliklerinden koruyamamıştım.

Elimdeki şişeyi yere hızla bıraktığımda sessiz ara sokakta sesi yankılandı, zorla sendeleyerek ayağı kalktığımda arabaya ulaştım ve bindim. Eva'a ihtiyacım vardı, onun o güzel yüzüne ve sıcak kollarına...Ama o beni sarıp sarmalamazdı ki, çünkü o benden nefret ediyordu. Arabayı sürerken önümü bulanık görmeye başladığımda ağladığımı anlamıştım. Kaçıncıydı bu Eva için ağlayışım? Kaçıncı yıkılışımdı bu? Dışarıda ki güçlü görüntümün altındaki yaralı çocuğu neden kimse görmüyordu? Güldüm, yalnızca onun görmesini isterdim. O olsa yeterdi bana, o benim Tanrı'a şükretme sebebimdi... O benim tek duamdı.


Eve geldiğimde arabayı park edip kilitledim ve evin kapısını çalmaya başladım, ayakta zar zor duruyorken kravatımı gevşettiğim sırada kapı açıldı. Ona bakmamla birlikte yüzümde bir tebessüm oluştu, ah benim yaralı kuşum...Göz bebeğim, biriciğim...En kötüsüde  bir türlü benim olmayanım... " Eva'm. " Dedim gözlerine bakarak, kızarmış gözleriyle bana bakarken kirpiklerini kırpıştırdı, gülümsedim. Hep şaşırdığında kırpıştırırdı gözlerini. O anda gözlerindeki öpme istediğiyle dolup taştığımda ona doğru bir hamle yapmıştım ki sendelememle birlikte onun beni tutması bir oldu.

" Steve, neden bu kadar çok içiyorsun ki? Seni taşıyamadığımı biliyorsun. " O an sitemle konuşsada benden korktuğu için sessizce bunu dile getirmesi ona uzunca bakmama sebeb olmuştu. Benden korkuyordu, sarhoşken bile...Oysa yarın hiçbir şey hatırlamayacağımı biliyordu ama yinede korkuyordu. " Tamam, yinede bunu halledeceğim. "
Kendi kendine konuştuğunda bir kolumu omzuna atmıştı, kendi kolunu ise belime sarmıştı ve beni merdivenlere doğru götürmeye başladı.

Odaya zorda olsa o başarıp  girdiğimizde beni yatağa hızlı bir şekilde atmak zorunda kalmıştı, bunun fark etmiş olacak ki, " Üzgünüm, üzgünüm. " diye telaşla konuşmuştu. Bu haline güldüm, biriciğim... Yatağa oturup ayakkabılarımı çıkartmaya başladığında kaşlarımı çattım ve, " Neden? " dedim, sorumla birlikte başını kaldırıp bana baktığında bakışlarından beni anlayamadığını gördüm. Sorumu tekrardan yeniledim, " Neden bunu yapıyorsun? Sana onca şey yapmama rağmen neden bana yardım ediyorsun? " Bana bakmaya devam etti ama cevap vermedi, fakat susmadan konuşmaya devam ettim.
" Beni aşağıda öylece bırakabilirdin, ama sen...Ama sen tıpkı bir anne gibi ilgileniyorsun benimle. "

Ondan yeniden en ufak bir tepki veya ses gelmediğinde daha fazla konuşmadım ve onu izlemeye devam ettim. O beni soyup üzerime rahat kıyafetler giydirdiğinde beni yeniden yatağa uzandırdı ve o sırada onu bileğinden yakalayıp kendime çektim, üzerime düştüğünde kafası göğsüme çarptı. Güldüm yeniden, ne çok gülmüştüm bu gece böyle. Başını kaldırıp yüzüme baktığında elimi yanağına kapadım, yüzünün sıcaklığı zaten sıcak olan avuç içime yayıldığında resmen alev almaya başlamıştı.

Onu bu şekilde ne kadar izlediğimi bilmiyordum fakat oda bu süre zarfı boyunca asla bakışlarını benden çekmemiş oda beni izlemişti. Tanrım, Tanrım, Tanrım! Tüm yaşamım boyunca bana yaşatmadığın bu anı neden sarhoşken yaşatıyordun ki? Sabah uyanacak ve ben hiçbir şey hatırlamayacaktım...Çünkü o da beni izlemişti, tıpkı benim onu saatlerce izlediğim gibi o da beni izlemişti. Ama Tanrı'a sitem etmemeliydim, yaptıklarımın cezasını çekiyordum ben.

Düşüncelerimi def edip bu anın tadını çıkartmaya karar verdim ve yanağındaki elimi indirerek baş parmağımla dudağının kenarında ki ben'i okşamaya başladım, bu onda en sevdiğim detayıydı...

" Çok güzelsin. " dedim fısıltıyla, ela gözleri gecenin karanlığında ışıl ışıl parlıyorlardı. " Sarhoşsun sen. "
Dedi bana inanmayarak, yüzümü yüzüne yaklaştırıp burnumu burnuna sürtüp" Evet ben sarhoşum sen de güzelsin. Yarın sabah ben ayık olacağım fakat sen hala güzel olacaksın. " Dedim, kirpiklerini kırpıştırdı. Dudaklarımı sıcacık dudaklarına kapattığımda geri çekilmedi, hareket etmedi. Bana karşılık vermedi ama benden de kaçmadı...O gece ben hayatımın en huzurlu uykusunu çekmiştim, çünkü ay tenlimin kolları arasında, koynuna sığınarak uyumuştum.

Eva || harrystyles. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin