O akşam Güzide sabaha kadar ağlamıştı. Kafası çok karışmıştı. Aklında bir sürü soru vardı. 'Ayşegül Abla'nın aklına bu evlilik olayı nasıl geldi? Ona fazla mı yük oluyorum? Celil neden beni umursamıyor? Aklında başka bir kız mı var?' İşte bu sorular onu huzursuz ediyordu. En sonunda Ayşegül Hanım'la konuşmaya karar verdi. Kahvaltıdan sonra Ayşegül Hanım'ın yanına gitti ve ona en çok rahatsızlık veren soruyu sordu.
-Ayşegül abla ben sana yük mü olmaya başladım?
Ayşegül Abla pat diye gelen bu soru karşısında şaşırmıştı. Ve bu soruyu Güzide'nin sorması da knu bir hayli üzmüştü. Demek ki Güzide, onu evlendirme girişimini böyle algılamıştı.
Oysa o sadece Güzide'nin de artık bir yuva kurmasını istiyordu. Güzide'yi bebekliğinden beri tanıyordu ve onu kızı gibi görüyordu. Onun üzülmesinr dayanamazdı. O üzülmesin diye bu evlilik işinden vazgeçebilirdi. Uzun süre sorduğu sorunun cevabını alamayan Güzide, bu düşüncesinin doğru olduğundan korktu.
-Tabikide bana yük olmuyorsun. Hiçbirimize yük olmuyorsun. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun Güzide. Eğer bu kanıya evlilik konusu sebebiyle vardıysan, senin için bu evlilikten vazgeçerim.
Güzide bu sözler üzerine biraz da olsa rahatlamıştı. Bu evlilik konusunun bir an önce kapanmasını istiyordu. Ama bu böyle kolay olacağa benzemiyordu. 1 hafta sonra beklediği cevap geldi. Aliye Hanım Seyit'le konuşmuştu. Ve Seyit'i iknâ edememişti. Güzide bu habere üzülmüş gibi davranması gerekiyordu ama sevinçten yerinde duramıyordu. Ayşegül Hanıma'ysa 'başka kısmetlerim çıkar elbet' diye geçiştiriyordu. Çok uzun bir süre Celil'i görememişti. Onu özlemişti. Neler yaptığını merak ediyordu. Ayşegül Hanım'ın hiç birşeyden haberi yoktu. Bugün tarlaya Güzide gitmek istiyordu. Çünkü tarla yolunun üstünde Seyit Eminoflar'ın evi vardı.
