Ertesi gün Güzide erkenden kalktı. Bahçeye çıkıp oturdu. Güzel ve güneşli bir gündü. Yarım saat kadar sonra Ayşegül Hanım, Alya ve Ayşe de uyanmıştı. Kahvaltıyı hazırlamaya başladılar. Müşteriler uyanınca hemen götürmek istiyorlardı. Bugün otele Seyit de gelmişti ve Celil'i de alıp dışarı çıktılar. Deniz kenarına geldiler. Celil:
-Abi ben birine aşık oldum ama kavuşmamız imkansız gibi geliyor.
-Peki kim bu kız? Tanıyor muyuz?
Seyit işi şakaya vuruyordu ama Celil çok ciddiydi.
-Güzide. Yahya Bey'in karısı. O da bana aşık. Kendi itiraf etti. Abi yardım et. Ne yapabilirim.
-Bu iş çok zor be kardeşim. Yani olmaz, olamaz. O otelde kalamazsın kardeşim.
Celil sadece kafa sallamakla yetindi. Akşam herkes odasına çekilmişti. Güzide de odasında oturuyordu. Tam dalmıştı ki burnuna bir koku geldi. Havayı koklamaya başladı. Tam o sırada kapının altından bir duman yükseldi. Güzide:
-İmdaaaat!! Yangın vaarr!!
Diye bağırdı. Herkes kokuya zaten uyanmıştı. Ayşe Seyit'in odasının kapısını yumruklamaya başladı.
-Seyit!! Uyan! Seyiiit!! Seyitt!!
Seyit uyanmıştı sonunda. Ayşe, Ayşegül Hanım, Yahya, Celil ve müşteriler dışarı çıktılar. Seyit ve Celil içeride birileri kaldı mı diye bakmak için evin içine tekrar girdiler. Ama yangın da gittikçe büyüyordu. Dışarıdan içeriye hortumla su pompalıyorlardı bir yanda da. İçeride kalanları çıkardılar. Ama bir kişi eksikti. Güzide.