Celil ve Güzide otelin kapısına geldiler ve hemen içeri girdiler. Kapıda Ayşegül Hanım karşıladı onları ve beraber salona geçtiler. Etraftan hâla silah ve bağırışma sesleri geliyordu. Güzide korkuyordu ama Celil'in gelişiyle korkusu azalmıştı. Bir anda Ayşegül Hanım'ın sesiyle sessizlik bozuldu.
-Güzide kızım sen Celil'e odasını göster. Hadi.
Güzide hemen ayağa kalktı. Arkasından da Celil.
-Tamam Ayşegül Abla.
Beraber merdivenlerden çıktılar ve Güzide bir kapının önünde durdu. Celil ona baktı ama hemen bakışlarını kaçırdı. Güzide zaten onun yanında utançtan ölüyordu. Tabi heyecan da vardı. Çünkü biliyordu ki o gözlere bakarsa bir daha ondan ayrılamazdı. Celil içeri girdi ve Güzide'ye gülümseyip teşekkür etti. Güzide de ona gülümseyerek karşılık verdi ve tekrar aşağı indi. Salona geldiğinde camın kenarına gitti ve dışarıyı seyretmeye başladı. Aynı anda aklına aniden Alya geldi.
-Abla?
-Efendim Güzide?
-Abla Alya nerede?
-Alya? ... Alya! Aman Allah'ım! En son Seyit'lere uğrayacağını söyleyip dışarı çıkmıştı.
-Ne?! Bu saatte mi?!
O sırada Celil hızlı adımlarla yanlarına geldi ve soran gözlerle Ayşegül Hanım'a baktı.
-Alya mı?
-Evet! Seyit'lere gideceğini söyleyip çıkmıştı en son! Hala yok!
Celil hızla kapıya koştu ve üzerine ceketini alıp dışarı koştu. Güzide ve Ayşegül Hanım da arkasından tabi... Bahçenin çıkışına geldiklerinde Ayşegül Hanım onu durdurdu.
-Celil oğlum sen gitme şimdi. Ben gider bakarım Seyit'lerin evine.
-Olmaz Ayşegül Hanım. Siz gitmeyin bu saatte kadın başınıza.
O sırada Yahya Bey de perdeden onları izliyordu. Konuşmaları anlamıyordu ama tahmin edebiliyordu. Celil tam arkasını dönüp gideceği sırada bu sefer Güzide onu durdurdu.
-Celil Bey lütfen. Hem yaranız da tam iyileşmedi.
Cevap yoktu. Ama Yahya Bey Güzide'nin halini görünce sinirlendi aynı zamanda da üzüldü. Kim karısının başka erkekten hoşlanmasını isterdi ki? Celil onları güç bela ikna edip otelden ayrıldı. Güzide ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Hemen içeri girdi ve odasına koştu. Ağlamaya başladı. Aklına kötü şeyler geliyordu. Yarım saat sonra aşağı kattan sesler duydu ve kapısını açıp dinlemeye başladı. Alya'nın sesi. Aynada kendisine baktı. Kimsenin ağladığını anlamasını istemiyordu. Merdivenlerden hızla indi ve salona girdi. Alya dönmüştü ama neden tek? Alya nedense boş bakıyordu. Yanına gitti.
-Alya? N'oldu? Bir şeyin mi var?
Cevap gelmeyince Ayşegül Hanım'a çevirdi bakışlarını.
-Abla?
-Otele yürürken bir silah sesi duymuş ve arkasını dönmüş. Yerde kanlar içinde yatan birini görmüş. Tövbe tövbe..
-Ne?! K-kim?
-....
-Abla söylesene!
İlk defa bu kadar sert konuşuyordu. Buna kendisi dahil herkes şaşırmıştı. Tekrar Alya'ya döndü.
-Y-yoksa Celil mi?
-H-hayır.
İçinden büyük bir oh çekti. Peki o zaman kimdi de bu kadar sarsılmıştı? İçinden başka bir isim geçti.
-Y-Yoksa Seyit-
-Hayır. O... O da değil.
-Kim öyleyse Alya? Delirmek üzereyim.
-Y-Yüzbaşı.
-Yüzbaşı mı?
-E-evet.
Bunu söylerken sesi titremişti Alya'nın. Güzide şaşkındı. Alya Yüzbaşı'dan nefret ediyordu çünkü.
-İyi de... Sen Yüzbaşı'dan nefret ediyordun.. N'oldu ki?
-B-bana konuşmak istediğini söyledi... Ben de kabul ettim. S-sonra...
-Sonra?
-Sonra bana abinin katilini buldum dedi.
-N-ne?!
-Evet. Karşıma getirdi.
-Kimmiş peki?
-Onu görünce bir anda beynimden vurulmuşa döndüm. O... O bana bunu nasıl yapar?
Herkes dikkatle onu dinliyordu. Güzide o kadar şaşırmıştı ki Celil'i unutmuştu.
-K-kim Alya? Katil kim?
-P-Petro.