Güzide bir an kulaklarına inanamadı. Boş boş Alya'ya baktı ama sonra kaşlarını çattı ve hızla ayağa kalktı.
-Ne?!
-P-Petro'ymuş. K-katil Petro.. Muş.
Sanki bir hastalığı varmış gibi nefes almaya başladı. Kesik kesik ama fazla sesli... Ağlıyordu.
-B-bana b-bunu n-nasıl y-yapar? O o ben...
-Sakin ol. Canım. Üzülme. Kendi hatası.
Bu sefer kendini kaybetmiş gibi ağlıyordu. Güzide şaşırmıştı. Petro. Bildikleri Petro. Seyit ve Celil'in arkadaşı...
-Onu boşuna suçladım!
Güzide be diyeceğini bilemedi.
-Evet... Ama artık ondan özür dileyebilirsin. Sonuçta o katil değildi.
-Yerde...
-Ne yerde?
-Kanlar içinde y-yatıyordu!
Herkes aynı anda bağırmıştı.
-Ne?!
-Al-Alya? Y-yüzbaşı mı?
-E-evet. P-Petro onu vurdu. Ardından C-Celil ve Seyit g-eldi. B-beni C-Celil g-getirdi.
-N-nerede peki şimdi Celil Bey?
-S-Seyit'le gi-deceğini s-söyledi.
-Tamam kızım. Yorma kendini. Hem askerleri onu alıp hastahaneye kaldırmışlardır zaten. Yarın ziyarete gidersin tamam mı?
-Hıhı.
-Güzide hadi Alya'yı odasına çıkar. Dinlensin.
-Tamam Ayşegül Abla.
Alya'nın kalkmasına yardım etti ve yavaşça merdivenlerden çıktılar. Güzide onu bir odanın önünde durdurdu ve içeriye soktu. Alya'yı bu halde görmek onu fazlasıyla üzüyordu. Bir yandan Celil bir yandan Alya... Fazla geliyordu. Ama Alya'nın durumu onunkilerinin bin kat fazlasıydı. Önce abisi sonra aşık olduğu adam Petro. Ve ona aşkını itiraf eden Yüzbaşı. Onu anlamaya çalışsa bile bunu başarabileceğini sanmıyordu. Üstünü değiştirmesine yardım etti ve onu yatağına yatırdıktan sonra kapısını sessizce çekip odadan çıktı. Kendisi de yorulmuştu. Üstelik Celil hala ortalarda yoktu. Herkese iyi geceler deyip odasına çıktı. Kapısını kilitleyip dışarıyı seyretmeye başladı. Etrafta çıt çıkmıyordu. Belli ki Yüzbaşı Bilal'in vurulmasından sonra bütün askerler onun yardımına koşmuştu ve isyan durmuştu. İleride bir karaltı seçince gözlerini kıstı. Bir adam.. Sekerek geliyor. Celil? Evet bu o! Kapısının kilidini açıp koşarak aşağı indi ve Ayşegül Hanım'ın seslenmelerine aldırmadan Celil'in yanına koştu. Celil yarasını tutuyordu. Canının yandığı her halinden belli oluyordu. Onun koluna girdi ve otele soktu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ayşegül Hanım ve Güzide Celil'in açılan yarası için ellerinden ne geliyorsa yaptılar. Celil'in 'ben iyiyim.' Laflarını umursamadan... Bir süre sonra Ayşegül Hanım uykusunun geldiğini söyleyip yattı. Celil de kendi odasına çekildi. Güzide bir süre odasında oyalansa da Celil'i aşırı merak ediyordu. En sonunda dayanamadı ve odasından çıktı. Sessiz adımlarla Celil'in odasına doğru ilerledi. İçeriyi dinledi. Çıt çıkmıyordu. Biraz daha kapıda dikilirse içeri hiç giremeyeceğini düşündü ve içeri daldı. Celil yatağının ucunda oturmuş dışarıyı izliyordu. Güzide'yi görünce ayağı kalktı.
-Burada ne arıyorsun Güzide?
-S-seni merak ettim.
O sırada gözü kırmızıya bulanmış gömleğe doğru kaydı ve eliyle ağzını kapattı.
-C-Celil yaran?
-Ha o mu? Önemli bir şey değil. S-sadece..
-Olur mu? Nasıl önemli bir şey değil?! Baksana. Ben hemen geliyorum!
Celi'in hiçbir şey demesine fırsat vermeden odadan çıktı ve mutfağa indi. Tabi sessiz olmaya özen gösteriyordu. Eline ne geldiyse hepsini alıp tekrar Celil'in odasına çıktı. Gömleğini açtı ve yarasını temizlemeye başladı. O sırada Yahya Bey de otele girmişti zaten...