16. BÖLÛM

752 52 4
                                    

BURAK

     Şuan içinde olduğum durum korkunç.

Kendi tarafımdan bakılırsa bir sorun yok ama endişem Nehir için. Berbat blr halde. Onu böyle görmek beni mahvediyor. 

Biz evleneli 2 gün olmuştu ve bir türlü onu toparlayamamıştım, duruma alıştıramamıştım.

Nikah sabah olmuştu ve eve geldiğimizde ölü gibiydi, şoku atlatamıyor ve durumu kalbullenemiyordu. Hiç bir yüz ifadesi, duygu, herhangi bir söz yoktu ve bu beni delirtmişti. Nihaktan sonra bayılmıştı ama 5 dakaka sonra uyanmış ve tüm ısrarlarıma rağmen iyi olduğunu söyleyerek hastaneye gitmeyi reddetmişti. 

Ertesi gün ise işler daha kötü bir hâl almıştı. Kardeşleri aklına gelmişti ve yemeden içmeden bile kesilmişti. Kardeşlerini hâlâ bulamamıştık ve her ne kadar benim yûzûmden olmasada vicdan azabı çekiyordum.

Ne kadar komiklik yapsamda onun dikkatini çekememiştim. Dünden beri odasındaki yani misfir odasında ki camın yanında olan ranzalı yatağın ûsttekinde oturuyordu. Bu hali sinirlerimi iyice germişti. Keşke elimden bir şey gelebilseydi. Bin türlü yemek götûrdûm, konuşmaya çalıştım ama yok, ağzından sadece mırıltı şeklinde tek bir sözcûk çıkıyordu " kardeşlerim " bu kadar.

Bir anda cebimde ki telefonun titremesiyle oturduğum koltukta doğruldum. Telefonu cebimden çıkarıp gözlerimi ekrana diktigimde ekranda büyük harflerle " EGE " yazısını görmem içimde bir umudun filizlenmesine neden olmuştu. Belkide bulmuşlardı onları. Ah inşallah iyi haber vardır yoksa artık çıldıracağım. Telefonu açıp kulağıma götûrdûm.

+ Ege artık iyi haber ver.

- İyi haber kardeşim. Bizimkiler buldu yerlerini, şimdi Efsun' la beraber gidiyoruz onlatı almaya.

Büyük bir oh çekemeden edemedim ve sonra hemen ciddileştim.

+ Neredelermiş?

Telefonun diğer ucunda oluşan sessizlik epey sinirimi bozsads bir şey demeden cevap vermesini bekledim. 

- Şeyy. Metin bunları yurda bırakmış.

+ Ne?

Diye beğırmadan edemedim. Yurda bırakmak nedir lan? Şerefsiz.

+ Tamam acele edin. Bekliyorum.

Cevap vermesini beklemeden telofonu yûzûne kapattım ve aklım Nehir' deyken tekrar izlediğim filme döndüm.

Aradan yarım geçmişti ki kapı çaldığında bakışlarımı televizyonun ekranından ayırarak yavaşça oturduğum koltuktan kalkıp kapıya yöneldim.  Gelmiş olmalılar, doğrusu bu kadar çabuk beklemiyordum. Nehir' in kaldığı odanın camı evin arka tarafına baktığı için onları görmemiş olması çok normal.

Gergin bir şekilde kapıya varıp kapı deliğinden kimin geldiğine baktığımda Ege ' yi görmemle rahatlamıştım doğrusu. Kapıyı açtım ve işte karşımda iki küçük kız ve Ege duruyordu.

Kızlara bakınca içim burkuldu. Nehir' e ne kadar çok benziyorlardı böyle. Aynı Nehir' in ki gibi mavi gözler ve siyah saçlar. Yûzleri çökmûş ve gözlerinin altı şişmişti. Onlara gûlûmsemeye çalıştım çünkü korkmalarını istemem.

+ Hoş geldiniz bakalım. Ablanız sizi bekliyor hadi girin içeri.

Kısa bir sûre tereddût etselerde ablalarının burda olduğunu duyunca hemen içeri yöneldiler ve ben önde onlar arkada bir şekilde onları Nehir' in odasına yönlendirdim. Korkuları yûzlerinden okunabiliyordu.

Nehir hâlâ pencereden dışarı bakıyordu. Yüzü berbattı diyebilirim uykusuzluktan ve açlıktan.

Kızlar bir sûre ablalarına baktıktan sonra küçük olan " abla " diye seslendiğinde Nehir bir anda arkasını döndûp onlara baktı. Doğru gördûğûnû kesinleştirmek için bir kaç kere gözlerini kırpıştırdıktan sonra bir kaç damla yaş gözlerinden firar etti.

Benim de içim epey burkulmıuştu, hûzûnlenmiştim. Henüz 5 yaşındayken trafik kazasında ölen kız kardeşim aklıma gelmişti. Kanlar içindeki hâli hözlerimin önüne gelince bir öfke dalgası bedenimi sardı. Ben o zamanlar 10 yaşımdaydım. Akkıma geldikçe ûzûlûyor, mahvoluyordum bu yûzdende soranlara tek kardeşim derdim ama yalandı işte. Herkesin bir geçmişi ve bu geçmişin getirisi olarak kalbinde derin bir yara vardır.  Dûşûnceleri ve görûntûleri beynimden silip atmak için silkelendim ve Nehir' e odaklandım.

Nehir hemen yataktan atlayıp onların önüne çömeldikten sonra parmaklarıyla gerçek olup olmadıklarını anlamak için yûzlerini okşadıktan sonra onları kolları arasına alırken bana bir bakış attığında ben ise gûlûmsemekle yetindim.

İşte bir mutlu son yani kavuştular işte. Keşke bende böyle kardeşlme kavuşabilseydim ama o sonsuza kadar yoktu artık. Ben bunları dûşûnûrken kulaklarımı dolduran tek bir söz dûşûncelerimi silip mutluluktan havaya uçmama ve içimde bir umut filizlenmesine neden olmuştu. Bu son zamanlarda duyduğum en lyi sözdû sanırım.

+ Teşekkür ederim Burak. İyi ki varsın.


KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin