NEHİR
BİR HAFTA SONRA
Hayat ne kadar tuhaf?
İnsanlar hep hak etmedikleri şeyleri yaşıyorlar ve bu yaşananlar da hep başka insanlar yüzünden.
Ben ne yapmıştım da bunları yaşıyorum kl? Önce annemle babamı sonra kardeşlerimi kaybettim. Her ne kadar bu ikisinln yanında devede kulak kalsa da bacağımıda kırdım sayılır.
Hayat hiç benim yüzüme gûlmeyecekti sanırım.
Yatağımda oturmuş öylece dûşûncelere dalmışken kapının açılmasıyla dûşûncelerimden sıyrılmış olsamda bakışlarımı kaldırıp gelen kişiye bakmadım çünkü Burak olduğunu zaten biliyordum.
Dün bacağımdan alçı çıkarılmıştı. Bir hafta boyunca alçı yüzünden de evden dışarıya çıkamamıştım çünkü uzun sûre ayakta kaldığımda bacağım ağrıyordu ama alçının çıkarılmasıyla tamamen geçmişti ağrılar falan.
Bir hafta boyunca evde kalmış ve sık sık kardeşlerimle telefonda konuşmuştum. Her ne kadar gayet mutlu görûnselerde yine de benim içim pek rahat değildi.
Burak yurt disindaki adamlarını Uras bey'i izleyip takip etmekle görevlendirmişti. Bir hafta sonra hiç bir pis işinln olmadığı, gayet temiz bir adam olduğu ortaya çıkmıştı.
Ben yine dûşûncelere dalmışken yûzûmde hissettiğim bakışlarla her ne kadar rahatsız olsamda yine de bakışlarımı ona çevirmedim. Kulaklarımı onun sesini doldurduğunda tepkisiz kalmak için kendimi epey zorlamam gerekti.
- Canım sana kahvaltı getirdim.
Kısa bir duraksamadan sonra benden bir tepki alamayınca sesi tekrar odada yankılandı.
- Bakmayacak mı sın bana? Peki sen bilirsin, bende çıkmam odadan.
Of. Çıkmazsa çıkmasın banane.
O her ne kadar yediğim yumruktan ötürü ona karşı soğuk olduğumu dûşûnsede öyle değildi işte. Ben değer verdiğim herkesi, herşeyi kaybediyorum ve bu yüzden ona değer vermekten, ona alışmaktan korkuyorum.
Yediğim yumruğa gelirsek... Burak kendine bin bir küfür ettikten sonra beni kucağına alarak eve getirmiş ve gözûmûn biraz altındaki morarmış şişliğe pansuman yapmıştı.
Sonunda irademe yenik düşerek belli etmeden ona bakmaya çalıştım ama basarısızlığımdan dolayı bakışlarımız buluşunca bu sefer bakışlarımı bende çekmedim.
Uzun uzun birbirimizin gözlerinin içine baktık. Ben onun gözlerinden dûşûncelerini okuyamıyordum ama o benim dûşûncelerimi okuyabiliyormuydu gerçekten merak ediyordum. Ne de olsa gözler kalbin aynasıdır.
Elindeki tepsiyi bana uzatınca itiraz etmeden tepsiyi alarak yemeye başladım çünkü gerçekten acıkmıştım. Ben tepsideki kahvaltılıkları yerken o ise bir saniye bile gözünü ayırmadan beni izliyordu.
Ben tepsidekileri bitirdiğim sırada onun o aşina olduğum sesi kulaklarımı doldurdu.
- Nehir bir hafta boyunca evden çıkamadın, sıkılmışsındır. Bugûn bir şeyler yapalım mı?
Evet sıkıldığım doğru ama hiç keyfim yok. Kolumu kaldıracak hâlim bile yok. Fiziksel yorgunluktan değilde psikolojik yorgunluktan olabilir.
Mavilerim yeşilleri bulduğunda kendimi zorlayarak cevap verdim.
+ Gerçekten hiç keyfim yok, canım hiç bir şey istemiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )
General FictionNehir'in çok gûzel olan hayatı bir anda karanlıklaşır, bir daha tamamen aydınlanmamak üzere. Herşey bitti derken karşısına çıkan Burak zaten bir anda karanlıklaşan hayatı sadece küçük bir ışık, umut açarak geri kalan kısmı dahada karanlık hâle ge...