NEHİR
Saçlarımın arasında hissettiğim sıcak nefes saç diplerimi gıdıklarken huzursuzca kıpırdanarak gözlerimi hafifçe araladığımda mavilerim direkt aşinası olduğum yeşillerle buluşmuştu.
+ Gunaydin.
Uykulu sesimle mırıldandığımda bir yandan da esnemekle meşguldûm. Ben böyle gerinirken sanki çok komik bir sahne varmış gibi Burak zar zor tuttuğu gûlmesi ile beni izliyordu.
+ Çok mu komik?
Kendimi tutamayıp çemkirdiğimde ise bu sefer gerçekten kendini tutamayıp büyük bir kahkaha atması oldukça sinirimi bozmuştu.
- Şuan ne kadar tatlı görûndûğûnûn farkında değilsin minik pandam.
Panda mı? Kurduğu cûmleden aklım sadece panda kelimesinde takılı kalırken kaşlarım da istemsizce çatılmıştı.
- Panda?
Soru sorarcasına kullandığım tek kelimeye soru anlamıda katmak için tek kaşımı kaldırarak bakmaya çalışıpta beceremeyecek pes ettiğimde onun yüz ifadesinden bu halimin daha da komik olduğunu anlamak zor değildi.
- Pandalarda çok uyur.
Söylediği sözlerle kafam biraz daha karışırken saatin kaç olduğunu da fazlasıyla merak etmiştim.
+ Ben çok uyumam ki? Saat kaç?
Bir kolu benim belimi sararken diğer eliylede hiç zorlanmadan arka cebinden telefonu çıkardığında meraklı bakışlarımı yûzûnde gezdiriyordum.
- 13.00
Tapılası dudaklarından çıkan sözlerle bir şaşkınlık nidası dudaklarımdan firar ederken kaşlarımda mûmkûnmûş gibi saç diplerinme değecek kadar havalanmıştı.
+ O kadar uyudum ya?
Benim bu halime daha çok gûlerken hayranı olduğum kahkahasını bastırabildiğinde zar zor konuşabilmişti.
- Yani sabah ben uyandıktan sonra kantine inipte sınırsızlarla bir saatten fazla orada vakit geçirip, bir sûre uyanan ve normal odaya alınan Çağrı ile vakit geçirip, sonra tekrar kantine ve oradan da biraz bahçeye çıkıp tekrar senin yanına gelip biraz daha kestirene kadar uyudun.
Tam ağzımdan bir şaşkınlık nidası kaçacaktı ki cümle bir kaç kez daha beynimde yankılandığında aklım sadece tek bir nokta da takılı kalmıştı.
+ Çağrı...
Diye başladığım cümleyi tamamlayamazken Burak ne demek istediğimi anlayarak açıklama yapmak için dudaklarını araladığında söyleyeceklerine dikkat kesildim.
- Evet 11 gibi uyandı ve şuan da durumu gayet iyi.
Kulaklarımda yankılanan cûmleyle tûm yorgunluğum ûzerimden uçup gitmişken gözlerimden bir kaç damla mutluluk göz yaşları akmıştı. İşte bundan daha gûzek bir haber olamazdı.
Apar topar Burak' ın kolları arasından kurtulmaya çalıştığımda Burak bedenimi daha çok sararken bir yandan da sorgulayıcı bakışlarını yûzûmde gezdirmeyi eksik etmemişti.
+ Ne duruyoruz, yanına gidelim.
Sabırsızlıkla kurduğum cûmleye karşı sanki komik bir şey söylemişim gibi sırıtmaya başlarken kaşlarım yeniden çatılmıştı bile.
- Bu halde gitmek lstediğine eminmisin? Saçların feci karışmış, gözlerlnin altı uykusuzluktan şişmiş ve morarmış, rimelin akmış ve ayrıca pembe rujun her tarafına bulaşmış. Valla şuan zombiden bir farkın yok.
Sözleri kulaklarıma dolduğunda kaşlarım sinirden mûmkûnmûş gibi daha çok çatılırken sadece bana zombi demesi sinirimi bozmuştu. Hemen kendimi savunmaya geçtiğimde ise Burak halen daha gûlmeye devam ediyordu.
+Ya madem öyle niye yanımda yattın. Kalk yanımdan.
Bir yandan söylenirken bir yandan da debelenerek kolları arasından kurtulmaya çalışıyordum. Beni daha çok sararken artık sinirim son raddeye ulaşmıştı.
- Senin kollarında başlayan sabahlara ihtiyacım varken nasıl senden ayrı uyurum?
Sözleri beni mest ederken kaşlarım normal haline dönmüş ve tapılası dudaklarından dökülen sözlere hayran kalmış bir şekilde ona bakmaya başlamıştım. Bu adam bu kadar romantik olmak zorundamıydı?
+ Sana her gün daha çok aşık oluyorum.
Bir birimize hayran hayran bakmaya devam ederken tekrar dudaklarını araladığında dudaklarından çıkacak yeni romantik sözlere dikkat kesildim.
- Benim gibi bir adama aşık olmamak mûmkûn mû?
+ Egoist.
Sözlerine karşın yeniden sinirlenirken tüm gûcûmle omzuna vurduğumda dudaklarından bir inleme kaçmıştı.
- Kızım sen ne ara bu kadar gûçlendi ya?
Kahkaha atma sırası bendeyken açılan kapının sesiyle ciddileşip hızlı bir şekilde kapıya sırtımı döndüm. Eğer Burak' ın dedikleri doğruysa kimse beni bu halde görmemeliydi.
- Bilgisayarı getirdim kardeşim. Ben Çağrı' nın yanındayım, bir şey lazım olursa ararsın.
Ege hızlı bir şekilde kurduğu cûmlesinden sonra kapıyı kapatarak odadan çıktığında Burak' ta yanımdan kalkarak Ege' nin komidinin uzerine koymuş olduğu leptobu alarak cebinden çıkardığı flashı da bilgisayara taktı.
Butak yatağa oturduğunda ise flashı tamamen unutmuş olmama içimden sıkı bir küfür ederken bilgisayara odaklandım.
Flash da ki tek dosya olan videoyu açtığında ikimizde sadece ekrana odaklanmıştık.
Ufuk ekranda belirdiğinde Burak' ın kasılan çenesinden dişlerini sıktığını anlamak pekte zor değildi.
- Naber Burak? Eğer bu videoyu izliyorsan biraz sonra öğreneceklerine kendini hazırla. Hani senin lardeşin vardı ya. Neydi adı? Hah hatırladım Ece. İşte o deden yüzünden öldû, tabi Cihan' ın babasının da parmağı olduğunu belirtmeliyim. Biliyorsun deden zamanında pis işlere bulaşmıştı ya, hah işte Cihan' ın babasıyla bir zamanlar bu mafya işlerlnde ortaklarmış ama daha sonra deden tüm parayı alıp gittiğinde ise Cihan' ın babası şu trafik kazası olayını dûzenledl. Eh devamını biliyorsun zaten. Annen ve babanında seni dedenden uzak tutmalarının nedeni de buydu aslında. Acıyorum sana ya, yanında olan herkes zarar görüyor. Mesela Nehir' i senden almamıza da çok az kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )
General FictionNehir'in çok gûzel olan hayatı bir anda karanlıklaşır, bir daha tamamen aydınlanmamak üzere. Herşey bitti derken karşısına çıkan Burak zaten bir anda karanlıklaşan hayatı sadece küçük bir ışık, umut açarak geri kalan kısmı dahada karanlık hâle ge...