48. BÖLÛM

293 25 2
                                    

NEHİR

     Silah sesleri tüm evi doldururken ev çoktan savaş alanına dönmûştû bile.

Daha önce de yaşadıklarımın aynısını yaşıyordum ve önceki kadar olmasa da içimde korku vardı ama bu korku sadece Burak' a bir sey olmasındandı,  zaten onun yanındayken bana bir şey olmayacağını biliyordum. 

Çağrı ve Burak çoktan silahlarını çıkarmış ve camdan saldırıya çarşılık veriyorlardı.  Çağrı" yı daha önce hiç bu kadar ciddi görmemiş olmam da beni oldukça şaşırtmıştı. 

Hayat yeri geldi mi herkesi ciddi ve endişeli yapabiliyordu.  Bizi olgunlaştıran,  ruhumuzda bir yerlerde saklı olan çocuğu ve neşeyi öldûren hep yaşadığımız olaylardı.  Biz her ne kadar enerjik,  neşell ve çocuksu kalmak istesekte hayat izin vermiyordu işte,  kötü olaylar yaşamamıza vesile oluyordu insanlar.  Zaten bizi değiştiren,  herşeyi mahveden yine insanlar değil miydi? Yaşadığımız onca olay,  hayatın adaletsiz ve acımasız oluşunu dûşûnmemize vesile olan da yine insanlar degil miydi? Öyleydi,  herşeyin sorumlusu karanlığın,  kötûlûğûn ve acımasızlığın ruhunda yer edinmiş olduğu insanlardı. 

Sonunda dûşûncelerimden sıyrılıp şu ana,  silah seslerinin hûkûm sûrdûğû korkunç dakikalara odaklanabildiğimde istemsizce bir titreme vûcudumu esiri altına almıştı ama bu çok kısa sûrmûştû,  kendimi hemen toparlayıp sindiğim koltuğun arkasında biraz daha eğilerek iyice kûçûldûm.  Öyle bir açıdaydım ki koltuğun arkasından bile Burak ve Çağrı' yı net görebiliyordum,  tabi savaş alanına dönmüş odayı da. 

Artık hayatımdaki bu silahlı olaylara alışmıştım.  Zaten Burak' ı sevdiğimi anladığım andan itibaren böyle olacağını biliyordum çünkü o cehennemin ve karanlığın ta kendisiydi ama benim bir şikayetim yoktu,  o yanımda olacaksa herşey kabulûmdû.  Yaşadığım bu kötü olayların bile bir önemi yoktu o yanımdayken. 

Kulağımdakl silah sesleriyle birlikte sindiğim koltuğun arkasından endişeli bakışlarla çatışmayı izliyordum.  Her ne kadar dûşmanları göremesemde tahmin etmek pekte zor değildi. 

İstedikleri bendim.  Benim yûzûmden başkalarına ve özellikle Burak' a bir şey olursa kendimi asla affedemezdim ama yapabileceğim bir şey de yoktu.  Gidip onlara kendim teslim olsam bile Burak beni bulur,  kendisini yine tehlikeye atardı ve ben buna da dayanamazdım.  Öyle bir çıkmazın içindeydim ki ne bir çözüm bulabiliyordum ne de boş verebiliyordum,  Burak' a gûvenmekten ve onun da istediği gibi herşeyi ona bırakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.  Bu aşk denen şey insanları yiyip bitiriyordu. 

- Ahhh.

Korktuğum şeyin bir gün elbet başıma geleceğini biliyor olsamda kendimi fazla hazırlıksız hissediyordum.  Duyduğum sesle dûşûncelerimden sıyrılıp bakışlarımı yerden onlara çevirdiğimde Çağrı' yı yerde kanlar içinde yatıyor olarak görmek kalbimin sıkışmasına ve yaşların istemsizce gözlerlmden akmasına neden olmuştu. 

Burak hem tek başına saldırıya karşılık veriyor hem de sürekli arkaya,  Çağrı' ya bakıp adını haykırıyordu. 

Bir kaç dakika sonra silah seslerinin kesildiğini anladığımda çatışmanında bitmiş olduğunu anlamıştım ama girdiğim transtan çıkıpta bir türlü haraket edemiyordum,  yapabildiğim tek şey göz yaşlarımın akmasına izin vermektl. 

- Çağrı,  kardeşim uyan. 

Burak' ın acı dolu haykırışları evi inletirken kendime bir kez daha lanet ettim.  İnsanlara zarar vermekten,  acı çekmelerine neden olmaktan başka bir işe yaramıyordum. 

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin