NEHİR
Beynim hâlâ nerede olduğumu ve ne yapıyor olduğumu idrak edemezken etrafıma şaşkın bakışlar atmaya devam ediyordum. Bu nikah masasında ne işimin olduğunu sorguluyordum ama her seferinde başka çaremin olmadıgk sonucuna varmakta artık beni delirtiyordu.
Evet yanlış duymadınız nikah masasındayım hayır Cihan' la değil, Burak'la. İnanamadınız değil mi? Ben de inanmakta zorlanıyorum. Anlatayım.
Bir kaç saat önce Burak sınırsızlardan Cihan' ın bizim yerimizi öğrendiğini ve bir baskın yapacağını öğrendi. Sınırsızların sayılarından çok daha kalabalık olacaklardı. Tek çözüm olarak evlenme fikrini buldu Burak. Eh başta çok itiraz etsemde el mahkum kabul ettim çûnkû başka kaçışım yoktu ve fazla vaktim de yoktu. Cihan' ı onlar yakaladıktan sonra da boşanacaktım zaten yani kısa sûrede yakalanacak ve bende kurtulacaktım. Bu tanımadığım adamla asla evli kalamam. Şuan için kulağa gelen en iyi fikir buydu. Yani ben ne kadar kabul etmekte zorlansam da mecbur kalmıştım.
Hızlıca her hangi bir mağazadan sade, düz siyah bir elbise almıştım ve hooop buraya.
Kapının gûrûltûlû bir şekilde kırılırcasına açılmasıyla dûşûncelerimden sıyrılıp bakışlarımı hemen kapıya çevirdigimde gördüğüm kişi karşısında nutkum tutuldu. Cihan' dı bu. Ben ne olduğunu kavrayamamış bir şekilde etrafıma ve özellikle Cihan' a şaşkın bakışlar atarken Burak hızlıca bana defteri uzattı.
- Çabuk imzala.
Bunu emir şeklinde söylemesi her ne kadar sinirlendirsede tepki veremeyecek kadar yoğun bir şoktayken parmaklarım benden izinsiz el mahkum kalemi tutup titreyerek özensiz bir imza attı.
Hiç sorgulama fırsatım bile olmamıştı. Bu adamla evlenmek istiyor muydum? Tabi ki de hayır. Tamam yakışıklı olabilir ama ne olursa olsun tanımıyorum onu ama mecburen imzalamıştım.
- Durun! Napıyorsunuz lan?
Diye bağırma sesiyle ağlamam her saniye mûmkûnmûş gibi daha çok artarken buğulu ve yaşlı gözlerim bir sis perdesinin arkasından zar zor Cihan' ın sinirden boğa gibi kıpkırmızı olmuş yüzünü buldu. O görmek isteyebileceğim son yûzdû
- Hayır evlenmeyeceksiniz.
Diye gûrleme kulaklarımı doldururken bilmiyordu ki çok geçti artık. Arkasından da iki koruma girdi. Buğulu gözlerim Burak' ın ve Cihan' ın yûzleri arasında korkuyla mekik dokurken Burak defteri kaldırdı.
- Çok geç artık. Olay çıkarma defol buradan.
İşte Burak olayı özetlemişti ve bu da Cihan' a çok güzel kapak olmuştu. Ah şimdi biz evliydik değil mi? Dûşûncesi bile irkilmeme ve kanımın çekilmesine sebep olurken buna nasıl alışacagımı sorguladan da edemedim. P
Cihan bir kaç kûfûr bağırdıktan sonra yenilgiyle adeta yeri delen hızlı adımlarla adamlarıyla birlikte hızla salonu terk ederken keşke benim de gözümde ki yaşlar beni terk etse diye düşünüyordum ama olmuyordu işte ve sürekli hızlanıyordu. Hıçkırmasamda durmadan ağlıyordum işte. Kulaklarım uğuldamaya başlarken zar zor Burak' ın sesini işitebildim.
- Geçti, sakin ol.
Telaşlı sesinden kendisinin de korktuğunu ya da belki de sadece benim için endişelendiğinl düşünmeye başlamıştım ama kestiremiyordum.
Sonrasında ise zaten yaşlardan bulanık olan görûntûm iyice silikleşti ve kulaklarım daha çok uğuldarken, kulaklarım son olarak Burak' ın sesini duydu. Sonrasın da ise karanlık zihnime akın etti.
---------+
Selaaaaammm. Ben geldim. Biliyorum epey kısa bir bölûmdû ama kurgunun devamı için böyle olması gerekliydi. Umarım beğenirsiniz. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcaklı kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )
General FictionNehir'in çok gûzel olan hayatı bir anda karanlıklaşır, bir daha tamamen aydınlanmamak üzere. Herşey bitti derken karşısına çıkan Burak zaten bir anda karanlıklaşan hayatı sadece küçük bir ışık, umut açarak geri kalan kısmı dahada karanlık hâle ge...