36. BÖLÛM

349 29 2
                                    

NEHİR

     Başımın şiddetle ağrıdığını hissettiğimde açılmamak için direnen göz kapaklarıma sonunda laf geçirerek göz kapaklarını yavaşça araladım.

İlk başta gözlerim parlak ışıktan dolayı kısılsada kısa bir sürenin ardından ışığa alışan gözlerim etrafı net bir şekilde seçebildi fakat bileklerimde hissettiğim acıdan dolayı etrafımı incelemeye bile vakit bulamadan bakışlarım ayaklarıma kaydı.

Ayaklarımda ki ipleri fark ettiğimde ise bir sandalyede sıkıca bağlı olduğunu ve ağzımın da bantlı da fark edebilmiştim.

İyice korkmaya başlamışken bakışlarımı odada gezdirmeye başladım. Orta boy bir odaydı, daha çok bir deponun bölümü gibi. Parlak ışık, bir masa etrafında sandalyeler ve benim bağlı olduğum sandalyelerin dışında hiç bir eşya yoktu bu soğuk odada.

En son ne olmuştu?
Ben buraya nasıl gelmiştim?
Kimdi bunlar?

Bunlar gibi bir dolu daha sorular aklımda cirit atarken zihnimi zorlayarak en son ne olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Sonunda olanları hatırlamaya başladığımda korkumda artmaya başlamıştı. Neler oluyordu?

Gözlerimden istemsizce bir kaç damla yaş aktığında bunun nedeninin hem korkudan hemde bileklerimdeki acıdan olduğunu biliyordum ama en çok Burak' ın burada olmayışındandı.

Şimdi burada olsa, onun kokusunu derince içime çekebilsem, yeşillerinde kaybolabilsem ne bir acı kalırdı ne de korku... Onun kokusu ve güven veren kolları benim için her daim en iyi ilaçtı.

Ben dûşûncelere dalmışken kapının sertçe çarpılmasıyla yerimde irkildim. Bakışlarımı yerden kaldırıp gelen kişiye çevirdiğimde bir şok dalgası tüm bedenimi ele geçirdi.

Bu- bu olamazdı. Belkide halisûnasyon görûyorumdur diye dûşûnerek gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ama değişen bir şey yoktu, Cihan tüm heybetiyle karşımda dikilmiş sırıtıyordu.

Ben ona ûrkek bakışlarla bakarken o tam önüme gelerek yerde diz çökûp benimle aynı hizzaya geldi.

- Bakıyorum da nihayet uyanabilmişsin minik kuş.

İğtenç sesi kulaklarıma dolduğunda safra tadı da ağzıma dolmuştu. O adamın sesini duymak bile benim için işkenceyi.

Bana yaptıkları aklıma geldiğinde istemsizce irklldim. O sert tokatları ve saçıma asılan parmakları gözûmûn önüne geldiğinde o anki acıyı tekrar hissettim.

Boş odada sesi tekrar yankılandığında artık kendimi durduramamış ve ağlamaya başlamıştım bile.

- Özledin mi beni? Ben özledim ama. Hiçte beni gördûğûne sevinmiş gibl bir halin yok ama bunu şaşkınlığına yoruyorum.

Ağlamam şiddetlenirken içimden ona sayısız kûfûrler saydırıyordum. Keşke ağzımdaki şu bant olmasaydı da bu kûfûrleri direk yüzüne kusabilseydim.

- Ama bak böyle olmuyor, bu bant yüzünden konuşup hasret gideremiyoruz. Bandı çıkaracağım ama bağırmaya kalkma. Gerçi ormanlık alandayız bağırsanda kimse duyamaz seni.

Dediğinde başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Pis elleri bandı çıkarmak için ağzıma uzandığında bana dokunacağı için de lçimden lanetler yağdırmayı eksik etmedim.

Bandı sertçe çekmesiyle canım yandığında o sırıtmaya devam ediyordu. Sadece benim hıçkırıklarımın odada yankılandığı sesiz geçen kısa bir sürenin ardından sessizliği bozan o olmuştu.

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin