Hayat bir senaryoydu ve biz ise sadece içinde ki birer oyunculardık. Elimizden yazılmış olan hayatı yaşamaktan başka hiç bir şey gelmiyordu ne yazık ki, acısıyla tatlısıyla hayatı yaşıyorduk işte.
Herkesin bir geçmişi vardı, ama acı ama tatlı... Benim geçmişim ise oldukça karışık. Bir gün sahip olduğum herşeyi kaybedeceğimi söyleseler asla inanmazdım fakat gel gör ki şuan ne haldeyim.
Herşeyimi kaybetmiş sayılmam yani benim için en önemli şeylerden ikisi hâlâ benimle ama onları da kaybedersem nasıl dayanacağımı, nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Eğer onlarıda kaybedersem bu hayatta tutunacak bir ipim olmazdı.
Belki de şimdiye kadar o iki kişi için güçlü kalmıst, acılarımı dışa yansıtmamaya çalışmıştım. Her gece kabuslarla uyansam bile sırf o iki küçük beden etkilenmesin, duymasın diye göz yaşlarımı içimde tuttum ama onları da kaybedersem bende yok olurdum.
Hayat fazlasıyla acımasızdı, hiç adil değildi ama hayatı acımasız yapan yine insanlardı. Hep başka insanlar yüzündendi bu çektiğimiz acılar. Oysa kimseye değer vermesek, yanımızda kimse olmasa bu acıların hiç birini çekmezdik. Bu seferde belki yalnızlıktan dert yanardık ama en azından canımız yanmazdı.
Yine gecenln bir saatinde yaşadığım o olayla ilgili gördüğüm kabus yüzünden uyanmış ve camın yanındaki yatağımda, üst ranzada doğrularak gecenin karanlığında cama çarpan yağmur tanelerini izliyordum.
Mavi haralerim cama vuran küçük yağmur tanelerini izliyor olsada zihnim dûşûnceler çukurunda yûzûyordu. Bende bulutlar gibi içimdeki herşeyi boşaltmak istiyordum ama maalesef ki ağlasam bile geçmeyecek acılarım vardı.
Aklımda bin bir düşünce olmasına ve ağlamak istememe rağmen alt ranzada yatan iki küçük beden içim sıktım yine kendimi. Ağlamak isteyipte herşeyi içine atmak tarifi imkansız şekilde yakıyordu insanın canını. Ben bu zaman kadar o iki küçük beden için göz yaşlarımı hep içime akıtmıştım.
Annemin ve babamın gözûmûn önünde can vermesinden sonra ve benim elimden hiç bir şey gelmemesinden sonra hep böyle göz yaşlarımı içimde tutar, ağlasam bile sessiz sessiz ağlardım. İçime akıtttığım göz yaşlarım kalbime batarak canımı daha çok yaksada çıkaramazdım sesimi.
Omzunda ağlayabileceğim bir sevgilimde yoktu artık maalesef. Herşeyim dediğim adam iflas ettiğimizi öğrenince terk etmişti beni. Bir insanın elinden tutup onu kaldıracak hiç kimsesi olmayınca çektiği acılar daha da ağır geliyordu ona. Oysa acımı paylaşabileceğim biri olsaydı daha kolay olmazmıydı herşey?
Göz yaşlarımın sessizce yanaklarımdan sûzûlmesine izin verirken hayatımı sorguluyordum, oysa ki eskiden ağlamak nedir bilmezken şimdi ise gûlmek sanki haramdı bana.
Bir çok kez kendime ağlamakla ilgili yasaklar koysam da o sahne gözûmûn önüne geldikçe ağlama yasağımı hep çiğnemiştim.
İşte yine annemin o gülen yüzü aklıma gelmesiyle gözûmden akan yaşlara engel olamamıştım. Babamın sevgi dolu sözlerini hatırlayınca ise içimde ayrı bir acı beliriveriyordu.
Sonunda aklımda ki dûşûnceleri beynimin bir köşesine itebildiğimde bakmaya devam ettiğlm dışarıya sokak lambalarının el verdiğince biraz odaklanarak seyretmeye başladım.
Her ne kadar karanlıkta pek fazla bir yer görûnmûyor olsa da bir şeye odaklanmak aklımdaki dûşûnceleri bir sûreliğine de olsa bir rafa kaldırmama yardımcıydı.
O sırada sokak lambasının altında gördüğüm bir karartı yüzünden her ne kadar ûrpersem de perdeyi biraz araladıktan sonra oraya dikkat kesildim.
Korku içime sızarak ellerimin titremesine neden olurken yağmur tanelerinin istila ettiği camın ardından haralerime dolan bulanık görûntûnûn gerçekmi olduğunu yoksa benim mi fazla paranoyaklaştığımı anlamaya çalışıyordu.
Kapişonlu birinin, sanırım bir adamın direkt benim olduğum cama baktığını fark etmemle o kişinin gecenin kararnlığına karışarak gözden kaybolması bir olmuştu.
__________
Selaaammm. Nesılsınız?
İlk bölûmûn sonuna geldik. Biliyorum aşırı kısa ama ilk bölûmleri giriş olarak düşünün.
Aslında ben bu bölûmleri ikinciye yaziyorum. Daha önce yazmıştım ama hiç içime sinmiyordu ve dayanamayıp 49. Bölûmden sonra tekrar yazmaya başladım. Şimdi bazı bölûmler silinebilir ve bölüm sayısı da azalabllir.
Aslında olayları ( anne ve babasını kaybettiği anı ) yaşandığı zamandan anlatmıştım ama çok sıkıcıydı ve duygu düşünce katamıyordum.
Sizce o adam kim ve neden direkt o cama bakıyordu.
Bu benim ilk kitabım olduğu için acemiyim ve sadece biraz şansa ve desteğinize ihtiyacım var.
Bana şans verin ve oy, yorumlarınızı eksik etmeyin.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcaklı kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )
General FictionNehir'in çok gûzel olan hayatı bir anda karanlıklaşır, bir daha tamamen aydınlanmamak üzere. Herşey bitti derken karşısına çıkan Burak zaten bir anda karanlıklaşan hayatı sadece küçük bir ışık, umut açarak geri kalan kısmı dahada karanlık hâle ge...