Okula her zamankinin aksine özgüvenli bir halde giriş yapmıştım. Bir kaç gündür Bay Kim ile çalışıyordum ve ummadığım bir şekilde iyi sonuç almıştım. Koridorda yürürken bana atılan tuhaf bakışları umursamıyordum. Bir anda bu kadar yükselmem herkese garip gelmişti.
İlk dersin tarih olmasının mutluluğu ile sınıfa girdim ve sırama geçtim. Lisa her zamanki sıcak gülümsemesi ile beni karşılarken Jungkook da arkaya dönmüş ve güven verici biri gülümseme göndermişti. İlk defa derse bu kadar hazırdım ve hemen başlamasını istiyordum.
Kapıdan giren Bay Kim dikkatleri üzerine topladığında diğerleri gibi ben de kalktım ve selam verdim. Öğretmen masasına geçerken bizi kısaca süzdü. Bakışları bende durduğunda "Jennie, tahtaya." dedi sakince. Anında yerimden kalktım ve yüzümdeki kendinden emin gülümseme ile tahtaya çıktım. Öğretmen tahtaya bir kaç savaş ismi yazdığında hepsinin anlattığı şeyler olduğunu gördüm. İçimdeki mutluluğa engel olamazken tebeşiri aldım ve savaşların önüne doğru tarihleri yazdım. Bay Kim tebeşiri bana verir vermez yerine oturarak önündeki kitaba odaklanmıştı.
Boğazımı temizledim ve "Bitti, Bay Kim." dedim.
Bay Kim kafasını kaldırdı ve şaşkınca bana baktı. Ardından gözleri tahtaya kaydı. Yüzünde küçük bir tebessüm belirmesi hepsini doğru yaptığıma emin olmamı sağlamıştı.
"Doğru... Geç, Jennie." dedi hala şaşkınlık barındıran sesiyle.
Gülümsedim ve sırama geçtim. Lisa elini kaldırdığında el çakıştık. Jungkook da arkasını döndü ve "Harikaydın, Jen. Dersler yaramış." diye fısıldadı. Bu dediğine gülmeden edememiştik. Jungkook önüne döndüğünde gülümseyerek tahtaya bakmaya devam ettim. Soruları doğru yapmam, Bay Kim'i gururlandırdığımı düşünmemi sağlıyordu. Böyle hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.
Dersler bir birini takip ederken yemek saatine gelmiştik. Her kes yemekhaneye giderken ben de Lisa ve Jungkook'la aralarına karıştım. Yemek sırasındakı sıkıcı bekleyişten sonra sıra bize gelmişti. Yemeğimi aldım ve boş bir masa için etrafa bakınırken adımı seslenen birini duydum. Başımı o tarafa çevirdiğimde Jungkook'un çoktan bir masa bularak Mark ile oturduğunu gördüm. Lisa ile yanlarına giderek oturduk ve her zamanki gibi Mark'ın bizi güldürmesine izin verdik.
Yan masamıza Taeyong, Jaehyun, Moonbyul ve Yong Sun oturduğunda gözlerimi devirdim. Lisa ile yerimizi değiştirmemizi rica ettiğimde anında kalkarak yerime geçti. Ben de onun yerine geçtiğimde artık onları görmüyordum.
Taeyong biraz dengesiz biriydi. Bazen çok ürkütücü oluyordu, bazen ise kibar. Dili zehir gibi olsa da, yakışıklılığı inkar edilemezdi. Onunla geçen yıl yakındık, öyle ki bir birimize kardeş gibiydik. Sonra ise Moonbyul'la Yong Sun aramıza girmişti ve o zamandam beri konuşmamıştık.
Yemeğimi bitirip ayaklandığımda Moonbyul da benimle birlikte ayaklandı. Nefesini sertçe dışarı verdi ve bana omuz atarak çekip gitti. Öylece yerimde durmaktan vazgeçerek masanın üstündeki çantamı aldım. Fermuarın açık olduğunu fark ettiğimde gözlerimi devirerek fermuarını çektim. Ne diye açık bırakıyordum ki?
Yemekhanenin çıkışına doğru yürürken düşünmeden edememiştim. Acaba bur gün Taeyong'la eskisi gibi olabilir miydik?
♣️
Buraya da Taeyong'u bırakalım :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER'S KITTEN¹ • Taennie
FanfictionHiç ummadığımız kişiler birden bire hayatımızın merkezine yerleşir. Ve ben, hayatımın merkezine yerleştirdiğim adamla bir başkasının duyguları arasında sıkışıp kalmış, yolumu bulamamıştım. Yolumu bulmaya çalışırken yine o adam bana ışık olmayı başar...