25.BÖLÜM: "SORUN YOONGİ Mİ?"

3.3K 253 218
                                    

Bay Min yanımdan ayrıldıktan sonra resmen donup kalmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bay Min yanımdan ayrıldıktan sonra resmen donup kalmıştım. Kendimi hareket etmeye zorladığım sırada birisi arkadan omzuma vurmuştu. İrkilerek arkamı döndüğümde bu kişinin Lisa olduğunu anlamam uzun sürmedi. Zoraki bir şekilde gülümsediğimde elimden tutarak "Hadi aşağı inelim. Zil çaldı." dedi. Bize hala Bay Min'in dersiydi dolayısıyla gitmek istemiyordum. Lisa arkasını döndüğünde elini sıkarak olduğu yerde kalmasını sağladım. Bana döndüğünde yüzümdeki sahte olduğu her halinden belli olan gülümsemeyle "Biraz daha kalalım. Derse gidesim yok." dedim. Onaylamazca kafasını sallayan Lisa ise "Benim dersim Kore dili. Gitmem lazım." dedi. O sırada gözlerim merdivenlere takılmıştı.

Yoongi yanında başka bir öğretmenle hareretli bir şekilde sohbet ederek yukarı çıkıyordu. Demek ki rahatca sınıfa gidebilirdim. Hızla Lisa'yı onayladım ve merdivenlere çekiştirdim. Anlayamadığım bir şekilde gözlerim dolmuştu. Sessiz sakin bir yer bulup ağlamak istiyordum ama yapamazdım. Derse gitmem lazımdı.

Aşağı indiğimizde ben sınıfımın önünde durdum, Lisa ise koridorun sonundaki sınıfına doğru ilerlemeye devam etti. Kapıya yaslanıp etrafa bakındığımda Chaeyoung'un ortalıkta olmadığını fark ettim. Geldiğinde muhtemelen bir sürü soru soracaktı ve benim ona verecek tek bir cevabım yoktu.

Derken Chaeyoung koridorun başında göründüğünde gergin bir şekilde onu beklemeye başladım. Gülerek bana doğru geldi ve "Bitirdiniz mi? Küstüm ikinize de." diyerek sınıfına girdi. Ciddi olmadığını biliyordum, çünkü gülüyordu. En azından bir şeyden şüphelenmemişti. Ama şu bir gerçekti ki Chaeyoung, ben ve Yoongi'yi yakıştırıyordu.

Gözlerim dolu bir şekilde sınıfa girdim ve Yong Sun'un sırasında yalnız olduğunu gördüm. Yanına gidip başında dikildiğimde kafasını kaldırarak ne var dercesine baktı. "Konuşabilir miyiz?" dediğimde kafasını sallayarak ayağa kalktı.

Çocuklardan uzaklaşarak sakin bir köşeye geçtiğimizde "Yong Sun, bana daha açık bir şekilde anlatabilir misin her şeyi? Yani öyle durduk yere sana mesajlardan mı bahsetti?" diye sordum. Yong Sun kafasını iki yana sallayarak "Aslında hayır. Bir öğretmenle konuşurken mesajlardan bahsetti. Ben de sizin mesajlarınız olabileceğini düşündüm." dedi. O böyle söyleyince mantıksız gelmişti. Demek ki bizim mesajlarımız olması ihtimali çok düşüktü. Benim telefonum hiçbir zaman Bay Jung'un eline geçmemişti, Yoongi ise her daim mesajları silerdi. Malum, evli bir adam ve bir öğretmendi.

Kafamı sallayarak sırama geçtiğimde Yong Sun da aynısını yaptı. Biraz sonra Moonbyul da gelerek önümdeki sıraya oturmuştu.

Beni ise şu an çok daha farklı bir şey korkutuyordu. Telefonum bende değildi. Şarj problemleri yüzünden tamir ettirmesi için babama vermiştim ve tam bir aptal gibi Yoongi ile olan mesajlarımızı silmemiştim. Yani o telefon şu an saatli bir bombaydı ve her an patlayabilirdi. Babamın aklına tesadüfen telefonun içine bakmak gelebilirdi ve tamirciye şifremi kırdırabilirdi. O mesajları okusaydı beni kesinlikle öldürürdü. Bu sefer Taehyung bile kurtaramazdı beni.

TEACHER'S KITTEN¹ • TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin