Kim Taehyung, günlerdir yaptığı gibi pencerenin önüne koyduğu koltuğa oturmuş, düşünceli bir yüz ifadesiyle dışarıyı izliyordu.
"Tae..."
Düşüncelerinin arasından ona seslenen narin ses, arkasını dönmeye zorluyordu. Ancak kararlıydı, burda oturacak ve sadece düşünecekti. Bu kararını arkasında ona seslenen siyah saçlı kadın bile değiştiremezdi.
Bu sefer omzuna dokunan el irkilmesine yol açtı. Dönüp ilk defa görüyormuş gibi baktı sevdiği kadının gözlerine. Veya sevdiğini sandığı.
Dolu gözlerle "Lütfen bir şeyler ye." diyen kadına anlamıyormuş gibi baktı. Doğru mu yapmıştı onun için ailesini bırakmakla?
Başını eğdi, "İstemiyorum." diye mırıldanarak tekrar pencereye döndü. Kadın ise bir süre gözlerini Taehyung'a diktikten sonra onu rahat bırakmıştı. Jisoo'yu da anlamaya çalışıyordu Taehyung. Ailesinin nasıl insanlar olduğunu biliyordu ve bunun Jisoo'yu ne kadar rahatsız ettiğini de. Ama yaptığı şeyin doğru olup olmadığına karar veremiyordu. Berbat insanlar olması ailesini bırakması için yeterli bir sebep sayılabilir miydi?
Durdu, düşündü, düşündü. Her zaman olduğu gibi içki bağımlısı babasını, kurtulmaya çalışan annesini düşündü. Annesinin kiraya verdiği evde gördüklerini düşündü. Doğup büyüdüğü evden taşındıktan sonra o evin annesi sayesinde nasıl bir ahlaksızlık yuvasına dönüştüğünü düşündü. Jisoo'yu suçlayamazdı, kim böyle insanlarla birlikte yaşamayı kabul ederdi ki?
Yine de endişelenmeden edemiyordu. Babasının annesine yapabileceklerinden çok, annesinin kontrolden çıkmış öfkesi yüzünden endişeleniyordu.
Israrla çalan cep telefonu bile onu düşüncelerinden ayırmaya yetmedi. Bu sebeple de telefonu açmak Jisoo'ya düştü. "Alo." dediğini duydu karısının. Bu üç harflik kelime dışında Kim Jisoo'nun ağzından hiçbir şey çıkmadı. Taehyung merak etmişti. Ama bu merakı bile yetmiyordu onu yerinden kaldırmaya.
Odayı dolduran küçük ayak sesleri kendisine doğru gelirken başını eğerek hafifçe sola çevirdi. Kim Jisoo, ellerini önünde bağlamış duruyordu. Taehyung, karısının bir şey söylemediğini görünce sabahtan beri izlediği parkı izlemeye devam etti.
"Tae," diyen ince sesi duyduğunda devam etmesini bekledi. Sıkılmıştı.
"Annenle baban..."
Duyduğu bu iki kelime şimşek gibi çaktı Taehyung'un beyninde. Hızla yerinden fırlayarak arkasını döndü, kendisini izleyen endişeli gözlere baktı. "Ne?" diyebildi sadece. Jisoo ağzını açtı, ama konuşamadı. Sabrı tükenmişti artık Taehyung'un. "Noldu?!" diye bağırdı en sonunda. Kalın ve yüksek ses tonu karşısındaki kadının irkilerek kendisine bakmasına sebep oldu. "Annenle babanın yaşadığı evde... yangın çıkmış."
Donup kaldı Taehyung. Beyninden aynı anda yüzlerce düşünce geçti. Çocukluğundan bu yana ailesi ile yaşadığı travmalar, sarhoş babasının sendeleyerek kendisine doğru geldiği anların, yerde acı içinde kıvranan annesinin görüntüsü. Babasının okuluna gelerek kendisini rezil edişi, elinde bıçakla annesinin üzerine yürüyüşü. Sinir krizleri, panik ataklar geçiren annesinin çığlıkları yankılandı kulaklarında. Ve en sonunda ikisinden de nefret ettiğini söyleyerek kapıyı vurup çıktığı an geldi gözünün önüne.
Evden nasıl çıktığını, Jisoo'nun kendisine nasıl yetiştiğini, o taksiye nasıl bindiğini hatırlamıyordu bile. Taksiciye birkaç gün öncesine kadar yaşadığı evin adresini verirken sanki erken varmalarına yardımı olacakmış gibi koltuğun ucunda oturuyordu. Korkuyordu. Zaman zaman ölmesini dilediği ailesinin şimdi ölümün kıyısında olması onu korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER'S KITTEN¹ • Taennie
FanfictionHiç ummadığımız kişiler birden bire hayatımızın merkezine yerleşir. Ve ben, hayatımın merkezine yerleştirdiğim adamla bir başkasının duyguları arasında sıkışıp kalmış, yolumu bulamamıştım. Yolumu bulmaya çalışırken yine o adam bana ışık olmayı başar...