"Ri Jin! Ben çıkıyorum."
"Dur,dur,dur!"
Kapıdan içeri koşarak girip zorla durabilen Ri Jin tabii ki bana çarpmadan duramamıştı. Onu kollarından tutup sarstım ve;
"Sakin ol ya!"
"Şey diyecektim.... Ted ile buluşacak mısın?"
"Bana Ted deyip durma ya... O çocuk tam bir gıcık!"
"Ne? Saçmalama... Sen gerçekten bir manyaksın!" dedi ve yatağa yatıp pes ettiğini gösterdi.
"Ri Jin yarın Kore'ye geri dönüyoruz zaten. Burada 1 aydır gördüğüm bir insanla evlenmemi mi istiyorsun?"
"Evlenme değil de yani.."
"Yani falan yok."
Aynada birkaç kez daha kendime baktıktan sonra;
"Haydi ben kaçtım!"
Küçük apartmanımızdan çıkar çıkmaz yüzüme çarpan Fransa soğuğuyla kendime gelmiştim. Yarın Kore'ye geri dönüyorduk ve ben gerçekten Fransayı özleyecektim.
1 aydır iş için buradayım. İşim, görme engelli insanlara radyodan canlı yayınlar yapmak. Uzun zaman önce Korece öğrenip, master ve yüksek lisans işleriyle uğraştım. Bunun ardından Fransızca öğrenmeye karar verdim ve 1 aydır da buradan canlı yayın yapıyordum.
Atkımla ağzımı kapatıp yürürken bir kafeden dışarı gelen bir piyano solosu duydum. Bu kafenin birkaç yerde afişini görmüştüm. Sanırım bugün yeni açılmıştı çünkü içeri göz attığımda etrafı temizleyen birkaç kişi görmüştüm. Burda durup piyano çalan kişiyi izlemek isterdim ama çok fazla vaktim yoktu, o yüzden yürümeye devam... edecektim ki... Ted karşımda dikilmeye başlamıştı bile. Ben de ne zaman gelecek diye beklemiyor değildim.
"Merhaba." dedi güler yüzle. Her zaman böyle bir insandı ama neden bir türlü ona alışamadığımı merak ediyordum. Ne zaman Ted'e karşı güler yüzle yaklaşmaya çalışsam da bunu yapamıyordum. Ben bunları düşünürken Ted'e cevap vermeyi unutmuştum o da;
"Merhaba Min Ah!" diye tekrarlamıştı. Ama yüzü biraz düşmüştü.
"Ah merhaba Ted!"
"Stüdyoya gidiyorsun ve ben de tabii ki seninle geliyorum." dedi ve koluma girip sürükledi beni. Stüdyonun yolunu benimle beraber ezberlediği için mutluydum. En azından sıkılmıyordum yol boyunca. Çünkü Fransa da bir yerden bir yere gitmek maalesef Korede ki kadar kolay değildi.
Ted bir restoranda şef olarak çalışıyordu. Çok fazla yoğun olmasına rağmen benimle stüdyonun kapısına kadar gelip işine ondan sonra gidiyordu. Ya beni çok yakın bir arkadaşı olarak görüyordu ya da Ri Jin'in söylediği gibi bana sırılsıklam aşıktı. Belki de ben bundan bir türlü emin olamadığım için ona yakın olamıyordum.
Stüdyonun içine girer girmez Hoseok koşarak yanıma geldi. Ri Jin ile ikisi sürekli koşturup duruyorlardı. 2 arkadaşım da gerçekten çok garipti.
"Hoseok dur! Ne oluyor ya!"
"Bugün yeni açılan kafe'ye gidiyoruz. Adorlee ile birlikte."
Ben stüdyonun içindeki kafe'ye doğru yürürken söylediği şeye cevap verdim;
"Tam Kore'ye dönmemize 1 gün kala mı böyle bir şey yapasın geldi?"
Hoseok hala arkamdan gelirken bana "sus,sus biri duymasın!" dedi alçak sesle. Ben de durup ona döndüm ve;
"Merak etme burada Korece bilen yok." dedim. Bunu duyduğunda biraz da olsun rahatlamış gözüküyordu.
Omzuna hafif bir yumruk attıktan sonra;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmayan Şarkı // Kim Taehyung ✅tamamlandı✅
Fiksi Penggemartamamlandı✔️ "Bazen sadece kendi dünyamızı kurmak istiyorum Min-ah. Hiç kimsenin gitmediği ve yabancı birinin giremediği bir dünya." •10.09.2019• •07.05.2020•