Kaledağ-2014
Kulaklarımın uğultusunu bastırmaya çalışırken kendimi toparlamak istercesine kıpırdandım.
Boğazını temizler gibi öksürerek geri çekildiğinde az önceki an sanki hiç yaşanmamışcasına sırt çantasını indirdi.
"Sen burada bekle becerebilirsem görüşme yapacağım." diyerek gayet ciddi yüz ifadesiyle iki saniye bana bakıp tepenin uç noktasına ilerledi.
Sırt çantasından çıkardığı küçük eski tuşlu telefonla tepenin etrafında gezinerek sinyal aramaya başladı.
Ben onu tepenin biraz gerisinde , yere oturmuş izlerken iki elimi yanaklarıma bastırdım.
Yanaklarım alev alev yanarken ellerim donmak üzereydi.
İki avucumu ağzıma getirip nefesimle ısıtmaya çalışırken Murat'ın son cümlesini düşünüyordum.
Haklıydı , bu coğrafyaya ilk defa ayak basmış gibi sürekli düşme tehlikesi atlatmıştım. Zira Murat benim bir kül kedisi gibi evden pek çıkmadığımı bilemezdi.
Parmaklarımı sağ kulağıma getirdiğimde nefesinin değdiği yerlere dokunuyormuş gibi hissettim kendimi. Şimdi az önceki andan utanmıştım.
Murat sanırım sinyali buldu ki konuşma sesleri gelmeye başladı. Konuşurken dolaşıyor ara ara bana bakarak beni kontrol ediyordu.
Ancak ne konuştuğunu duymamı istemediği aşikardı ki giderek uzaklaşıp olabildiğince kısık sesle konuşuyordu.
Bir telefon görüşmesi bitmişti gideceğimizi düşünürken başka bi numara daha tuşladı.
Dondum burda be adam!
Gözleri tekrar beni bulduğunda iki elimle kollarımı üşüyorum dercesine sıvazlamıştım. Kafasını tamam dercesine salladığında bana doğru küçük adımlar atmaya başlamıştı.
Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla telefonu kapatmak için sıradan veda cümleleri kuruyordu. Bi an duraksadı.
"Bende seni." Dediğinde telefonu kapatıp tekrar bana doğru adımlamaya başladı.
Sevgilisi olan adamla yuvarlanma pozisyonu hayali kurduğuma inanamıyordum. Ne ara bu kadar arsız olmuştum. Aklımdan geçenleri biri duysa utançtan ölebilirdim.
"Beklettim seni , çok üşüyor musun?" Dedi gerçekten ilgilenir bi ses tonuyla.
"Evet, donuyorum." Dedim bir anda.Nezakette bi yere kadardı.
Şaşırmış gibi duraksadı ancak o kadar kısa sürdü ki belki de ben öyle düşünmüştüm.
"Eldivenlerin neden yok? dedi cevap bekleyen bi tonlamayla.
Böyle bi soru beklemiyordum .
"Şey bilmem peşinden hızlıca çıktım, aklıma gelmedi" dedim.
Tekrar ellerimi ağzıma götürüp nefesimle ısıtmaya başladım.Bir yandan olduğum yerde bir ayağımın üzerinden diğerine hareket ediyordum.
"Gidebilir miyiz artık hasta olacağız" dedim üzülür gibi bi sesle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehra.
General FictionDoğu Anadolu'ya bağlı Kaledağ köyünde , dedesi ve kardeşiyle yaşayan Zehra'nın hayatı, bir gece ansızın onlara sığınan yaralı bir askerle değişir. 5 yıl sonra kaderin tekrar bir araya getirdiği Zehra ve Murat'ın hikayesi İstanbul'da devam eder . Ka...