Kaledağ-2014
Yatağımda yatarken Bala'nın huzurla çıkan nefesini dinliyordum. Saat gece yarısına varmak üzereydi. Dedemde çoktan uyumuştu. Murat'ın bu evde son gecesi olduğunu düşündükçe gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Yaralı halde geldiği o ilk gece geliyordu aklıma. Gün gün yaşadığımız her şey zihnime hücum ederken ben sadece ağlıyordum. Ağladıkça bedenimdeki kan çekilircesine bir üşüme geliyordu içime.
Her geçen gün biraz daha fazla karıştırıyordu aklımı Murat. Bana sarıldığı an aklıma geldikçe kalbime bir kuş sürüsü göç ediyormuş gibi hissediyordum. İlk defa birlikte yemek yapmıştık. Beni öpmek üzereyken etleri yaktığımız aklıma gelince gözyaşlarımla ıslanan dudaklarım istemsizce kıvrıldı. Dışarıya karşı o kadar ağır ve sert görünüyordu ki benim yanımda ki haline inanamıyordum. Eli kolu asla uslu durmayan yaramaz bir çocuğa dönüşüyordu. Her ne kadar bu hallerine sitem etsemde , içimi ısıtıyordu. Gözyaşlarım şimdi daha çok akıyordu yanaklarıma. Sahi o bana karşı gerçekten ne hissediyordu. Gerçekten beni geride bırakıp gitmek onun için kolay mı olacaktı?
Aklıma Baran'ın benimle konuşmak istemesine delirdiği an geldi. Eğer onu ikna edemeseydim olacakları düşünemiyordum. Ağlamama karşı olan hassasiyeti , benim Baran'la konuşmamı bile kıskanması bunlar basit duygularla yapılabilir miydi ?
Kalkıp yanına gitmemek için zor tutuyordum kendimi. Oda gelmemi bekliyor mudur, belki de çoktan uyumuştur. İki gözü iki çeşme halimle beni görmesine izin veremezdim zaten. Yanına gitmek bana bırakacağı yeni acılı anılardan başka bir işe yaramayacaktı. Başımın ağrıdığını hissettim. Ağlamaktan yorgun düşmüş gözlerimi
açık tutmakta giderek zorlanıyordum.******
Şimdi kız kulesine karşı oturmuş çay içiyorum. Üzerimde kırmızı bir elbise var. Saçlarım denizden esen rüzgarla savrulurken açıkta kalan boynumda sıcacık bir nefes hissediyorum. Yüzüme yayılan kocaman gülümsemeyle ona döndüğümde o büyüleyici bakışları karşılıyor beni.
"Ne düşünüyorsun?" Diyor usulcacık sesi kulağıma.
"Artık Kız Kulesi Galata'yla kavuşmalı." Diyorum çocuk gibi sitemli bir ifadeyle.
Kocaman gülümsüyor şaşırmış gibi.
"Gel." Diyor kollarını açarak. Bu anı bekliyormuş gibi giriyorum kollarının arasına başımı göğsüne koyduğumda sımsıkı sarıyor beni.
"Kavuşsunlar ." Diyorum bu sefer omuzlarımı kaldırıp indirirken.
Daha çok gülüyor. Dayanamayıp bir öpücük konduruyor alnıma.
"Kavuşurlar sevgilim ." Diyor çocuk kandırır bir sesle. "Biz kavuştuk ya onlarda kavuşur.""Murat" diyorum . Duymuyor beni dönüp bakmıyor. Tekrar adını söylüyorum ancak bakmamakta kararlı. Şaka mı yapıyor. Telaşlanıyorum .
"Murat"
Sonra kulaklarıma dedemin sesi karışıyor. "Yanıyor Zehra." Diyor onunda sesi telaşlı. Ancak ben onu göremiyorum. "Zehra" diyor bu sefer Murat. Onun sesi daha telaşlı. Neler oluyor!
"Ateş düşürücü var mı evde?" Diyor Murat. "Mutfaktaki çekmecede varsa vardır. Bilmiyorum" diyor dedem.
"Ateş ölçer var mı ?" Diyor Murat bu defa. "Yok çağırayım gidip hekim emmiyi. Onda vardır hepsi." Diyor dedem. Bir süre sonra çarpan kapı sesi duyuluyor.Yüzümde alnımda dolaşan parmaklarını hissedebiliyorum ancak derin bir uyku beni kendine çekiyor. Gözlerimi açmak istiyorum göz kapaklarım benden komut almayı bırakmış gibi kıpırdamıyor.
"Murat"
"Burdayım güzelim" diyor sesi kulaklarımı öper gibi. Elimi sımsıkı tuttuğunu hissediyorum. Diğer eli saçlarımı yüzümden ve boynumdan uzaklaştırmaya çalışıyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehra.
Ficção GeralDoğu Anadolu'ya bağlı Kaledağ köyünde , dedesi ve kardeşiyle yaşayan Zehra'nın hayatı, bir gece ansızın onlara sığınan yaralı bir askerle değişir. 5 yıl sonra kaderin tekrar bir araya getirdiği Zehra ve Murat'ın hikayesi İstanbul'da devam eder . Ka...