İlk defa bir bölüme şarkı ithaf ediyorum. Ateşle Oynama 💜
İstanbul-2019
Video kaydı bittiğinden beri, kucağımdaki yastığı sıktığımı farkettim. Bakışlarımı tablette sabit tutarken hayatımın en büyük şokunu yaşadığıma emindim. Mideme tuhaf bir ağrı girdi. Az önce izlediklerimi yaşadığımı bile unutmuştum.
Bence unutmak Allah'ın bize sunduğu en büyük nimetlerden biriydi. Ve insan beyni bu konuda oldukça seçiciydi. Kaledağ'dan giderken acelece hazırladığım küçük bavuluma Bala'nın hasreti dışında hiçbir şeyi koymamaya yemin etmiştim. Ruhuma yara açan, gururumu kıran, çaresizliğimi yüzüme vuran bütün kötü anılarımı silmek ister gibi... Ve şimdi bu videoyu izleyince kısmen başarılı olduğumu farkettim.
"Acıktın mı?"
Başımı tabletten yavaşça kaldırıp sesin geldiği yöne çevirdim.
Murat, salonun köşesinde olduğunu yeni farkettiğim mutfak tezgahının arkasındaydı. Üzerine kısa kollu siyah bir tişört geçirmiş, hazırladığı sandviçi tabağa koyuyordu. Algılayamıyordum.
Kaç dakikadır elimde tablet böylece durduğumu bilmiyordum.İfadesiz bakışlarımı tekrar hala elimde olan tablete çevirdim. Bu videoyu çeken Baran olduğuna göre Murat'ta ne işi vardı? Baran Murat'ın yaşadığını biliyor muydu? Bilse bile bu videoyu neden Murat'a göndermişti? Murat bu videoyu neden bana izletmişti? Son olarak, tüm bunların üzerine bana sandviç mi hazırlamıştı?
Gerçekten algılayamıyordum. Benim burada ne işim vardı? En son hatırladığım manzara önümü kesen adamın acı içinde kıvranışıydı ve ben gerisini hatırlamıyordum.
Bakışlarımı tekrar Murat'a çevirdim. Önünde duran iki fincana çay olduğunu düşündüğüm şeyi dolduruyordu. En son onun haberi olmadan gece kulübüne gitmiştim. Bağırıp çağırmak yerine çay mı içecekti gerçekten?
Bakışlarımı yatağa çevirdim. Evet uyanıktım. Şu an burada oturan ruhum falan değildi. Kanlı canlı içinde bulunduğum anı yaşıyordum.
Murat yatağın ucuna ilerleyip elindeki tepsiyi yere bıraktı. Oraya ne zaman koyduğunu bilmediğim iki minderden birine oturup sırtını yatağa yasladı.
"Gel hadi." Dedi, salondaki derin sessizliğe uyum sağlayan bir tınıyla.
Şok dolu bakışlarımı bir iki saniye Murat'ta tuttuktan sonra elimdeki tableti yatağa bıraktım.
"Nereden çıktı bu video? Sende ne işi var?" Dedim, üzerimdeki şaşkınlığı atmaya çalışan güçlü bir sesle.
"Konuşacağız... İlk önce karnını doyur." Dedi, ses tonundaki dingin tınıyı bozmadan. Yüzünü göremediğim için içinde bulunduğu ruh halini çözemiyordum. Tepsideki fincanı eline alışını izledim.
İki elimi yüzüme götürüp kendime gelmek ister gibi ovuşturdum. Boş bakışlarımı etrafta dolaştırırken yatağın diğer ucunda duran telefonumu farkettim. Yavaşça uzanıp elime telefonumu aldım. Saat 02:23! En son telefonumun şarjı bitmemiş miydi? Sorgulamadan telefonumu tekrar yatağa bıraktım. Aynı anda burnuma domatesin peynire karışan güzel kokusu geldi. Midemin ağrısının şiddetlendiğini farkettim.
Yavaşça oturduğum yerden doğruldum. Çıplak ayaklarım halısız zemine değdiğinde elbisemin eteklerini düzeltiyordum. Minik adımlarımı yatağın ucuna çevirdim.
Murat'ın önünden geçip hemen yanındaki mindere, ayaklarımı kalçamın altında toplayacak şekilde yan oturdum. Tepsideki sandviçe bakarken iki elimle elbisemin eteğini bacaklarımı biraz daha kapatmak için çekiştirdim. Elime sandviçi alıp bakışlarımı Murat'a çevirdim. Hala şoktaydım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehra.
General FictionDoğu Anadolu'ya bağlı Kaledağ köyünde , dedesi ve kardeşiyle yaşayan Zehra'nın hayatı, bir gece ansızın onlara sığınan yaralı bir askerle değişir. 5 yıl sonra kaderin tekrar bir araya getirdiği Zehra ve Murat'ın hikayesi İstanbul'da devam eder . Ka...