Tam o sırada gökyüzü karardı. Dev bu karanlığı daha önce Karanlık Şehre Lucifer geldiğinde görmüştü. Kızlara seslendi;
-"Bu Lucifer kızlar bir yere saklanın çabuk !"
Tria ve Alinda küçük bir oyuğa doğru koşarlarken, neredeyse görünmez bir duvara çarparak yere düştüler. Suratlarında hissettikleri acı anında baş ağrısına dönüştü. Sersemledikleri için oturdukları yerde baş dönmelerini geçmesini beklerken, arkalarından gelen ses ile sıçradılar.
-"Küçük hanım nasılsınız?"
-"Senin ne olduğunu biliyorum Lucifer. Kibarlığa gerek yok." derken başının dönmesine aldırmadan ayağa kalktı Tria. Alinda'ya el uzattığında, Alinda şaşırıp kaldı. Tria masmaviydi. Hiç bu kadar parlarken görmemişti onu. Şaşkınlığını atıp hemen Tria'nın yanına dikiliverdi. Elleri belindeydi. E herkesin bir silahı varsa, Alinda'nın da karşıdakini itina ile yolabilme yeteneği vardı. Lucifer kahkahayı bastığında biraz güveni kırılsa da istifini hiç bozmadı.
-"Vay vay vayy. Demek bizim mavi ışık Tria mızın kız kardeşi de sarı ışıkmış."
Tria şaşkınlıkla Alinda'ya baktığında etrafındaki sarı hareyi görebildi. Alinda'nın kulağına eğilerek;
-" Kardeşim sen huzur verme ve iyileştirme yeteneğine sahipsin. Geleceği rüyalarında görebilirsin. Demek ki o garip rüyalarının sebebi buymuş."
Alinda yaşadığı şoku üzerinden atmaya çalışarak ;
-"İyi de nasıl kullanacağım bunu? Son anda mı çıkar bu? Ne biçim bir kader bu? İyi ama di mi Tria? En azından boş beden değilmişim."
-" Kızlar daha sonra bol bol sohbet edersiniz, şimdi ikiniz de benimle geliyorsunuz. Şu aşağıdaki minik arkadaşınız zebanilerimi bir hayli yordu. Şimdi fazla debelenmeyin" diyerek kırmızı ışık halinde bir kementi Alinda'ya attı. Kement kendini birdenbire Alinda'ya sarıverdi. Alinda hala söyleniyordu.
-" Şimdi bu kementi huzur ile nasıl açabilirim söyler misin Tria? Hadi bakalım..."
Layris ve diğerleri tepeden inerken aşağıdaki kuvvetli ışıkları mağara çıkışından bile görebiliyorlardı. Lucifer en azından Tria'nın en az 5 adım ilerisinde duruyordu. Bir de sarı ışık görüyorlardı ama şu an bu durum tamamen bir muammaydı...
Tria kardeşine atılan kementi görünce deliye döndü. İçindeki kudret bir anda ortaya çıkmıştı. Lucifer'ın aynı kementten kendisi içinde çıkarttığını görünce avuçlarını sıkıp, avucunda binlerce yıldız hayal etti. Bunları Lucifer'a atmaya başladığında, Lucifer'ın tenine batan yıldızlar mavi ışığın vücuduna girmesini sağlıyordu. Battığı her yerde dayanılmaz bir acı yaşayan Lucifer belli etmemeye çalışarak;
-"Tria benim hırçın Cehennem çiçeğim. Yakında bu iğrenç enerjiden kurtulacaksın. Kırmızı ışığın tadına varacaksın. Öfke, hiddet ve kuvvet...
-"Lucifer boş konuşuyorsun. Mavi ışık şu an vücudunda.. Tadını çıkart!"
Lucifer o acının içinde elini uzatarak kırmızı ışıktan bir kafes oluşturdu. Tria ve Alinda'yı diğer eliyle oluşturduğu akımla ittirerek kafese doğru sürmeye başladı. Bu sırada konsantrasyonunu yitiren Tria yıldızlarını kaybetti. Tam kafesin kapısına geldiği sırada, kafesin kırmızı ışık demirlerinden tuttuğunda, ışık maviye dönüverdi. Lucifer çıldırmış gibiydi. Bu ışık kendi ışığından nasıl daha kuvvetli olabilirdi. Tria tuttuğu kafesi Lucifer'a fırlattığında mavi ışık bir bomba etkisi yarattı.
Bu olanları uzaktan gören liderler, gözlerine inanamadılar. Layris Tria'ya seslendi.
-" Meleğim sakin ol, seni görüyorum. Yanındayım. Alinda'yı güvene al"
Tria hemen kardeşinin kollarını saran kemente dokundu ve kement masmavi olarak yere düştü. Alinda Tria'ya sarıldı. Sonra kulağına eğilip;
-"Tria, kardeşim bu kementin sarısından istiyorum bende tamam mı?"
Tria gülümseyerek "tamam abla " dedi.
Layris ve liderler yanlarına geldiğinde, Dev de zebanilerle işini bitirmişti. Yerde yatan Lucifer gözlerini açtığında, Tria beklemeden biraz önceki kafesin mavisini oluşturdu. Onu da Lucifer'ın tepesinden geçirerek kapısını kilitliyiverdi. Kahin kafesin etrafını büyü ile mühürledikten sonra, Ruhaniler inerek emanetlerini aldı. Lucifer kafesin içinde burnundan soluyordu.
-"Görüşeceğiz sizinle. Bu dünya ben olmadan dengede kalamaz. Bana kilit vurulmaz. Beni 1000 değil, milyon kere yıkasanız o ışıkla vazgeçmem. Değişmem. Ben şeytanımmm! Bir yolunu bulurum! Görüşeceğizzz!"
Layris, Tria'ya sarıldığında bunu kimse beklemiyordu. Kulağına fısıldadı;
-"Meleğim bitti. Bu dünya artık bizlerin.. Kalan bir avuç Vonter. Onlar da kaçanlar zaten. Şimdi aile olma zamanı değil mi sence de?
Tria yanakları kızarmış şekilde Layris'in gözlerine baktı.
-"Seninle savaşa geldim ben Layris. Aile olmaya gelmez miyim sence?"
Birbirlerine sarıldıklarında geri dönüş yolculuğu için bir an önce hazırlanmak isteyen en az 4 çift vardı. Bilinen 3 çiftin haricinde Layris'in ablası Kli ve insanların lideri Yusuf. Gerçekten artık yeni dünya için aile olma vaktiydi. Megafun topraklarına döndüklerinde kırk gün kırk gece sürecek düğünler olacaktı. En önemlisi de artık denge kurulmuştu. Ruhaniler ve Karantular gökyüzünde, insanlar ve megafunlar yeryüzündeydi. Ekvamekler ve Trianlılara gelince... Trianlılar bir süre de ekvamekleri eski hallerine döndürmeye uğraşacaktı. Tabi ki mavi ışıkla... Sonrasında ise görevlerine geri döndüklerinde sevap da olacaktı, günah da... Ödülü cennet olan bir yaşam, sonu cehennem olan günahlar... Herkes ait olduğu yerde kalmalıydı. Tanrı dengeyi nasıl kurduysa , terazi öyle tartmalıydı... Kötüler hep kaybetmeli, iyiler hep kazanmalıydı. Umudunu kaybetmeyen bu kahramanlar gibi umut hep var olmalıydı... Çünkü mucizeler hep beklenmedik anlarda gelir...
Mucizelerle ve Umutla Kalın..
Hoşçakalın
Funda Özçoban,

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)
FantasyKıyamet günü, çok istedikleri cennete ebedi girmeleri gerekti. Ama bir terslik oldu. Ne cennet kaldı ne cehennem! Tanrı, tüm yarattıklarından vaz mı geçmişti ? O günden sonra tüm yargılar yok oldu. Günah da yoktu , sevap da... Cehennem mi kalmıştı k...