Bölüm 3

218 19 3
                                    



Tria ve Alinda günlük görevlerini yerine getirmek için dağ oyuğundan çıktıklarında bir terslik olduğunu anlamışlardı. Meleklerin hisleri kuvvetliydi ve havadaki kan kokusunu alıyorlardı. Melekler ışıkla beslenirken diğer ırkların çoğu yeryüzünde ne kaldıysa tüketmeye devam ediyordu. Sebzelerden çok azı kalmıştı. Ama mağara içlerinde bulunduğundan mantar bol bol yetişiyordu. Ve Tria mantara bayılıyordu. Kan kokusu almayalı uzun zaman olmuştu. Alinda ya döndü Tria sessizce ;

- Acaba Vonterlar buraya kadar gelmiş olabilirler mi? diye sordu.

- Hayır! Tamam anladım Vonterlar çok uzak mesafelere sıçrayarak koşabiliyorlar, ancak onlar gerçekte ölü olduklarından zaten soğuklar. Ve buzullardan nefret ederler ...

Alinda;

-Şşştt. Şu tepenin arkasındalar. Vonterlar buradaysa hemen Tendor'a haber vermeliyiz. Sen görünmez ol ve ben dönünceye kadar lütfen elini bile oynatma ! Anladın mı beni Triaaa !

- Tamam anladık sevgili ablacım. Sen gideceksin, ben saydam olacağım. Vee elimi bile oynatmayacağım. Bla bla blaa....

- İnanamıyorum Tria böyle bir durumda bile hala buzul şakalarını yapıyorsun ya çok üşütüyorsun gerçekten.. Beni iyi dinle! Onlar Vonterlar ise onların vampir olduğunu ve kanın kırmızısı ya da beyazını ayırt etmeyeceklerini iyi bilmelisin. Eğer görünürsen sana asla acımazlar. Ve kokunu da almamaları için kar tepesine yakın dur. Ben gelene kadar tek parça kal lütfen...

Tria gözlerini fal taşı gibi açmış, ablasına bakıyordu. Alinda sessizce yanından çekip giderken kumral saçlarının diplerinde bir hareketlenme oldu. Hafif bir rüzgar çıkmıştı. Burada ya fırtına çıkar, ya da sükut olurdu. Bu rüzgar ona anlamsız geldi. Sesler de yaklaşmıştı. Gözlerini kapattı ve görünmezliğe büründü bir anda. O beyaz kanatları sırtıyla bir bütün oldu. İncecik bir tül gibi sardı bedenini. Ama titriyordu. Kan kokusu artmıştı. Bir vonter uzun siyah paltosu ile tepenin üstünde göründüğünde arkada bir grup olduğunu tahmin edebiliyordu seslerden. Aynı anda tam dağ oyuğu evlerinin kapısının karşısına denk gelen ormanlıkta da bir hareketlilik hissetti Tria.. O dalların arasından çıkan bedeni gördüğünde, beyaz kanı çekildi, buzul gözlerinde milyonlarca ışık gördü. Şimdiye kadar hiç görmediği renklerde olan bu mavide neyin nesiydi ? Omuzlarının arasında koca bir dağ vardı sanki. Heybeti dağları kıskandıran, yüzünde cesaret ateşi yanan bu adam da kimdi? Yoksa bu küçük ordu annesinin megafunlular olarak anlattığı o en güçlü, yarı insan yarı cin olan ırk mıydı? Bu mavi bakan adam ise onların komutanıydı...

Vonterlar tepeye dizildiklerinde 9 kişiydiler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Vonterlar tepeye dizildiklerinde 9 kişiydiler. Birinin omzunda üzerinden kanlar damlayan bir megafunlu vardı. Yaşı küçük gibiydi. Ama onu paramparça etmişlerdi. İşte o an, mavi bakan liderin neden geldiğini anladı Tria. Ölülerini bile Vonterlara bırakmayacaktı. Ve bunu da sanırım tam da oyuktaki evlerinin kapısının önünde yapacaklardı. Midesi boğazına kadar çekildi. Nefesi yol bulamıyordu. "Hissettirmeden evime girip halkımı uyarmalıyım" diye düşündü. İşte o an esen o saçma rüzgar bedenine kar tanelerini yapıştırırken, görünmezliği hafifçe zarar gördü. Ve o maviler şimdi onun ne olduğu belirsiz gözlerindeydi. Onu görmüş müydü ? Kah - ret -sin !!!

Tria'nın dilinden ;

Esen o rüzgar görünmez olmama rağmen tüm kar tanelerini ağzıma burnuma doldurdu. Zaten kalbim ağzımdan çıkacak gibi nefes alamıyordum. Buz mavileri üzerimde gezinen komutan, bir saniye sonrasında gözlerini yeniden Vonter'lara dikti. Sırtımı buz kütlesine vermişken, sağ tarafımdan birinin kolumdan çekiştirdiğini hissettim. İlk bakışta bende bir şey göremesem de sonunda ablam Alinda olduğunu anladım. Biraz daha debelenirse zaten megafun komutanı ve vonterlar bizi fark edecekti. Sessizce Alinda'nın kolunu tuttum.

- Ya dursana öldürecek misin bizi? Sakin olsana Alinda!

- Sen delirmiş olmalısın. Film mi seyrediyordun Tria. İçeride Tendor seni bekliyor. Kapıları kapatacağız. Hadi artık Trian'a geri dönelim.

O an sanki ayaklarım hayır burada kal dercesine gitmek istemiyordu. Gözlerim mavi gözlü komutandaydı. Keşke farklı şartlarda karşılaşsaydık...

Sürükleye sürükleye Alinda, buz duvarının dibinden mağara kapısına kadar beni götürdü. Ve içimde bir sızı ile askerlerimiz, mağara kapısını hem kaya hem de büyü ile kapattı...

Layris' in yüreğinden;

O sırada Layris küçük kuzenini paramparça eden Vonterları bulduğu için gururluydu. Dünya tatlısı küçük kuzeninin çığlıklarını duyduğunda askerlere talim yaptırıyordu. Kuzenini defalarca uyarmasına rağmen yine buzul tepelerine gittiğini hemen anladı. Orası çok tehlikeliydi. Üstelik megafun ırkının en önemli özelliği öngörü yetenekleriydi. Layris en az 4 kez rüyasında o tepelerde bir acı yaşanacağını görmüştü. Ama öngörülerinde buzulları eriten lavlar ile birlikte, tepelerde çiçekler açtığını da görüyordu. Anlam veremedi bu öngörülere. Kuzeni lavların arasına düşerken her seferinde ellerinden kayıp gidiyordu. Bu yüzden de daha çok uyarıyordu onu. Ama dinlemedi işte! Haylaz Derian o cani kan emicilerin eline düşmüştü.

Vonterlar o kadar aç kalmış olmalıydı ki buzullara kadar gelmişlerdi. Ama Derian onlara yemek olmayacaktı. Buna izin veremezdi. İçinden bir his burada onlardan başka varlıklarında olduğunu söylüyordu. Hatta biraz önce çıkan rüzgarda kar tanelerinin sanki bir bedene çarptığını gördüğüne bile yemin edebilirdi. Bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Askerlerine "hazır olun kardeşlerim" dedi. Bize ait olanı almaya gidiyoruz.

Vonterların liderinin kardeşi 2 kişiyi geride nöbete bırakmış. Tepeye 9 kişi sıralanmayı uygun görmüştü. Megafunlular aslında en korktukları ırklardandı. Çünkü onların damarlarında kan değil, mavi bir sıvı akardı. Çoğuna göre bu hem onları yemek olmaktan çıkarır, Volt ve Tirat hariç tabii, hem de cin ruhları ile ruhani bir canlı yapardı. Kuvvetlilerdi. Hiçbir Vonter bir megafun'u yenememişti. Omuzundaki bu çocuk hariç. Megafun çocukları 18 yaşına kadar insani yanlarını yaşardı. Bu yüzden kanlı canlılardı. 18 yaşından sonra cin boyutuna geçer ve yapıları tamamen değişip kanları o mavi sıvıya dönerdi. Bu yüzden megafunlular çocuklarını çok iyi korurlardı.

Ama bugün şansları yaver gitmiş 14 yaşındaki bu çocuğu buzulların arasında dolaşırken yakalamışlardı. Tek bir çığlık atabilmişti. Vonterlardan bir vampir, çocuğun üzerine 10 metreden tek atlayışla işini bitirmişti. Neyse ki ölüm çok kısa sürede gelmiş ve sonuca ulaşmıştı. Ama Megafun komutanı Layris onu bırakmamaya yemin etmiş gibiydi. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin