Dikkat! Medya aşırı duygusallık içerir 😢 Daha minicik o zamanlar...
Bir önce ki bölümü unutmamışsınızdır umarım 😛
Bölüm bölüm diye başımın etini yiyen arkadaşlar upuzun bir bölüm yazdim sizlerde yorum yapın bir zahmet 😁💜💜
Yorum yapın ulen!
🌙 İYİ OKUMALAR 🌙
Suga'nın mutfaktan çıkmasının ardından bende hızlıca peşinden gidip salona varmıştım. Onun tişörtünün benim üstümde oluşu ve onun yarı çıplak olması salondakilerin bize olan bakışlarının haliyle değişmesine neden olmuştu ama Suga umursamadan hızla yukarı çıktı. Tahminimce yeni bir tişört almaya gitmişti. Bense tam onu pes ettirdiğimi düşünüp bana karşılık vermesini beklerken işlerin tersine dönmüş olmasının hayal kırıklığıyla kahvaltı masasına tekrar oturup öylece iç çektim.
Sinirimden elime, önümde duran metal renkli işlemeli çatalı alıp kahvaltılıklardan ağzıma tıkarken merdivenden gelen ayak sesleri bakışlarımı oraya çevirmeme neden olmuştu ve tahmin ettiğim Suga üstüne yeni, turuncu renkte bir tişört giymişti. Siyah saçlarını ön plana çıkaran bu tişört ona fazlasıyla yakışmıştı. Jin'e kaşlarını çatarak bakma faslını bitirdikten sonra kahvaltı masasına oturacaktı ama çalan kapı istikamet yönünü değiştirmişti. Koşar adımlarla kapıyı açtığında kapıda yanağındaki çukurları belli edercesine gülümseyen bir Namjoon vardı.
''Herkese selam.''
Neredeyse hepimiz tek tek Namjoon'a selam verdiğimizde Tae bu anı beklermiş gibi deminden beri olan sessizliğini nihayet bozmuştu.
''Namjoon'da geldiğine göre hepinizi neden buraya topladığımı açıklayabilirim.''
Tae'nin ciddileşmesiyle ve bir şeyler konuşacağını açıklamasıyla önce Namjoon ceketini kapı girişinde ki vestiyere asıp kahvaltı masasına oturdu. Ardından Jin elinde ki gazetesini koltukların ortasında kalan sehpaya koyarak kahvaltı masasında yerini aldı. Buzdolabı ise ayakta, öylece tepemde dikilmiş şekilde ağzına patates kızartması atmakla meşguldü. Hepimiz tam bir şekilde etrafına dizildiğimizde Tae başını aşağı yukarı sallayarak tekrar konuşmaya başladı.
''Bildiğiniz üzere Patron bir süredir yurt dışındaydı. Bugün Kore'ye geri döndü ve döner dönmez sorduğu ilk şey Park Jimin'i çeteye dahil edip edemediğim oldu. Patron için önemli olan üç arabadan birini Namjoon sayesinde elimize geçirebildik ama kalan iki araba farklı farklı yerlerde ve mafyalar tarafından korunuyor. Yani öyle elimizi kolumuzu sallayarak arabaları çalamayız. Çalsak bile Jimin olmadan girdiğimiz o bataklıktan çıkamayız ya da izimizi kaybettiremeyiz. Patron gerçekten tek başına o arabayı çalabilmeni taktir etti Namjoon ve seni mutlaka çeteye dahil etmemi istedi ki buna gerek kalmadan sen bizimle çalışmak istediğini söyledin. Bunu isteme sebebinde Jimin denen heriften intikamını alıp onu bu piyasadan silmekti ama patron ne yapıp ne edip onuda çeteye dahil etmemi emretti. Hemde 2 gün içerisinde! Onun olduğu çetede olmak istemeyeceksin büyük ihtimalle ama bu iki araba için mecburuz Namjoon!''
Konuşmanın başı hepimiz için olsa da sonlara doğru hep Namjoon'a bakarak konuşmuştu ve bu bakışlar ondan bir cevap bekleyen türdendi. İstemsizce bakışlarım Namjoon'a çevrildiğinde Tae'nin anlattıklarından hoşnut olmadığı yanağından silinen çukurlardan belliydi. Elini mor saçlarına daldırıp diliyle sağ yanağını şişirdiğinde önce bıkkın bir nefes verdi ardından düşen göz kapaklarıyla Tae'ye baktı.
''O şerefsiz beni ifşaladı ve çeteden atılmama neden oldu. Ya biri gidip beni polise şikayet etseydi ne olacaktı? Ben size söyleyeyim ne olacağını! Şuan yanınızda değil dört duvar arasında, parmaklıkların ardında oturuyor olacaktım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Month /Min Yoongi
Fanfiction(Küfür ve erotik içerikler vardır. Rahatsız olacaklar okumasın!) Asıl işleri araba hırsızlığı olan ve birbirleri arasında kıyasıya rekabet yaşayan iki düşman takım düşünün... Bu iki takım arasında ki aşk, ihanet ve kavgalar bütün hayatlarını değişti...