Sen bu kadar güzel gülerken ben nasıl kafayı yemeden durabilirim ki? Gülerken görünen diş etlerine kadar seviyorum 🙈❤
Bölümün niye geç geldiğini hemen açıklayayım. Aslında bölümü yazalı 5-6 gün oldu arkadaşlar lakin bu süre zarfında bölümün bazı yerlerini kaç kere silip tekrar yazdığımın haddi hesabı yok. Kafamda ki şeyi hiçbir şekilde yansıtamadım. Bu bölüm de içime hiç sinmedi allah belasını versin shdjjsjd söyleyeceklerim bu kadar
Oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin please 💜
🌙 İYİ OKUMALAR🌙
Aynı günden devam:
Suga'yla beraber televizyonun hemen karşısındaki üçlü koltukta uzanmış yaklaşık bir saattir televizyon izliyorduk. Başım onun omzuna gelecek şekilde yüz üstü, sevdiğim adamın kollarında yatmanın vermiş olduğu huzurla doluydum. Ellerini saçlarımın arasında adeta dans edercesine okşarken aldığım zevk evdekilerin gürültü yaparak salona dalmasıyla bir anda kayboldu. Hepsi sağımızda ve solumuzda kalan tekli ve ikili koltuklara yerleştiğinde oturup öylece bize bakmaya başladılar. Gözlerimi tek tek üzerilerinde gezdirdiğimde Jimin bacak bacak üstüne atıp oturduğu yerde iyice yayıldı ve parmağıyla bizi işaret ederek diğerlerine bakıp gülmeye başladı.
''Şu manzara benim eserim biliyorsunuz dimi? Tanrı beni cennete değil de cehenneme yollarsa çok ayıp eder. O kadar sevenleri kavuşturdum yani.''
Namjoon'da ona karşılık aynı şekilde güldüğünde oturduğu yerde doğrulup dirseklerini bacaklarına koydu ve ''Tanrı falan yok.'' diyerek Jimin'e bakış attı. Açıkçası bir din çatışmasının başlamasına ve bu çatışmanın ortasında kalmaya niyetim yoktu bu yüzden gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım ama Jimin'in söylediğiyle gülerek tekrar gözlerimi araladım.
''Tanrı yoksa bu dağları kim yarattı muhabbeti yapmak isterdim ama şuan hiç halim yok. O yüzden bu seferlik susuyorum.''
Jimin'in verdiği cevaba karşı Namjoon'un yüzündeki gülümseme büyüdüğünde 'öyle olsun' dercesine başını sallayıp tekrar arkasına yaslandı. Ardından Jungkook, Jimin'e bakarak Namjoon'u gösterdiğinde ''Senin payın büyük tabi ama Namjoon Hyung, V Hyung'a o harika konuşmasını yapmamış olsaydı şimdi ikisi de ceza almıştı.'' dedi. Şuan adeta bizim ilişkimizde kimin daha çok faydası var tartışması yapılıyordu ama artık bunun ne önemi vardı ki? Bütün olanlara rağmen kavuşmuştuk. En önemlisi de bu... Namjoon, Jungkook'u onaylar şekilde başını salladığında ''Evet belki de ceza almamalarını sağladım ama ben gerçekleri söyledim sadece. Birbirimizden başka kimi görüyoruz ki bir başkasından etkilenelim değil mi?'' diyerek kendisini onaylamamız için ufak bir soru yöneltti.
Jimin, cevap niteliğinde onu onaylar şekilde başını salladığında sinsice gülümsedi. ''O zaman herkes bu çeteden biriyle sevgili olacak desene. Harbi öyle bir şey olsa sen kimi alırdın Hyung?'' dediğinde meraklı bakışlarını Namjoon'a çevirdi. Onunsa bakışları Jin'i bulduğunda aynı şekilde sinsice gülümseyerek ''Jin'' dedi. Bunun üzerine Jin, hızla başını ona çevirip öldürücü bakışlarını atarken ''Pazardan karpuz mu seçiyorsun? Jin'i alırım falan ayıp oluyor.'' diye omuz silkti. Bu tepkisine karşı Namjoon'un yüzünde ki gülümseme iki katına çıktığında ardından bakışları tekrar Jimin'i buldu.
''Eski çete arkadaşın olduğu için sana da Noah'ı versek, Jungkook'la da V olsa.'' dediğinde Jimin oturduğu koltukta sıçrayıp elini hayır anlamında iki yana salladı. ''Noah'ı niye bana veriyorsun ya? Jungkook, Noah'ı alsın ben V huysuzunu alırım.'' dediğinde bu sefer kaşlarını çatan Jungkook oldu. ''Yok öyle bir dünya, ben almam o manyağı.'' Adeta bu üçlünün arasında bir kargaşa çıktığında hepsi aynı anda konuşuyordu ve birbirlerini duymadıklarına da anlamadıklarına da emindim. En sonunda Jimin dayanamayıp sesini duyurmak için bağırdığında son noktayı koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Month /Min Yoongi
Fanfiction(Küfür ve erotik içerikler vardır. Rahatsız olacaklar okumasın!) Asıl işleri araba hırsızlığı olan ve birbirleri arasında kıyasıya rekabet yaşayan iki düşman takım düşünün... Bu iki takım arasında ki aşk, ihanet ve kavgalar bütün hayatlarını değişti...