18.Bölüm

584 41 2
                                    


MEDYA:TOPRAK

İyi okumalar ♥

"Ne dedin sen?"diye kükredim koridorda. Bir kaç öğrenci bize bakmıştı ama sinirden hiç bir şey düşünemiyordum. Toprak sakin olmam için ellerimi tutmaya çalıştı. Ama ben geri çekilerek buna karşı çıktım.

"Sıla önce bir sakin ol, lütfen."dedi. Sinirden ellerim titremeye başlamıştı.

"Ya sen ne hakla bana sormadan böyle bir şey yaparsın? Sana bu yetkiyi kim verdi ya? Kimsin sen ya? Kimsin?"dedim sinirle bağırarak. Toprağın bakışları dondu. Ellerimi tutmaya çalışmadı ve gözleri yaşardı. O anda fazla ileri gittiğimi anlamıştım ama benden izinsiz adımı dans yarışmasına yazması onun da ileri gittiğini gösteriyordu.

"Ben kim miyim? Ben söyleyeyim kimim ben. Ben sana deli gibi aşık olan zavallının tekiyim. Her seferinde yüzüme vurarak beni yıldırmaya çalışıyorsun ve sanırım yavaş yavaş istediğine ulaşıyorsun. İstediğin olsun ister misin? Seni rahat bırakmamı, hayatından çıkmamı ister misin?"diye sordu benim gibi sesini yükselterek. Ellerimi yumruk yapıp sıktım.

Sesimi çıkarmadım ve sadece yüzüne boş boş bakmakla yetindim. Toprak kaşlarını çattı.

"Cidden bunu istiyor musun? Hayatından çıkmamı istiyor musun?"dedi Toprak. Yine sesimi çıkarmadım. Sanki konuşma yetimi kaybetmiştim. Yumruklarımı sıkıyordum.

"Peki, sen nasıl istersen."dedi ve çekip gitti. Arkasına bir kere olsun bakmadı. Neden 'gitme' dememiştim ki? Neden bir şey söyleyememiştim? Halbuki gitmesini istemiyordum. Kısa sürede alışmıştım varlığına, şimdi yokluğuna alışmak daha zor olacaktı.

Bir anda yanıma Rüzgar geldi ve kolumu tuttu ama hissetmiyordum. Ağzı kıpırdıyordu. Bana sesleniyordu ve beni sarsıyordu. Ama hiç bir şey duyamıyordum. Rüzgar kolumdan çekiştirmeye çalıştı. Yürüyemeyeceğimi anladığında kucağına aldı. Sınıfa doğru ilerlemeye başladı. Sırama oturttup ağzıma hap sıkıştırdı ve suyla beraber içmemi sağladı.

Kuzey ve Eylül de gelmişti. Rüzgarla bir şeyler konuşmaya başladılar ama ben yine duyamıyordum. Kollarımı sıraya katıp kafamı da üzerine kattım. Beynim karıncalanmaya başlamıştı. Bende uyumaya karar vermiştim.

***

"Sılanur. Canım hadi uyan, bak eve gideceğiz. Sıla, uyan artık hadi."dedi Eylül saçlarımı okşarken. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Kuzey ve Rüzgar sıranın başında dikilmiş bana bakıyorlardı. Sınıfta kimse kalmamıştı. Gözlerimi ovaladım.

"Kaç saattir uyuyorum lan ben?"dedim. Eylül şefkatle bakıyordu yüzüme.

"Altı saattir uyuyorsun. Öğle arasında kaldırmayı denedik ama uyanmadın."dedi Eylül. Kaşlarımı çattım. Bu hap sürekli uykumu getiriyordu.

"Tamam, hadi gidelim."dedim ve sıradan kalktım. Çantamı toplamışlardı. Böyle dostlara sahip olduğum için gerçekten çok şanslıydım.

Okuldan çıktık ve servislere dağıldık. Kafeye gitmeyecektik. Servise bindiğimde hareket etmeye başladık. Toprağa olabildiğince bakmamaya çalışıyordum. En arka koltuğa geçip oturdum ve kulaklığımı takıp bir müzik açtım. Gözlerimi kapatıp müziğe konsantre oldum. İngilizce pop dinlemeye başlamıştım bu aralar. Sözlerini tekrar ettim.

"Fuck you, and you, and you.
I hate your friends and they hate me too. I'm trough, I'm trough, I'm trough.
This that hot girl bummer anthem
Turn it up and throw a tantrum."

Blackbear'dan hot girl bummer'dı müzik. Sırf küfür var diye indirmiştim telefonuma. Ama sözlerinin çok güzel olduğunu sonradan fark etmiştim. Kulaklığımın çekilişiyle gözlerimi açtım. Toprak tedirgince yüzüme bakıyordu.

KANKALARIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin