28.Bölüm

481 37 42
                                    


İyi okumalar ♥️

Medya: Semih


Sinir krizine girmeden sakinleşmeliydim. Yoksa okulu ayağa kaldıracaktım bu gidişle.

"Hayvan, sığır, yabani tavşan, kunduz, eşşek! Mendebur pislik! Allah'ım çıldırıcam. Resmen fırsat kolluyor gerzek." dedim kendi kendime söylenerek. Okulun arka bahçesine gelmiştim ve bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum.

Elini belimde hissettiğimde hafif gıdıklanmıştım. Ama onun dışında mideme binlerce iğne batıyormuş gibi hissetmiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Düşündükçe de heyecanlanıyordum.

Allah'ın cezası iç ses, nerdesin? Böyle zamanlarda yanımda olman gerekiyor.

...

İyi gelme, pis mendebur! Sende terk et beni!

...

Offf!

"Allah'ım sen sabır ver yarabbim! Kafayı yicem yaa! Kantine de rezil oldum bir güzel. Şahane ya, müthiş ya! Kendime dalasım var yemin ediyorum!" dedim sinirle.

"İstersen bana dalabilirsin."

Hızla arkama döndüm. Omzunu duvara yaslamış beni izliyordu. Elleri cebinde, bir ayağını diğerinin ötesine atmıştı. Oldukça çekici gözüküyordu!

Ne saçmalıyorum lan ben?

"Hala sinirliyim Toprak. S*ktir git burdan!" dedim arkamı dönerek. Hala kendi kendime yürüyordum.

"Kuzeyin kafasını ısırdın Sıla. Seni ondan uzaklaştırmak için tuttum." dedi yanıma doğru adımlayarak.

"Ben ondan uzaklaşınca geri bırakabilirdin." dedim ona dönerek. Gözünün altı kızarmıştı.

Elimin ayarını s*keyim! Çocuğun gözünü morartmışım.

"Tamam haklısın, özür dilerim. Ama o an unutmuş olabilirim. Sen fark etmemiştin ve bende sen fark et diye birazcık tutmuş olabilirim." dedi sırıtarak. Kaşlarımı çattım. Dalga mı geçiyordu benimle?

"Toprak, sinirliyim bak elimden bir kaza çıkmadan, s*ktir et elimi dilimle kalbini kırmadan önce git burdan." dedim. Derin bir nefes aldı. Sonra birden kaşlarını çattı.

"Sakın eline bakma. Gözlerini kapat!" dediğinde anlamadım. Elime bakacağım esnada kendimi durdurdum ve bakmadım. Parmak eklemlerim müthiş bir acıyla sızlıyordu.

Dün akşam annem bana bir ton laf söyleyerek elime bakmıştı. Sargı bezini çıkartmıştık, onun yerine yara bantlarını dört parmağıma da sarmıştık.

Kantinde de sağ elimle yumruk atmıştım ve şu an acayip sızlıyordu. Toprak 'bakma' dediğine göre, kesin kanıyordu. Seslice ofladım.

"Yine revire gidecez değil mi? Allah benim belamı versin ya!" dedim sinirle.

"Kendine bela okuma aptal! Ben mi dedim gel bana yumruk at diye?" dedi Toprak. Tersçe baktım.

"Toprak! Kapat çeneni ve yürü. Acıyor!" dedim elimi hafif kaldırarak. Mümkün olduğunca bakmamaya çalışıyordum.

Toprağın yüzündeki ifade yumuşadığında kafasını salladı. Beraber revire gittik. Ben yine sedyeye oturmuştum. Gözlerimi sol elimle kapatıp sağ elimi ona uzattım. Elimi tekrar yeni bir sargı beziyle sarmıştı. Bu durum çok can sıkıcı bir hale gelmeye başlamıştı.

İç ses: Birazcık dişini sıkıp oraya buraya yumruk atmasan, elin iyileşebilirdi aptal.

Oo, kimleri görüyorum. Sen bana küsmemiş miydin?

KANKALARIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin