22.Bölüm

527 39 11
                                    

İyi okumalar ♥️


"Acıkmadık mı ya? Ben çok acıktım. Hadi yemeğe geçelim." dedi Kuzey. Allah'ın malı, bende bir şey diyecek sandım. Eylül ve Rüzgar gözlerini devirirken Toprak sadece gülmüştü.

"Aynen, hadi herkes masaya." dedi babam. Hepimiz masaya doğru yol aldık. Ben annemle beraber yemekleri katmak için mutfağa gitmiştim.

Masayı hazırladıktan sonra herkes yemeğe başlamıştı. Ben niye Toprağın yanında oturuyorum hala çözemedim. Karşımda Rüzgar oturuyordu yanında Eylül vardı. Eylülün yanında Kuzey. Toprağın yanında annem vardı. Annemin yanında babam, babamın karşısında babannem, dedem ise masanın başında oturuyordu. Berat ve Elif Sude ise masanın diğer ucunda yan yana oturuyorlardı.

"Baban nasıl Eylül kızım? Sağlığı yerindedir inşallah." dedi babam. Eylül duyduklarıyla kireç gibi olurken Kuzey sertçe yutkundu. Babam bir Kuzeye bir de Eylüle bakıyordu.

"İ-iyiler. Allah'a şükür sağlıkları yerinde." dedi Eylül. Babam sanki her şeyi biliyormuş gibi sırıtıyordu.

"Bir gün misafir edelim sizi ailecek. Gelin bir çayımızı için." dedi babam. Eylül korkak bakışlarını bana yönlendirince çaresiz olduğunu gördüm. Kafamı 'he de bari' anlamında salladım.

"Olur tabi, ben söylerim onlara müsait olduğunuz bir gün geliriz." dedi Eylül.

"Onur kim oluyormuş da sana gül aldığını söylüyor." dedi dedem. Masadakiler kıkırdarken bağırarak konuştum.

"Bizim Onur hoca Meftun hocaya gül almış dede, onu diyor." dedim. Babam kızarak bana baktı.

"Yalan söyleme şu adama." dedi. Kafamı salladım.

"Çok ayıp, siz hocalarınızın dedikodularını mı yapıyorsunuz?" dedi dedem. Rüzgar anında atladı.

"Dedikodu değil, bilgi alışverişi!" deyince herkes güldü. Kendisi usta bir dedikoducu olduğu için bu cümlenin arkasına sığınıyordu.

"Yok dede, biz niye dedikodu yapalım? Hoca kendi dedi." dedim. Babam kızarak "Sıla!" deyince sustum.

"Boş ver baba! Çocuklar kendi aralarında sohbet ediyorlar." dedi babam.

"Ah ah, zamane gençleri. Bizim zamanımızda ne cetveller ne kiraz çubukları vardı. Hocaların yanında çıtımızı çıkaramazdık." diye konuştu. Bu muhabbet uzar da uzar birader. Ben yemeğimi soğutamam.

Önüme dönüp tabağımı iştahla yemeye başladım. Çocuklar kıkırdayarak bana baktıktan sonra kendi tabaklarına dönmüşlerdi. Yaklaşık yirmi dakika sonra yemekler yenmişti ve annemle masayı toparlamıştık. Hemen ardından çay demleyip ikram etmiştik.

Babamla dedem köydeki olaylar hakkında konuşuyorlardı. Annem babannemle sohbet ediyordu, konu muamma. Bizimkiler Eylül hakkında konuşuyorlardı. Babamın masadaki davranışından acaba anlayıp anlamadığını sorguluyorlardı. Annem zaten biliyordu ben söylemiştim. Ama babam öğrenirse Kuzey ve Eylülün ilişkisi ailelerinin kulaklarına gidebilirdi. Ki bunu Kuzeyin sağlığı açısından hiç istemeyiz.

"Bence Mehmet abi Erkan amcaya bir şey söylemeden siz söyleyin." dedi Rüzgar.

"Eylül ben mi de hemen babasına söylesin." dediğimde hepsi şaşkınca bana bakıyordu.

"Lan ne ara söyledin Mehmet abiye?" diye sordu Kuzey. Ne söylemesi lan daha bismillah.

"Daha söylemedim mal. Ama söylicem siz gittiğinizde mesela. Toprak buradayken söyleyemem. Mazallah öldürür felan." dedim ve elimle kulağımı tutup dişime vurdum. Toprak hafif kıkırdayıp yanağımdan makas alınca kaşlarımı çattım. Bakışlarımı babama çevirdiğimde bize baktığını ve benim gibi kaşlarını çattığını gördüm. Göz göze geldiğimizde Toprağı gösterip parmağıyla boğazını kesiyormuş gibi yaptı. Bu da 'eğer biraz daha yakınında durursa bu onun son anları olur' mesajı demekti. Korkuyla yutkunup önüme döndüm. Toprak babamın yaptığı şeyi görmüştü ve yüzü kireç gibi olmuştu. Şimdi götün yiyorsa bana dokun!

KANKALARIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin