Esma elindeki telefonu dudaklarının arasına alıp ısırıyor sonra geri çekip bir ileri bir geri adımlarken sallayıp duruyordu. Emniyette aldığı haberle heyecanlanmıştı. Ama şimdi evine döndüğünde kalbi huzursuz olmuştu. Yazı işleri müdürü olacak şerefsiz adamı arayıp haberden bahsetmiş, ayrıntı olarak öğrendiği her şeyi ona mail atmıştı. Ama hırsına ve manşete çıkabilme arzusuna kapılıp yaptığı şeyden şu an pişmandı. Çünkü eve dönerken attığı her adımda düşünmüş, onun sadece aşk üçgeninde şüpheli kardeş diye yazdığı yazının üzerinde yapılabilecek oynamalarda ne tür bir rezillik çıkabileceğini fark etmişti. Müdürün bunu kullanma olasılığı da yüksekti.
Ferit'e karşı da mahcup kalacaktı. Belki de adam bir daha yüzüne bile bakmazdı. O kahveler ona bakmazsa boğulurdu. Polis arkadaşı Eda'nın sözlerini süslemişti. Emniyette Özge denen kadın hakkında ileri geri konuşan iki öfkeli kadına denk gelmişti.
Onlara yaklaşıp kendini tanıtmış, durumla ilgili haber yapacağını söylemişti. Konuşmaya dünden hazır olan kadınlar kayıp gelinin mahallesinden komşuları olduklarını söylemişlerdi. Düğüne gelmeleri ve polisin basması bir olmuştu, uzun uzun anlatmışlardı.
Esma abartının farkındaydı ama yine de onlara katılıyormuş gibi kafasını sallayarak dinlemişti. Sorgudan çıkan kadınların onlara yöneltilen soruları farklı anlamalarını ve şüpheli olarak görülen kardeşi yerin dibine sokmalarını dinlemiş, ses kaydını almıştı. Yanakları ve alnı sürdüğü fazla allıktan ötürü kırmızının en koyu renginde olan kadın, polis memurunun ona sorduğu 'Özge'nin Tuna'yla gizli bir ilişkisi var mıydı? Hiç şüphelendiniz mi? , Özge ona aşık mıydı?, Gülcan ve Özge arasında ilişkiye dair ne biliyorsunuz?' tüm bu soruları sanki onlarla bir yaşıyormuş gibi kendinden emin cevapladığını anlatmıştı.
Onlara göre şüpheli kadın soğuk, kıskanç, öfkeli çünkü durup dururken yan binada oturan komşularına saldırmıştı, ablasından nefret eden biriydi. Ve Tuna'yı elinden alması için bu nefret yeterliydi. Tabi birde Tuna'ya elli bin liralık saat almış, kim kime bu devirde bunu alırmış? Sevda hanımda bir saf, kızım ablası için aldı deyip bizlere göstermişti diye konuşmuşlardı. Esma merakla Eda'dan meşhur saatin markasını öğrenmişti. Saatin pahalı olduğu kesindi ama fiyatı on bine yakındı, elli bine değil. Çoğunun abartı ve yalandan ibaret olma ihtimalini bile bile ablasının nişanlısına aşık olan kardeş, düğün günü aşkından ablasını kaçırttırdı başlığı ile yazısını yazıp yollamıştı.
Eliyle kaşlarını sıvazlayan kadın arkasındaki koltuğa kendini bıraktı. Yaptığı çok büyük bir ithamdı. Yazının içeriğinde şüpheli diye belirtsede başlık yetiyordu. Bir cesaret yerinde hareketlenip, sırtını dayadığı koltuktan çekip, öne eğimlendi. Telefonundan Korhan beyin adını bulup, aradı. Çaldı, çaldı, çaldı. Tam kapatmaya niyetlenirken karşıdan bir ses duydu.
-Ne var Esma?
-Korhan bey ben vazgeçtim, yazımın yayınlanmasını istemiyorum.
Korhan, bu saatte gazete binasında elindeki bomba haberin kendi kalemiyle yeniden şekil almış halinin baskıdan çıkmasını bekliyordu. Maksimum beş dakikaya baskılama işlemi bitip dağıtıma geçilecekti. Masasının üzerinde bulunan fotoğraf yığının üzerine bıraktığı dolma kaleme uzanıp eline aldı. Önünde ki boş kağıdı el alışkanlığı ile bir şeyler yazıp onu da yuvarlama işaretiyle karalamaya başladı. Lastikle ensesinden topladığı sarı saçlarından kurtulan bir kaç tel gözünün önünde sallandı. Esma gibi ne istediğini bilmeyen kadınlardan hiç hoşlanmıyordu. Bu dünyada ya iyi insandın ya da kötü. Ortalarda dolanmak ona göre sahtekarlıktı. Kadının vicdana gelip vazgeçtiğini söylemesiyle kahkahasını durdurmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASAT "KATİL DOĞAN"(KİTAP OLDU)
General FictionHaber spikeri sunacağı haberden ötürü oldukça gergin ve öfkeliydi. Bu ruh halinin de yüzüne yansımasına engel olamadı. -Korkulan olay yine gerçekleşti. Dün sabah saatlerinde İstanbul, Esenyurt semti civarlarında bulunan siyah çöp poşetinin içinden...