Ferit, elinde tuttuğu yarısı su dolu cam bardakla tekli koltuğuna oturmuş, karşı koltukta uyuyan kadını izliyordu. Hastaneden çıktıkları andan itibaren sessizlik aralarından hiç çekilmemişti. Ferit dairesinin kapısını aralarken kadının bitkinlikten ayakta zor duran haline karşın onu hemen kendi odasına yönlendirmek istemişti. Özge'nin onun teklifini kabul etmeyip oturma odasında ki krem rengi koltuğa oturmasını izlemişti. Ferit, kadın için temiz havlu çıkarmış, giysi dolabını açıp bir süre karşısında boş boş dikilip sonunda ona olabileceğini düşündüğü eşofman altını ve kısa kollu pijama üstünü alıp odaya geri dönmüştü. Özge'nin halini gördüğünde elindekileri orta sehpanın üzerine bırakıp yatak odasına geri dönmüştü. Dolabında yedek yastıkların, yorgan ve battaniyelerin bulunduğu bölümü açmıştı. Ferit oldukça düzenli bir adımdı. Yaşadığı hayat ve ona sunulan şartlar nedeniyle kendi işini kendi yapmaya alışmıştı. Çıkardığı yastığa temiz kılıf geçirmiş, kalın battaniyeyi de kolunun altına alıp geri dönmüştü.
Kolunun altında ki battaniyeyi tekli koltuğun üzerine atmış, yastığı kadının olduğu koltuğa yerleştirmişti. Özge'nin boynunun altına yerleştirdiği avucuyla, kadının belinden de destekleyerek oturur halde uyuyakalan kadının uzanmasını sağlamıştı. Kadının bacaklarını da koltuğun üzerine çıkarttıktan sonra battaniye ile onu örtmüştü.
Şimdi de son on dakikadır karşısında ki kadını izliyordu. Hastahanede Özge'nin önce şaşırıp sonra kollarına koşup sarıldığı adam hakkında düşünüyordu. Can isimli adamın araştırılması talimatını vermiş olsa da henüz kadınla onun hakkında konuşamamıştı. Ferit, o anlarda gözünü bile kırpmadan birbirine sıkı sıkı sarılan çifti izlemişti. Onu rahatsız eden düşüncelerin içinde başı çeken Özge'nin kollarına sığınabilecek kadar biriyle yakın olması ve bunu onlara anlatmamasıydı. Ferit elinde ki bardakta kalan suyu içti. İkisinin ayak üstü, kısa konuşmalarında Başak adının geçtiğini hatırlıyordu. Özge'nin Can denilen adama onu sorduğunu duymuştu. İşin ilginç yanı adamın düğün günü kadının evine gittiğini söylemesiydi. Konuşmanın devamında kadının adı sık sık geçmişti. Tabi o kişinin Özge ile olan eski bağını da biliyordu. Ama kadının İsmail'e verdiği çeşitli bilgilerde Başak'ın adı geçse de Can diye birinin adı yoktu. Özellikle de Can denilen şahsın konuşma boyunca Özge'nin elini bırakmaması fazla dikkat çekici gelmişti.
Ferit, kendini toparlamak için önce sıcak bir suya ardından da iki saatlik uykuya ihtiyacı olduğunu düşündü. Bedeninden çok yorgun olan zihniydi ve böyle devam edemeyeceğinin farkındaydı. Zihnini berraklaştırmadan önünü göremezdi. Saatlerce uyuyabilecek lüksü yoktu. İki saat kadar uyursam bu geceyi de ayakta atlatırım diye düşündü. Sonra da kadın uyurken sorması, soruşturması, peşine düşmesi gerekenleri listeleyecekti. Ferit için av vakti başlamıştı.
***
Pınar, akşam saatlerinde arabasından inip evine doğru yol alan taş patikada adımlamaya başladı. Yorgunluğu had safadaydı. Özellikle sivri topuk olan ayakkabıları şu an ona düşmandı. Üstelik aldığı haber bozuk olan moralini yerle bir etmişti. Ankara'daki temsilciler sabah gazetede yayınlanan habere oldukça sinirlenmişlerdi. Ferit başkomiserin yerleştirdiği kameradan alınan görüntü, onlara da iletilmişti. Sonuç mu? Gülcan Soydere'nin parçalanmış cesedine ulaşana kadar bunu katille bağdaştıramazsınız denmişti.O yüzden Özge'nin tanık koruma programına dahil edilme talebini geri çevirmişlerdi. Görüntüde Gülcan'ın adamla birlikte hiç bir zorlama olmadan çıkıp gitmesi, onlar için kaçırılma vakası olarak adlandıralamayacak bir durumdu. Pınar attığı her adımda başka bir düşünceyle çarpışıyordu. Özge'nin durumundaki gelişmeler daha da problemliydi. Çünkü temsilcilerin kararı netti. Eğer Gülcan'ın durumu bir cinayet davasına dönüşürse, Özge yeniden sorgulanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASAT "KATİL DOĞAN"(KİTAP OLDU)
Fiksi UmumHaber spikeri sunacağı haberden ötürü oldukça gergin ve öfkeliydi. Bu ruh halinin de yüzüne yansımasına engel olamadı. -Korkulan olay yine gerçekleşti. Dün sabah saatlerinde İstanbul, Esenyurt semti civarlarında bulunan siyah çöp poşetinin içinden...