20 Kasım 2019
Saat 21.35Tuna, el fenerini önündeki çöp konteynerinin içine tuttuğunda, aydınlanan alandan yansıyan görüntüde, sadece çürümüş meyve sebze artıkları, kendine yiyecek arayan bir adet fare ve sayısız böcek gördü. Tek bir elektrik direğinin bile olmadığı izbe sokakta, feneri bu defa da konteynerin arkasında kalan boşluğa çevirdi. Yoktu. Gülcan'ı kaybolalı sekiz gün olmuştu. Ama o bu sürede ona ait bir şey bulamamıştı. Onun canı, onun ömrü yoktu, bulamıyordu. Tuna'nın halini görenin yüzü düşüyordu, adam kısacık zamanda resmen erimişti. Uzamış sakalların altından bile çöken avurtları belli oluyordu. Saçı karmakarışık, yüzünde nerede ve nasıl olduğunu söylemediği morluklar, gözlerine bakanların görmek bile istemediği o acı ifade...İşte bir adam bir gidenin ardından böyle eriyordu.
Zaman kaybetmemek adına fenerin ışığını önünde ki çatlak beton yola tuttu ve koşar adım devam etti. Onun arkasından uzanan karanlığı aydınlatan fener ışıkları görünüyordu. Köpek sesleri dışında sessizliğin hakim olduğu yerde yankılanan ayak sesleri kuvvetle duyuluyordu. Tuna arkasında kalan ve çevreye dağılmış polis memurlarının Gülcan'ın adını seslendiğini duyuyordu.
Yanından geçmekte olduğu binanın kırık camından içeriye doğru var gücüyle bağırdı.
-Gülcan, bir ses ver yalvarırım.
Şevket amirin gür sesi sokağın başından yankılandı.
-Lan siktiğimin şerefsizi. Götlek puşt. Çık lan hangi delikteysen.
Şevket, silahının üzerine konum alacak şekilde feneri ayarlamıştı. Silahını öne doğru doğrultmuş halde ilerlerken kendi kendine söylenmeye devam etti.
-Eğer seni gördüğüm an vurmazsam beni siksinler.
Yanından geçen Remzi, Şevket'in lafını işitmişti ve fener ışığını diğer ara sokağa doğru çevirdi.
-Amirim çevrede bulunan evsizler dahil herkes toplatıldı.
-Tamam Remzi, dağılın çevreye.
Şevket'le Remzi zıt yönlere doğru hareket ederken Ferit girdiği binanın bodrum katına iniyordu. Tetikte dimdik karşısına bakıyor dökülmüş, çatlamış beton attığı her adımda ardından tıkır tıkır dökülüyordu. Yukarıdan gelen seslerin farkındaydı ama onun ihtiyacı olan sessizlikti. Kokusunu almak gibiydi, hissediyordu. Bir ipucu bulabilmek için kaç gündür uğraşıyordu. Şahin'in torbalar hakında bulduğu bilgileri didikleye didikleye iki firmanın peşine düşmüşlerdi. Ama asıl olan gelen ihbardı. Telefon kulübesinden arayan biri bulunduğu konumda gelinlikle gezen bir kadın gördüğünü söylemiş ve hemen ardından kapatmıştı.
Düşüncelerinin arasında en keskin olanı içlerinden birinin bilgi uçurduğuydu. Çok az kaldığını hissediyordu, bir şekilde ona gidebilecek yola ya da kişiye yaklaştığına emindi.
Bodrum katını adım adım dolaşan adam, basamaklardan yansıyan ışığa döndü. Tuna merdivenin orta yerinde dikilmiş elinde ki feneri bacak hizasına indirmiş halde ona bakıyordu. Tuna'nın sesi boş alanda yankılandı.-Üst katlara baktın mı?
-Asayişten üç kişi çıktı.
Tuna arkasına dönüp ışığı önüne doğru hizaladı ve hızla yukarıya çıkmaya başladı. Merdivenin basamaklarından ufalanan parçalar, havalanan toz Ferit'in fenerinin yansıttığı ışıkta parladı. Şevket'in ona seslenmesini işitmesiyle merdivene yöneldi ve hızla basamakları tırmandı. Karanlıkta attığı adımın önemi yokmuşçasına rahat yürüyen adam silahını bir an olsun indirmeden binanın çöp kokan giriş katına çıktı. Etraftan yankılanan insan sesleri, görünüp kaybolan ışık huzmeleri, koşar adım yürüyen insanların yere vuran ayak sesleri terkedilmiş sokağı canlandırmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASAT "KATİL DOĞAN"(KİTAP OLDU)
Fiction généraleHaber spikeri sunacağı haberden ötürü oldukça gergin ve öfkeliydi. Bu ruh halinin de yüzüne yansımasına engel olamadı. -Korkulan olay yine gerçekleşti. Dün sabah saatlerinde İstanbul, Esenyurt semti civarlarında bulunan siyah çöp poşetinin içinden...