Gülhan

3.1K 560 302
                                    

22.12.2019
Kaç gün geçtiğini bilmiyordu kadın. Oturduğu kanepede dizlerini kollarıyla sarmalamış halde düşünüyordu. Pınar yıllardır yaşamaya çalıştığı hayatı, sorguluyordu. Halit'e aşık olmuştu, deli dolu, neşeli adam, her şeyi ile onu tamamen zıttıydı. Ve o artık yoktu, evine gelmiyordu. Terk edildiğine emin olmuştu kadın ama adamı ne hakla suçlayabilirim ki diye düşünmeden de edemiyordu.

Belki de geç tanıştığımız için böyle olduk dedi, kendini yıllar öyle yıpratmıştı ki adama verebilecek neşe kırıntısı kalmamış gibiydi. Her daim sorumluluk almak zorunda kalmıştı. Belki de hiç bir zaman çocuk olmayı başaramadığım için bugün bu kadar kötüyüm dedi. Ruhen kirlenmediğine inansa da son zamanlarda olan şeylere sessiz kalması, onu günden güne yıpratıyordu. Kız kardeşi Beril, aramalarına cevap vermemişti. Halit çok sevdiğini söylediği evlerine bile dönmüyordu.Yapayalnız kalmıştı Pınar. Terkedilmişti.

Neden kendini haksızlığa uğramış gibi hissediyordu? Oysaki yeterince suçlu değil miyim dedi. Gözleri orta sehpanın üzerine fırlattığı telefona kaydı. Uzanıp almak öyle kolaydı ki ama bunu yapmamak için ellerini sıkıca dizlerine bastırdı. Sadece bir gün daha bekleyeceğim, gelmezse ben bulurum onu diye düşündü. Zil sesinin evde yankılanmasıyla, yerinden hızla ayaklanan kadın, kocasının eve döndüğüne neredeyse emindi. Koşar adım dış kapıya yönelen Pınar, ev terliğinin yerde kaymasıyla bir an düşecek gibi oldu ama hızla toparlanıp kapıya doğru adımlamaya devam etti. Başının tepesinde özensizce dolayarak toparladığı saçları, uykusuzluktan morarmış gözatlarıyla her zamanki duruşundan çok farklıydı. Çelik kapıya yaklaştığında derince bir nefes çekti. Halit ne derse desin, onunla tartışmayacaktı. Kapının kulbuna uzanan eliyle, yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.

Kapıyı aralayan kadın, karşısında görmeyi beklediği kocası Halit yerine, İzmir savcısı Erdal beyi buldu. Pınar, şaşkınlıkla açılan ağzını hızla kapadı, düşük omuzlarını kaldırdı ve omurgasını düzledi. Dış görünüşünün ne kadar berbat olduğunu biliyordu ama buna rağmen zavallı görünmek istemediğine de emindi. Yutkunup kuruyan boğazını nemlendirdi ve öyle konuştu.

-Erdal bey.

Erdal, kıstığı gözleri ile karşındaki kadını aşağıdan yukarıya doğru süzdü. Gördüklerinden memnun kalmadığını belli edercesine yüzünü buruşturdu. Onun bu ifadesiyle kadının kaşlarının çatıldığını ve hırçınlaştığının farkındaydı. Sağ elini pantolonun cebinden çıkarttı ve dış kapının sert yüzeyine avucu bastırıp, kapının genişçe aralanmasını sağladı. Kadının anlık şaşkınlığından faydalanarak kapıyı omuzuyla itekledi ve içeri adımı attı. Pınar'ı iki adım kadar arkasında bıraktı ve hızla içeriye doğru adımladı. Adamın arkasından ilerleyen kadın yüksek sesle söylenmeye başladı.

-Erdal bey ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Evime sizi davet etmedim. Bu ne cüret!

Erdal arkasından koşar adım gelen kadını önemsemeden geniş salona girdi. Salonu şöyle gözleriyle tarayan adamın karşısına Pınar dikildi. Kollarını dirsekten büküp göğüslerinin altına yaslayan kadının yüzüne doğru çevirdi bakışlarını. Erdal'ın o yüzde gördüğü, kadının makyajdan arınmış gözlerinde hüzün vardı. Erdal konuşmaya başladığında, adamın sesinde soğukluk kadının ürpertti.

-Bir gelin daha düğün günü kayboldu. Ama senin haberin bile yok değil mi? Senin orada olup soruşturmayı takip etmen gerekirken, evinde oturmuş mızmızlanıyorsun.

Pınar işittiği sözlerle ağzı açtı, kapattı. Konuşmak istedi ama sesi çıkmadı, sanki söyleyecek söz bulamamış gibiydi. Gelen aramalara ya da atılan e-postalara bakmamış, dönüş yapmamıştı. Temsilcilerden de uzak kalmak istiyordu ama yeni bir dava gerçeği onu derinden sarstı. Erdal'ında onu konuşturmaya pek niyeti yok gibiydi. Ard arda cümlelerini sıralamaya devam etti.

HASAT "KATİL DOĞAN"(KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin