Merhaba
Bu bölüm isimleri gazetelerin ön sayfasında yer almış, akşam haberlerinin açılışında sunulmuş sonra yavaş yavaş unutulmuş kadınlar içindir.Onları bizler unutmayalım.
Allah hiç birimizi böyle çaresizliklerle sınamasın.
Gülcan'a veda etmek çok zor geldi. Bu şarkıyı ne zaman dinlesem gözlerim yaşarır. Bu yüzden onu Sezen'le uğurlamak istedim.
Kendinize çok iyi bakın.
***
Sorma
***
Gün ağarınca boynum bükülür
Dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
Sorma ne haldeyim
Sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım zaman zaman
Sorma utanırım
Sorma söyleyemem
Sorma nöbetlerdeyim başım duman
Ah bu yangın beni öldürüyor yavaş yavaş
Kor kor ateşler yanıyor içimde
Aşkı beni kül ediyor***
-Ben biraz sonra buradan çıkıp gideceğim. Senin ise bağlı olduğun sandalyeden kurtulup benden kaçman için bir saatin var. Döndüğümde burada olmazsan peşine düşmeyeceğim. Söz veriyorum.
Kadın titreyen çenesi ve etrafı şiş, kırmızı gözlerinde parlayan umut ışığıyla adamı onaylamak ister gibi kafasını salladı.
-Ama hala burada beni bekliyor olursan Gülcan. Vücudunu parçalayacağım.
Adam ayağa kalkarken sanki kadınla keyifli bir sohbeti sonlandırmış gibi rahat hareket ediyordu. Oturduğu sandalyenin yan tarafına geçen adam özel dikim olduğu belli olan takım elbisesinin ceketinin ön iki düğmesini iliştirdi.
Adamın lacivert takım elbisesinin bedeninde duruşu , uzun boyu ile görünüşüne aldanmamak elde değildi.
Kadının ağzında ki banta uzanmak için öne doğru eğilmesiyle Gülcan'ın korkuyla irkilmesi ve kafasını mümkün olduğunca geri çekmesini memnun bir halde izledi. Boynu incinebilecek kadar geriye eğilmiş halde duran kadının çenesinde sağ elinin parmaklarını gezdiriyormuş gibi ona dokunmadan hareket ettirdi. Durum karşısında gözlerini sıkıca yummuş kadına bakarken dudaklarının kıvrılmasını engelleyemedi. Korkunun kokusuna bayıldığını düşündü. Kadının derisine temas ettirmeden parmak uçlarıyla kavradığı bantı tek hamlede söküp aldı. Kadının acı inlemesini duyan kulakları bayram etti.
Gülcan, adamın doğrulup kendinden uzaklaştığını bile hissedemedi. Duyduğu kapı sesiyle yavaşça boynunu öne doğru eğimledi. Endişeyle açmaktan korktuğu gözlerini yavaş yavaş açtı ve karşısına bakındı. Adamın onu kandırmasından, bir anda tekrar karşısına çıkmasından öyle korkuyordu ki sağına soluna kafasını çevirirken dişlerinin birbirine vurmasını engelleyemedi.
Baktı, baktı, baktı.
Yoktu.
Bulunduğu alanın aydınlatılmasından beri tuttuğu gözyaşları tekrar akmaya başladı. İlk gördüğü an ilerisinde bulunan iş makinesine benzeyen aletin ne olduğunu o an anlayamamıştı. Ya da duvarların siyaha boyalı olmasını zihni kavrayamamıştı. O esnada alanın farklı konumlarında bulunan tavanlardan sarkan zincirleri de fark edememişti. Gözlerinin kilitlenip kaldığı yer, siyah duvara sırayla asılmış gelinliklerdi. Etekleri sararandan tut da dün alınmış gibi temiz ve yeni duran da vardı.
Karanlıkta geçirdiği saatlerde korkuyla ağlamış, kendini kurtarmak adına ellerini çözmeye çalışmış ama ne yaparsa yapsın kalın ipi gevşetememişti, birde bileklerini kesmesine neden olmuştu. Çok ağlamıştı. Kafasını öne eğip kasılan kollarına aldırmadan uzun uzun içini çeke çeke ağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASAT "KATİL DOĞAN"(KİTAP OLDU)
Aktuelle LiteraturHaber spikeri sunacağı haberden ötürü oldukça gergin ve öfkeliydi. Bu ruh halinin de yüzüne yansımasına engel olamadı. -Korkulan olay yine gerçekleşti. Dün sabah saatlerinde İstanbul, Esenyurt semti civarlarında bulunan siyah çöp poşetinin içinden...