"what you think will never happen."
☆
Harry ile geçirdiğim güzel günün ardından evime gelince her şey yavaşça bir haftadır kaçtığım ve görmezden geldiğim hale dönüşmüştü.
Sadece 5 gece önce kendimi tamamen açmayı planladığım ve uzun bir süreden sonra gerçekten sevmeye başladığımı hissettiğim erkek arkadaşımdan ayrılmıştım. Ve ben o 5 gün boyunca sürekli dikkatimi dağınık tutmaya çalışmıştım.
Tıpkı bir korkak gibi.
Yalnız kalmamak için hayatımla savaşıyordum adeta. İşimden uzak kaldığımı bahane edip sabah güneş doğana kadar ofiste durup çalışıyordum. Sarı parlak yıldız gözlerime işkence etmeye başladığında ise arabamı sürerken uyanık kalmaya çalışarak evime geliyor ve 4 ya da 5 saat uyuyordum. Çoğu günüm böyle geçmişti. Zaten bugün de bütün gün Harry ve Carmen'leydim.
Ama şimdi uzun zamandan sonra yalnız başımaydım.
- Sanırım artık yüzleşmenin zamanı geldi.
Kendi kendime mırıldanışım boş evin içinde dönüp dolaşıp bana geri dönünce kendi korkaklığıma karşı hafifçe kıkırdadım. Sonra gülüşüm tıpkı bir balon gibi söndü ve gözyaşları bu anı beklemiş gibi anında gözlerime doluştu. Sanki bir şeyler yüzüme vurmak ister gibi burnum da gözlerim de çok sızlamıştı.
Oturup hiçbir hareket yapmadan sadece karşımdaki havuza ya da LA manzarasına baktığım ve dün gece Harry ile birlikte uyuduğumuz büyük beyaz kanepemden kalkıp arkamı döndüm. Hiçbir geri adım atmadan buzdolabından Harry'nin aldığı pahalı ve sert şarabı çıkarıp tezgaha bıraktım.
Sadece özel durumlar için sakladığım süslü kadehlerimden birini çıkarıp döktüğüm içeceğin değerini umursamadan bardağı tamamen doldurdum. Çantamdan sigaramla çakmağımı da alıp tekrar salona geçtim ve ses sistemimden Niall'ın albümünü karışık çalmada açtım.
İlk şarkı 'this town' olurken telefonumun ekran kilidini açıp mesajlara girdim. Elijah'ın sohbetini açıp kısa bir mesaj yazmamın ardından pahalı şaraptan ilk yudumumu aldım.
Sınırım iki dolu kadehti ve bu gece kalp kırıklığı gecesiydi. Yani sınırımı geçmekten hiç mi hiç sakınmayacaktım.
Elijah de la Rosa;
tam bir sik kafalısın.☆
"Well I'll drink 'til it's empty
Stay out 'til it's day
I'll wake up at midday and marry my bed
I'll kiss all the women
Get punched in the head
You could offer the world, babe
But I'll take this instead"Sarı civcivimin kadife sesi çok da geniş olmayan dairemde yankı yaparken ben de ona yüksek sesle eşlik ediyordum ve her zamanki gibi komşularım umurumda değildi. İki kadehin ikisini de bitirmiştim.
Aslında gece çok kötü geçmemişti. 'Flicker'daki neredeyse hepsi hüzünlü olan şarkıları bitirdikten sonra bilerek 'on my own'u kenarda bırakmış, en son onu açmıştım. Modumu biraz yükseltmesini umuyordum ve sanırım biraz da olsa başarmıştı.
Dediğim üzere geçtiğimiz bir buçuk saatte ilk bardağımı bitirmiştim ve bazen sessiz bazen sesli, şarkıya göre ağlamıştım. Bence her şarkıda kendimizde bulduğumuz can alıcı bir nokta vardı ve bizi ağlatan şey de buydu. Ben de yeni bir ayrılık atlattığımdan neredeyse her şarkıda ağlamıştım.
Şimdi ise ikinci kadehimden biraz içmiş, çakırkeyif bir halde müzik seçmeye çalışıyordum. Sonunda siktiri çekip bir hafta önce canlı dinlediğim Harry'nin albümünü karışık çalmada açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑠𝑘𝑦𝑙𝑎𝑟 ☆ H.S
Fanfiction- bir zaman sonra aklına aniden geldiğimde şunları hatırla. suçluluktan bakamadığım zümrüt gözlerine son kez baktım. - sen benim kalbimi istedin ama ben sadece senin dövmelerini beğendim Edward. 💫 herkes tarafından sevilen, dünyaca ünlü ama bedeni...