9

611 35 7
                                    

media: Skylar ve Carmen, üniversitedeyken

"how much more cliche can we be!"

- Bu arada itiraf etmem gerek saçlarını kestirdiğin gün ağlamıştım. Ben de kendimden böyle bir şey beklemiyordum ama oldu işte.

İtirafım ile kahkaha atarken gözlerim masamın üzerindeki dijital saate kaydı. Gece yarısına yaklaşmıştı ve biz hala pizza yiyorduk. Bu zamana bırakmamızın sebebi benim çatıdan geldikten sonra uzun süre çalışmam olsa da o da iki kişi için 4 kutu pizza almıştı. Ben dosyaların arasına gömülmüş ve kahve makinesi ile ofisim arasında mekik dokurken o müzik dinlemiş ya da telefonuyla ilgilenmişti. Daha sonra ise ofis koltuğunda karşılıklı oturup pizza yemeye ve ünlü dedikodusu yapmaya başlamıştık.

Tabii kendisi de ünlü olduğundan onun da dedikodusunu yapmıştık tabii. Sürekli içinde olduğu duruma inanamadığını söyleyip durmuştu.

- Beğenmediğin bir dövmem var mı?

Elbette vardı, herkesin vardı. Beyefendinin yaklaşık 60 tane dövmesi vardı ve bazıları zerre anlam ifade etmiyordu. Bir insan neden sırf sanat olsun diye vücuduna bir şeyler kazıtırdı ki?

- Aslında iki tane. İncil ve haç işaretini sevmiyorum.

Bunu dinine bu kadar bağlı bir adama söylemek riskti fakat o sormuştu ve ben cevaplamıştım.

- Hıristiyan değil misin?

Onunla ilgili hoşlanmadığım şeyler arasında boynundan hiç çıkarmadığı haç kolyesi de vardı.

- İsa'ya ya da diğer dini şeylere inanmıyorum.

Kendime evreni sorgulayan bir ateist de diyemezdim fakat yaratıcıya taptığımı söylersem yalan olurdu.

- Özel bir nedeni var mı yoksa ailen de mi böyle?

Büyük ihtimal dua ettiğimi ve karşılık alamadığımı düşünüyordu.

- Ailemin de çok dindar olduğunu söyleyemem fakat ben zaten çok inançlı biri değilim. Din dahi olsa bile hayatımı bir şeylere bağlı olarak yaşamayı tercih etmiyorum.

Gözlerimin içine bakarak beni dinlerken konuşmak için bıraktığım pizzamdan yeni bir dilim aldım. O ise bir şeyler çözüyormuş gibi kaşlarını çatmıştı.

- Aslında tam da senlik bir düşünce fakat ben yine de belki dine inanıyorsundur diye düşünmüştüm. Ya da sadece katolik olduğum için saçmalıyorum, bilmiyorum.

Uzun süredir sohbet ediyorduk ve ikimiz de yorulmuştuk haliyle. Bu da iletişimimize buruk cümleler ya da odaklanma sorunları olarak yansıyordu.

Başımı üzerinde oturduğum deri koltuğun kabarık yüzeyine bıraktığımda kısa saçlarımı yüzümden geriye ittim. Sıkıntıyla ofladım.

Eski duygulu zamanlarımı özlüyordum bazen. Üniversitede ayyaş olarak derslere katılıp yeni arkadaşlar edindiğim, lisede ise geleceğimi kurtarmak için deli gibi ders çalışmadığım aralıklarda yemekhanede arkadaş grubumla takıldığım zamanları.

Lisede ergenliğin de etkisiyle her duyguyu iliklerimde hissediyordum ve tutkulu bir şekilde yaşıyordum. Dostlarım olduğunu düşündüğüm kişilerle okul çıkışlarında yemeğe ya da sinemaya gider, parklarda oturup aşk ya da dostluk gibi derin kavramlar üzerine konuşurduk. Sanki hepimiz onları en iyi yollardan yaşayacak, o yaşta anlayacak gibiydik.

Üniversitede genellikle sarhoş olsam da her şeyi yola koyduğum son iki yıl içerisinde partilerde yattığım çoğu çocukla çok iyi dostluklarım olmuştu. Bu nedenle kendi hemcinslerimdense daha çok erkek arkadaşlarım vardı. Çok arkadaşım vardı ama dostlarım bir elin parmaklarını geçmiyordu.

𝑠𝑘𝑦𝑙𝑎𝑟 ☆ H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin