"I hope you know how to have fun."
☆
Lisede şarkı ve mektuplar yazdığım zamanı hatırlıyordum. Şarkılar yaşadığım yoğun hisleri bir şekilde ifade edebilmek içindi. Bazen asla elimden bırakmadığım gitarımla küçük besteler yapardım. Basit notalar ve benim için fazlaca şey ifade eden sözlerden oluşurlardı. İlk aşkımın her zaman Aaron olduğunu söylemiştim fakat lisede de değer verdiğim birisi olmuştu.
Mektuplar ise nasıl dönemlerden geçtiğimi kendime hatırlatmam ve bir zorlukla karşı karşıya kaldığımda kendimi motive etmem içindi. Taşınırken bir kutunun içinde bulmuştum, derinde bir yerlere kaldırmıştım fakat eve dönünce bulacaktım. Tek tek okuyacaktım. Belki bu nereye gittiğini bilmediğim hayatımda geçmişte kendime yazdığım notlardan yardım alabilir, yeniden bir şeyler yazmaya başlayabilirdim. Zira üniversite bittiğinden beri tek yazdığım şey rapor ve sözleşmelerdi.
Saat 11.00 civarıydı ve ben Harry'nin evinin balkonunda oturmuş buzdolabında bulduğum çikolatalı sütleri içiyordum. Şimdiye kadar iki tane bitirmiştim.
Dün gece şarkı söyledikten sonra bana söylediği şeye olumsuz cevap vermiş, daha sonra uykumun geldiğini söyleyince bana Gemma'nın kıyafetlerinden siyah bir tişört ve gri bir şort vermişti. Sonucunda ise tek başıma uyuyamamıştım ve o uykuya dalmadan önce gidip onun yanına yatmıştım.
Sabah onun göğsünde uyanmayı beklememiştim ama.
Bugün için ne yapacağımı bilmiyordum fakat eve dönmek istediğim söylenemezdi. Evim çok yabancı gelmeye başlamıştı, her yeri bana yalnızlığımı hatırlatıyordu. Evin içinde kaç kişi olursa olsun. Artık sadece uyuduğum bir yer haline gelmişti ve bu yabancılık hissi geçmezse büyük ihtimal taşınacaktım.
Bitmiş kutuyu yere bırakıp yeni bir kutuya uzanırken balkonun sürgülü kapısının açılış sesini duydum. Sütü alıp oturduğum salıncakta doğruldum.
- Günaydın.
Gözlerini kaşıyıp çatlak sesiyle konuştuğunda yüzüne vuran sabah güneşiyle çok tatlı göründüğünü fark ettim. Ama odaklanmam gereken konu bu olmamalıydı.
- Günaydın fakat neredeyse öğlen oldu.
Salıncağın solunda duran iki sandalyeden bana yakın olana oturdu ve yerden kendisine süt aldı. Pipetini takarken göz ucuyla bana baktı.
- Bütün sütlerimi bitirmişsin bakıyorum da.
Son yudumlarına yaklaştığım sütü nefes almak için ağzımdan çektim.
- Özür dilemeyeceğim.
Beraber oturup güneş Los Angeles'ı tamamen aydınlatana kadar çikolatalı süt içtik. Şansımıza ikimize de yetmişti. Öylece oturup manzarayı izlerken her zamanki gibi ortamda konu açan ben oldum.
- Yeni albüm için şarkı yazmaya başladın mı?
Konu mesleği olunca bir anda ilgiyle bana döndü.
- Birkaç fikir var elimde aslında, bir tanesini yazmaya başladım.
İşi olduğunu biliyordum bu yüzden saygılı yaklaştım.
- Biraz bahsedebilme şansın var mı?
Kendimi büyük görmek miydi bilmiyorum ama ona en yakın olan hayranıydım şu anda. Biraz da olsa anlatırdı sanırım.
- Ayrılık şarkısı da diyebiliriz belki, ama olmayadabilir. Kendimi sorguladım biraz aslında. Ne kadar üzgünüm, neden üzgünüm, gerçekten aşık mıydım?
Onun kendisine sorduğu soruyu ben ona yönelttim.
- Gerçekten aşık mıydın?
Oturduğu sandalyede öne doğru çıktı ve dirseklerini dizlerine dayadı.
- Gerçekten aşık mıydım bilmiyorum ama çektiğim şey aşk acısı değildi. Aşk acısını iliklerime kadar hissettiğim zamanlarda olmuştu ve o hissettiğim aşk acısının yakınından bile geçemez. Daha çok bir arkadaş kaybetmiş gibiydim. Bilirsin, bütün tur sürecinde yanımdaydı, sorunlarımı o telaşın arasında o dinledi. Ah, bilmiyorum.
Başını ellerinin arasına alıp saçlarını çekerken arkama yaslandım. İkimiz de berbat bir durumdaydık. Bana iyi görünmeye, yardımcı olduğunun farkındaydım fakat bütün o tatiller, doğum günü sürprizleri kendi dikkatini de dağıtmak içindi aynı zamanda.
- Kahvaltıyı dışarıda yapalım mı?
Teklifine bütün eve gitme isteksizliğimin arasında bir yere yerleştirmeye çalıştım. Kafam çok doluydu.
- Gemma'nın burada bıraktığı birkaç parça kıyafeti de vardı, sana da olurlar büyük ihtimal. Hadi beni dinle, gel çıkalım.
Israr etmesine karşı direnmedim ve salıncaktan kalktım. Süt kutularına alıp önden gidince hafifçe gülümsedim.
Sanırım ona alışmaya başlamıştım.
☆
Beverly Hills'deki pahalı kafelerden birinde kahvaltımızı değil öğle yemeğimizi yemeye başlamadan önce hem sokakta hem de dükkanda fotoğrafımızı çekenler olmuştu. Asıl tuhaf olan bu değildi, kameralardan rahatsız olmazdım. Harry ile fotoğraf çektirmek için gelenler fotoğrafı benim çekmemi değil, benim de içinde olmamı istemişlerdi. Ben de mi hayranlar kazanıyordum bilmiyordum.
- Neye bakıyorsun Sky?
Gözlerimi telefonumdan kaldırıp birkaç saniyeliğine ona baktım. İngiltere'deyken annesinin yeniden alıştırdığı çayından içmeye devam ediyordu.
- Twitter'da hayranların bizim hakkımızda yaptıkları yorumlara bakıyorum.
Fincanını tabağına bıraktı.
- Dövmemi görmüşler, kafaları karışıktı. Ama senin hayranın olduğumu tahmin edenler de olmuş, konser falan. Karolina'lı olduğumu öğrenmişler ve şirin durduğumuzu düşünüyorlar. Ben gerçekten şirin miyim?
Pür dikkat beni dinlerken günden güne hakkımda daha fazla şey öğrendiklerini fark ettim. İyi bir şey miydi, kötü bir şey miydi bilmiyorum.
- Yani... %10 falan.
Verdiği cevapla kaşlarımı çatıp hafifçe dövmelerle kaplı olan koluna vurdum. O gamzesini göstererek kocaman gülümseyince ben de elimde olmadan gülümsedim.
- Buradan sonra nereye gideceksin?
Düşünmek istemediğim soruyu sorunca elimde olmadan gülümseme silindi.
- Eve gitmek istemiyorum, yarın işe gitmek de istemiyorum. Hem ne istediğimi bilmiyorum hem de hiçbir şey istemiyorum.
Kahvemden içerken açık alana oturmamızın avantajını kullanıp çantamdan sigaramı çıkardım. Üzerimdeki Gemma'nın kıyafetleri tuhaf hissettirse de mecburdum giymeye.
- O zaman bana takıl bugün, birkaç planım var.
Sigaramdan ilk nefesimi çekip dışarıya üflerken göz ucuyla ona baktım.
- Umarım eğlenmeyi biliyorsundur Harold.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑠𝑘𝑦𝑙𝑎𝑟 ☆ H.S
Fanfiction- bir zaman sonra aklına aniden geldiğimde şunları hatırla. suçluluktan bakamadığım zümrüt gözlerine son kez baktım. - sen benim kalbimi istedin ama ben sadece senin dövmelerini beğendim Edward. 💫 herkes tarafından sevilen, dünyaca ünlü ama bedeni...