◦•●◉✿ Cʜᴀᴘᴛᴇʀ 1 ✿◉●•◦

8.4K 376 98
                                    

Hikaye düzenlenmemiştir!
Kitabı bitirdiğimde düzenlemeye başlayacağım.

°●°●°

İyi okumalar....
Kitap 1:
  LUMOS/*


Medyada: Hazel Ivory Avery

Soğuk bir Aralık ayıydı. Kar her yeri kaplamasına rağmen halada inatla yağmaya devam ediyordu. Bu soğuk karanlık gecede, ardı kesilmeden yağan karın altında, kadın önündeki mezarları duygusuz bakışlarla inceliyordu. Onları kaybedeli, Voldemort'a karşı olan savaş biteli altı yıl geçmişti ancak hâlâ unutamıyordu. Tek ilerleme, eskiden onların isimlerini duyduğunda sinirlenip herkesi etrafından kovmak yerine sessizce durmasıydı. Ve bunlardan başka hayatında kayda değer bir ilerleme yoktu. Etrafındaki mutlu insanları gördüğünde onları elinde olmasa da kıskanıyordu. Nasıl unuta bilirlerdi? Ya da kabullene bilirlerdi? Belki de buralardan gitmeliydi. Ona geçmişi hatırlatan yerleri bir daha görmezse kendini toparlaya bilirdi. Belki bir gün geri dönerdi ama ilerdeki birkaç yıl, geri döneceği yıllardan biri değildi. Derin bir nefes alıp "Elveda." dedi. Her bir mezara son kez bakıp arkasını dönerek kapüşonunu örtüp gecenin karanlığında cisimlenerek kayboldu.

~*~*~

10 yıl önce...

Hazel halasının küçük kitap mağazasında, en kuytu köşede oturmuş, sakince kitabını okuyordu. Kendi hayallerinde kaybolmuştu ve huzur içindeydi. Ancak bu uzun sürmedi. Halası onun Ilvermony'den kovulduğunu söyleyen mektubu okur okumaz sinirle "Hazel Ivory Avery! Hemen buraya gel!" diye bağırdı. Hazel gözlerini devirerek sakince kitabını kapatıp yanına koydu.

"Ne yapmayı düşünüyorsun Ivory?! Okuldan kovulduğunun farkında mısın?!" Hazel halasının bağırmasına gözlerini devirerek "Başka okula gidemez miyim? Neden bu kadar büyütüyorsun?" dediğinde Alice sinirle homurdanarak bir az düşündü sonra Ivory'e dönüp "Bu kadar kolay değil hanımefendi! Eve git ve tüm eşyalarını kıyafetlerini her şeyini topla." dedi ve kitaplıkların arasında kayboldu. Hazel ilk önce sakince durdu ve halasının ne dediğini anlamaya çalıştı. Kendi kafasında inanmak istemediği bir sonuca vardıktan sonra Alice'in arkasından hızla giderek. "Beni evden kovuyor musun?" diye duygusuz bir ses tonu ile konuştu. Duygularını saklamak konusunda çok iyi olmasının her zaman büyük bir şans olduğunu düşünmüştü.

Alice hızla geri dönerek "Sen aklını mı kaçırdın?! Seni neden evden kovayım?! Sana bir şey olmasın diye o tarafsız mı yoksa casus mu olduğu belli olmaya babanın elinden aldım ben seni! Seni gelecek de, gelecek olan o savaştan kurtarmak için! AMA SEN! Her şeyi zorluyor ve karıştırıyorsun! Sakince hayatımızı yaşarsak her şey sakince bitecek!" diye bağırmaya başladı. Ancak sonunda ne dediğini anlamış olacak ki hızla elleri ile ağzını kapattı. İkisi de birkaç dakika boyunca sessizce bir birlerine baktılar. Sonunda Hazel sessizliği bozdu. "Sen... sen bana ailemin öldüğünü söylemiştin. Annemin beni doğururken öldüğünü. Babamın da bakanlıkta çalıştığı zaman çıkan çatışmalardan birinde öldüğünü. Alice sen... bana yalan mı söyledin?" diye inanamaz bir şekilde sorduğunda Alice hızla ellerini kızın yüzünün omuzlarına koydu. "Evet. Evet ama... bu senin iyiliğin için. Ivory... tatlım baban hayatta ama hiç güvenli bir iş yapmıyor. Onunla bunu konuştuğumda kendisi de kabul etti... daha doğrusu ben onu zor-- Her neyse! Lütfen... inan bana." dediğinde Hazel, Alice'in ellerini bileklerinden tutarak kendinden uzaklaştırdı. "Ben eve gidip eşyalarımı toparlayacağım. Akşam geldiğinde ne yapacağımızı konuşuruz. Ve beni nereye götüreceğini." dedi ve çantasını alarak kitap evinden çıktı.

Ama evlerine gitmedi. En yakın arkadaşının olabileceği yere gitmişti. Ormana. Ormanda hızla koşarken çalı çırpıya takılıp birkaç kez düşme tehlikesi yaşamıştı. Ancak aldırmadan devam etti. Sonunda aradığı kişiyi gördüğünde gülümsedi.

Faolan Scamander. Okulun ilk yılından bu yana onunla en iyi arkadaş olan çocuk. Faolan'nın bazılarına göre garip Hazel'a göre huzur verici bir sessizliği vardı. Okulda Hazel'den başka sadece profesörler ve abisi ile konuşuyordu. Ancak abisi Dmitri Scamander artık okulu bitirmiş ve bakanlıkta işe başlamıştı. Kendisi çok disiplin, sert ve tanınmış biriydi. Faolan kardeşinin tam zıttı, pek diğerleriyle konuşan birisi değildi. Eğer yanında taşıdığı o sihirli bavulundaki sihirli yaratıkları saymazsak. O bavul büyük babası olan Newton Scamander'in bavuluydu. Sihirli yaratıkları onun için çok önemliydi. Ve çocuk bildiği her şeyi Hazel'e de öğretiyordu. Gelecekte ikili dünyayı dolaşarak bütün canlıları öğrenmek ve Faolan'nın büyük babasının kitabını yenilemek istiyorlardı.

"Faolan!" diye bağırarak ona doğru koştuğunda. Açık kahverengi saçları olan çocuk irkilerek arkasını döndü. Dönmesi ile birlikte ona sarılan siyah saçlı kızla ilk önce ne yapacağını şaşırdı ancak sonra kendini toparlayıp hızla ona geri sarıldı. "Hazel! Ne oldu? Sen? Sen ağlıyor musun?!" diye şaşırarak bunca yıl boyunca ağladığını hiç görmediği kıza sordu. Kız çoğu zaman depresif, sivri dilli olan kırıcı biriydi. Çoğu zamanda kötü ruh halinde olurdu. Ancak hiç ağlamamıştı. Bu da tabii ki de onu şaşırtmıştı. "Yalanmış... her şey yalanmış..." diye kız hıçkırıklarının arasından söylediğinde hiçbir şey anlamadı. "Neden bahsediyorsun Hazel? Açık konuş lütfen!" diye heyecanla bağırdı. Hazel onun yeşil gözlerinin içine bakarak "Babam yaşıyor..." dedi....

Severus Snape's daughter || RevengeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin