Previously on Sağa Kaydır ( Hep yapmak istemişimdir hahah)
''Tüm bu saçma kuruntularını nasıl çözeceğimi biliyorum.. Adresini ver Türk kızı, bugün gerçekten tanışacağız..''
Söylediklerini yanlış mı anlamıştım yoksa bu adam evime gelmek istediğini mi söylüyordu?
***
''Saç..Saçmalama Anthony'' refleks olarak ağzımdan çıkan ilk şey bu olmuştu. Masum flörtleşme isteğimin buralara gelebileceğini nereden bilebilirdim ki? Kubi'nin çok konuşan arkadaşlarına dediği gibi, çenemin bağına sıçaydım..
''Hah'' Alaycı bir hah dudaklarından dökülmüştü. Şu an kafasını sağa sola salladığından emindim.
''Saçma öyle mi? Neden Eylül? Bir türlü sevemediğin e-arkadaşlık konseptini unut, gerçekten tanışacağız'' Sesi çelik gibi sertti, şaka filan yapmıyordu oldukça ciddiydi. Şu an sanki o kimsenin basmaması gereken dünyayı yok edecek kırmızı butona basmış gibiydim. Ortamı nasıl yumuşatırım bilemiyordum.
''E-arkadaşlığın biraz garip geldiği doğru..Ama bu şu an evime gelmeni gerektirmiyor Anthony.''
''Eylül.. Ya adresini verirsin ya da ah bu olay sana da garip gelmiyor mu hayatlarımız çok farklı laflarını bir daha söylemezsin.'' Son kısmı söylerken beni taklit etmek için sesini de inceltmişti. Hırslı olduğunu hissedebiliyordum. Şu an beni bir seçime zorladığından ben de sinirlenmeye başlamıştım. Köşeye sıkıştırılınca tırmalamak gibi huylarım vardı ve şu an Anthony'nin bana haksızlık yaptığını düşünüyordum.
''Hah arkadaşlık kurma yöntemin gözlerimi yaşartıyor Anthony. Bana zorla seçim yaptırtarak mı iletişimimizi geliştirmeyi düşünüyorsun? İstemiyorum.'' Neye istemiyorum dediğimin ben bile farkında değildim ama ağzımdan çıkmıştı.
''Neyi isteyip istemediğini bile bilmiyorsun..'' mırıldanmıştı ama duymuştum. Konu kötü yerlere gidiyordu ama müdahale etmek istemedim.
''Ahh, beni rahatlatıyordun Türk kızı. Senden tek istediğim benle sadece konuşmandı, öylesine konuşman.. Seni rahat hissettirmek için istediklerini de yapmaya hazırdım. Belki tanışırsak daha rahat olursun.... Ah boş versene, saçmalıyorum.'' Daha sakindi ve hala kendi kendine konuşur gibiydi, pes etmiş gibi bir hali vardı.
''Bundan sonra sana yazmayacağım Eylül'' Sözler can acıtabilir miydi? Cevabı bu basit cümleyle öğrenmiştim. Acıtmıştı. Sonun böyle olacağı belliydi sadece galiba bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Uzun süren sessizliğimi bozup boğazımı hafifçe temizledim. Sesimin titremesini istemiyordum.
''Eğer istediğin buysa, seni zorlayamam'' Sonunda kelimeleri toparlayabildiğimde sesim normal çıkmıştı. Bu iyiydi. (If that what you want..I can not force you to do things)
''Hayır Eylül, bu senin isteğin, benim değil. Ben yalnızca senin en başından beri yapmamı istediğin şeyi şu an yapıyorum. Sadece söyleyecek kadar cesur değilsin. Benle konuşmaktan korktuğunu söyleyecek kadar cesur değilsin.''(No Eylül. This is what you want, not mine. I am just doing what you always wanted me to do so far. You are just not brave enough to confess it. You are not brave enough to confess that you are scared to talk to me)
Değindiği şey gerçek olsa da beni suçlarcasına konuşması hoşuma gitmemişti. Eğer ürktüğümün farkındaysa ve benle konuşmak istiyorsa beni zorlamak yerine daha farklı yaklaşabilirdi. Ama kavga etmeyecektim. Genelde kavga eden bir yapım da yoktu. Laflarının üstüne bir şey demediğim için sonradan kendime sinirleneceğimi bile bile tekrardan sesimi toparladım.
''İstediğini düşünmekte ve yapmakta özgürsün Anthony. Kendine iyi bak.'' (You are free to think and do anything you like. Take care)
''Söyleyeceğin tek şey bu mu gerçekten?''
''Ne duymak istediğini bilmiyorum ama evet. Gerçekten bu''
''Pekala Eylül. Öyle olsun. Seni bir daha rahatsız etmeyeceğime emin olabilirsin. Kendine iyi bak.'' dedi ve telefonu kapattı.
Telefonu elimden atmamla kafamı koltuğun başına yatırarak suratımı ellerimle kapadım. Sesli bir şekilde nefesimi de bıraktım. Ona bir kez bile beni rahatsız ettiğini ima etmemiştim ama yine de son cümlesinde böyle bir şey söylemişti. Dediği diğer şeylerde haklıydı sadece beni zorlayış şekli bizi bu duruma getirmişti. Bir insan gerçekten bir şeyleri iyileştirmek istiyorsa tavrı bu olmamalıydı ve ayrıca gerçek ne olursa olsun bana korkak demesi hiç hoşuma gitmemişti. Koltuğumdan kalkıp kendime süt koydum. Elimde bardağım salonda volta atarken konuştuklarımızı tekrar aklımdan geçiriyordum. Söylediklerine tek tek sinirlenmeye başlarken sustuğum için kendime kızmaya başlamıştım bile.
''Hayır sen kim köpeksin ki? Gelmiş bana korkak diyor. Ulan yalı kazığı, korktuğunu düşündüğün adama böyle mi yaklaşılır, üstüne mi gidilir?'' Sütümden bir yudum aldım.
''Egoya bak abi ya, herkes ona hasta zannediyo. Konuşmaktan korkuyomuşum, rahatsız etmicekmişmiş. Bak bak laflara bak.. Boyu 2 metre ama ergenliğini tamamlayamamış bir de trip atıyor, salak''
''Ev adresini vermedik diye korkak mı olunur ayrıca ya, herif ızbandut gibi evime gelip beni doğrayıp kurban kestirdim diye aş evine verse Allah razı olsun abi derler''
''Şeytan diyo, ver ev adresini. Yalasın tükürdüğünü. Bi daha sana yazmıcam. Kapıma gel de gör bakalım yazmamayı. Yalatırım oğlum sana bu kapıyı aloo, gerzo'' Sütümü kafama dikip tekrar koltuğa oturdum. İçimden minik bir Seda Sayan çıkmıştı ve önünü alamıyordum. Son fikrim kafama iyice yatarken hızla telefonumu elime aldım. Saçma bir şey yapmadan önce derince bir nefes aldım.
Sadece ev adresimi atmak istiyordum. Başka hiçbir şey yazmayacaktım. Dediğini yalayıp tıpış tıpış ayaklarıyla gelsin istiyordum. Tüm konuşmada en sinirlendiğim şey benim üstümde müthiş bir etkisi olduğunu düşünmesiydi aksi taktirde konuşmaktan korktuğumu iddia etmezdi. Resmen bana kendini kaptırmaktan korkuyorsun demişti. Kim kime kendini kaptıracak ona göstermek istiyordum. Elimdeki telefona son bir bakış attım ve WhatsApp'a girdim. Hala numarasını kaydetmemiştim ama sohbetlerimde duruyordu. Konuşmanın üstüne tıkladım. Son görülmesi 5 dakika önceydi. Muhtemelen konuştuğumuzdan sonra birkaç kez WhatsApp'a girmişti.
''Sevgi Apartmanı, Dereboyu sokak, daire 3 no 56, Yeşilköy'' mesajım hazırdı.
''Hadi bismillah'' İşte bu kadar kolaydı. Mesajım anında iki tik oldu. İletilmişti. Aceleyle hemen sohbet ekranından çıktım. Henüz mavi yapmamıştı. Gergin bir şekilde telefonu masaya sanki çok önemli kırılacak bir şeyi bırakıyormuş gibi bıraktım.
''Naptım ben?'' Seda Sayan iç güdülerimle mesajı atmıştım ama şimdi kılıbık Selami'ye dönmüştüm. ''Tamam tamam tamam sakin ol kızım. Derin nefes. Huhh huhhh'' Ben nefes çalışmaları yaparken telefonuma bildirim gelemesiyle koltuktan bir yandan telefona uzanırken bir yandan da kendimi dizlerimin üstüne halıya atttım ve gövdemi alçak masaya dayadım.
''22:45'te oradayım. Kahve yap, konuşacağız''
Saat şu an sekiz buçuktu..
****
SÜPRÜÜZ. Öncelikle belirtmek isterim ki o adresi kafadan salladım. Lütfen Anthony ve Eylül'ü dinlemeye gitmeyiniz asadawesa
Minik bir linç gelebilir ama bu hafta daha bölüm gelmeyebilir. O yüzden ard arda iki tane atmak istedim. Diğer hikayem olan Bal Porsuğu'na yeni bölüm atmazsam beni kesecekler. Ara vermek zorunda kalmıştım haftanın geri kalanınla onla ilgileneceğim. Ama erken biterse hemen yeni bölüm gelecek söööz. Belki oraya da bir göz atarsınızz.
Bölüme gelirsekk.. Anthony'le Eylül'ün ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz?? Siz de Eylül'ün sonradan yaptığı gibi yapıp adresi verir miydiniz??
Ve tabiki de sizce bu konuşmada neler olacak??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağa Kaydır 🏀
Ficção GeralPsikoloji okuyan Eylül'ün hayatındaki her şey sıradandı ta ki arkadaş zoruyla indirdiği Tinder'da ünlü bir basketbolcuyla eşleşene kadar... Biraz eğlenmek istiyorsan buyur içeriye :) Yayımlanma tarihi: 17.02.2020 Romantizm #2 Genel Kurgu #5 Genç Ku...