Bölüm 44

32.7K 1.8K 571
                                    

Bundan 5 ay önce Türkiye'ye basketbol oynamak için gelip Tinder'da Türk bir kızla tanışacaksın, sonra da o kızın peşinden ailesini ikna etmek için hayatında hiç gitmediğin başka bir şehre gideceksin deseler herhalde karşısındaki kişinin bir deli olduğunu düşünür, gülmeye başlardı. Ama şimdi arkasını dönüp az önce çıktığı eve baktığında suratında yamuk bir gülümseme peydahlandı. Her şey çok çılgınca görünse de gerçekti. Ve mutluydu. Uzun zamandır olmadığı kadar. Önemli olan tek şey de bu değil miydi zaten? Mutlu olduğun yerde, mutlu olduğun kişiyle olmak.

Genç adam beraber vakit geçirmek için yanıp tutuştuğu kıza mesaj atmak üzere telefonunu cebinden çıkardı. Yarın İstanbul'a dönüyordu ve kızı da beraberinde götürmek niyetindeydi. İnişli çıkışlı ilişkilerinin derin bir nefese, kendisinin de kıza ihtiyacı vardı. Biraz da kız için endişeliydi. Şu an evin içinde neler olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Tek ümidi babasının Eyluül'ü çok kırmamasıydı.

Akşam yine geleceğini söyleyen bir mesaj atmak için telefonunu eline aldığında ekranına düşen bildirimle mavi gözlerini devirdi.

Gereksiz Herif: Nasıl geçti? Sünnet konusunu açtılar mı? ( How was it? Did they bring up sünnet?)

Bu adamın kendisine yardım etmiş olması ikisinin bir anda kanka olduğu anlamına kesinlikle gelmiyordu. Hala yeterince sinirini bozuyor, kendisinde suratını yumruklama isteği doğuruyordu. Yine de az ötede gözüne ilişen banka oturdu ve Eylül'e mesaj atmadan önce Hakan'a cevap verdi.

''İyi geçti. Galiba.. Ve hayır seni moron, o şeyden bahsetmedik.'' ( It went well, I guess. And no, you moron. We did not talk about that.)

Sinirle mesajı gönderirken Hako'nun kendisine sünnetin ne olduğunu anlatışını anımsadı. Yarım saat boyunca şöyle kesecekler, böyle acıyacak, kuş minicik kalacak, Eylül'e birlikte olacaksan bundan kaçışın yok diyerek gözünü korkutmuş, ona saçma sapan videolar izlettirmişti.

''Lamar Junior'a bir şey olmıcak. Merak etme oğlum.'' Anthony belden aşağısına bakarak mırıldandığında yaptığının farkına varıp kafasını iki yana salladı. Bu gereksiz herif ona gerçekten de iyi gelmiyordu, belki de sadece onla uğraşmak için bile bunu uydurmuş olabilirdi. Şu sünnet meselesinin aslını Eyluül'e sormayı kafasına yazıp telefonuna geri döndü. Hako da telefon başında bekliyormuş gibi hemen cevap atmıştı.

''Sana ezberlettiklerimi düzgünce söylediysen iyi geçmiş olması lazım. Evden kovulmadın değil mi?''

''Sinirimi bozuyorsun Hako. Hiçbir yerden kovulmadım.''

''Bana teşekkür edeceğine artistlik yapma Lamar. Her neyse, o zaman planın ikinci aşamasına geçiyorsun??? Gül Hanım'a söz verdiğin gibi ??????''

'Önce Eylul'le konuşmalıyım.''

''İyi olur, kendi kendine ben nişanlandım diye röportaj yapamazsın zaten. Eylül de yanında olmalı.''

Hako her seferinde sinirini bir şekilde bozmayı başarsa da nedenini bilmeden mesajına cevap verip konuşmayı uzattı.

''Senin nasıl geçti? Burcu'yu bulabildin mi?''

Anthony'nin Muğla'da bir banktan yazdığı mesajı İstanbul'da evinin koltuğunda okuyan Hakan sıkıntılı bir nefes bıraktı. Burcu'yu bulabilmesine bulmuştu. Ama sonrası biraz karışıktı.

''Buldum.. Ama gerisi çok karışık. Yaklaşık 1 gündür haber alamıyorum.''

''Yine ne bok yedin parlak çocuk?''

Sağa Kaydır 🏀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin