Bölüm 43

29K 1.8K 677
                                    

Previously on Sağa Kaydır

Genç adam elinde tuttuğu çikolata ve papatya buketine bakıp kafasını sağa sola salladı. O yarım akıllının aklına uyduğuna inanamıyordu ama o an anlattığında oldukça mantıklı gelmişti.

''İşler daha da kötüye giderse diğer gözünü de ben morartacağım Hako.''

Üstüne giydiği ceketin yakalarını düzelterek duruşunu dikleştirdi ve daha dün önüne geldiği evin ziline bastı...

***
Kapıdaki dev zile basmadan yarım saat önce

Süklüm püklüm odamdan çıktığımda aşağı kattan gelen çatal bıçak seslerini duymamla yarım gülümsedim. Mutfaktan hafif hafif gelen çın çın sesler, o tatlı patates kızartması kokusu beni bir an çocukluğuma, lise yıllarıma götürmüştü. Üniversiteyle beraber tek yaşamaya başlamamla bu tatlı aile kahvaltılarını yakalayamaz olmuştum.

Derin bir nefes alıp merdivenlere doğru adımladığımda az önceki duygusallığımdan sıyrılıp durumun garipliğini fark ettim. Mutfaktaki muhtemelen annemdi, tahminimce o da bana kızgındı. Neden keyifli aile kahvaltısı hazırlıyordu ki?

Kafamda düşüncelerle, biraz da çekinerek merdivenlerden inip mutfağa girdiğimde, yemenisini başına bağlamış olan annemi hummalı bir çalışma içinde buldum.

''Annem, dur yardım edeyim.'' Kedi gibi yanına sokularak hazırladığı poğaça hamurunu önünden aldım ve tepsiye dizmek üzere yuvarlamaya başladım. Tepkisinden çekindiğim için yüzüne bakamıyordum. Babam gibi bir tepki göstermesinden ölümüne korkuyordum.

''İyi oldu geldiğin, ben de börekleri fırından alayım.''

Annem telaş içinde fırına koştururken kaşlarım şaşkınca havalandı. Börekler fırında, poğaçalar yoldayken patates kızartması, peynir zeytin tabağı, reçeller ve krepler hazırdı bile. Sorguya çekileceğim bir sabahtan çok annemin altın günü sabahına uyanmış gibiydim.

''An..Anne.'' Çekinerek anneme seslendiğimde annem de dumanı tüten börekleri fırından çıkarmış, tezgahın üstüne bırakmıştı.

''Oyanlanma Eylül. Hadi yuvarla çabuk çabuk. Baban gelir şimdi.'' Ellerini beline bağladığı yarı kirli önlüğüne sürerken aceleyle mutfağın diğer ucuna koşturdu ve göremediğim bir şeyler yapmaya başladı.

''Sen.. Sen bana kızgın değil misin?'' Biraz şaşkınca sorarken bir yandan da poğaçaları yuvarlıyordum.

''Aaay çayı unuttum. E akıl mı kaldı bende? Gül Sultan hanginize yetişsin he, hanginize? Adam bir yandan, kız bir yandan, boyalısı da diğer yandan.. Benimki de can değil mi?'' Annem söylenerek çayı koyduğunda son duyduklarımla kaşlarımı çattım. Boyalısı da diğer yandan mı demişti o?

Son poğaçayı da tepsiye koydum zaten sıcak olan fırına attım. Ellerime su tutup tabak çıkartan annemin yanına usulca gittim ve arkasından kocaman sarıldım.

''Canım annem..'' Beni hiç terslemeyip her şey normalmiş gibi davranmasına minnettardım. Hoş, her şey biraz fazla normalmiş gibi davranıyordu ama şimdilik bunu sorgulamayacaktım.

''Sevimliliğini sonra yaparsın. Hadi şunları masaya yerleştir, verandaya.'' Annem aceleyle tabak çanakları ellerime tutuşturduğunda gülümsedim ve güzel bahçemize açılan verandadaki masaya yöneldim. Birkaç git gelden sonra sofra tamamen kurulmuş, onur konuğu olan babamı beklemedeydi.

''Gül Sultan döktürmüşsün. Babam kesin yumuşayacak. Canım annem benim. Çok sağol.'' Dedim anneme yılışarak.

Masada yok yoktu. Annem babamın sevdiği her şeyi tek masada toplamış gibiydi. Eğer onla buzları eriteceksem midesini hoş tutmak güzel bir ilk adım olabilirdi. Annemin benle işbirliği yapmasını her ne kadar beklemesem de işime oldukça geliyordu.

Sağa Kaydır 🏀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin