Bölüm 4: Meslektaşlar

1.8K 78 27
                                    

Elis yıpranıyor, gün geçtikçe kime güveneceğini bilemiyor. Barkan'ı tanımaya başlıyoruz, bakalım neler olacak?



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Bölüm 4: Meslektaşlar...



''Yani, arkadaş oldunuz, öyle mi?''
Barkan, koltukta rahat bir pozisyona geçip bileğini diğer bacağının üzerine attı. Başı geriye doğru düşerken başında dikilen kadına baktı.

''Özge Tanyeli...'' diye mırıldandı. ''...Saçlarını boyamışsın.''
Kadın, kaşlarını havalandırdı. ''Evet, bir on yıl falan oluyordur. Hatırlaman ne garip...''
Kadın, kollarını göğsünde bağlayıp küçük adımlar ile salonda gezinmeye başladı. Omzundaki şalı düzeltti. ''Kızı neden buraya getirdin?''
Barkan ofladı, karışık saçlarını daha da karıştırdı. ''Çünkü Gürmen'in adamları benim adamlarımı esir aldı ve planım alt üst oldu. Gidebileceğim yerleri biliyor olduklarından, Elis'e nereye gitmek istediğini sordum. Oda dedi ki, ''Babamın kırıştırdığı şu kadını merak ediyorum, bir görsek mi?''''
Barkan, öne doğru eğilip dirseklerini dizine yasladı. ''Buraya gelebileceğimizi tahmin etmiş olmalısın, neden önlem almadın.''

Özge Barkan'ın tam karşısına oturup onun gibi öne doğru eğildi. ''Elis'in buraya gelebileceğini biliyordum ama bu şekilde değil. Bu kadar etkilenebileceğini tahmin etmedim. Düşündüğümden daha narin bir kız.''

''Ahh, evet. Henüz 18 yaşında, normal değil mi?''
Özge güldü. ''Elbette normal ama senin bunu normal bulman işi garipleştiriyor.'' Barkan gözlerini devirip ayağa kalktı. ''Amacın ne bilmiyorum Özge ama burada kaldığımız süre boyunca Elis ile konuşmasan iyi edersin. Kafasını karıştırıyorsun.''
Barkan arkasını dönüp giderken Özge hemen peşine takıldı. Topuklu sesleri ahşap zeminde yankılandığından parmak uçlarında yürümeye başladı. ''Kafasını mı karıştırıyorum? Ne için mesela, yonganın yerini söylemesi için mi?''
Barkan hızla arkasına döndü ve Özge'nin ince bileğini kavrayıverdi. Genç kadın dişlerini sıkıp karşısındaki adama başkaldırdı. ''Ne oldu, gerçekler acıttı mı? Elis'e yalan söylemekten hoşlanmıyor musun yoksa?''

Barkan öfkeyle soludu. ''Hakkımda yaptığın imalar umurumda bile değil ancak bunları Elis duyarsa, seni kendi ellerim ile boğarım.'' Tok ve buğulu sesi Özge'yi korkutmadı. Bileğini çekiştirdi ancak kurtaramadı.
''Ne oldu? Güvenini kıracağından mı korkuyorsun? Eminim, sana güvenmiyordur bile.''

''Tek derdim, onu senin o lanet pençelerinden korumak. Anladın mı? Yonga ile derdi olan sizsiniz, ben değil!''
Sesi bir tık yükseldiğinde, ikisinin de bakışları merdivenlere kaydı. ''Uyarımı yaptım Özge. İkimizi de rahat bıraksan iyi olur.''

Barkan, Özge'nin bileğini hışımla bırakıp arkasını döndü. Barkan öfkeli adımlarla ilerlerken Özge arkasından seslendi. ''Elis'e gerçekten zarar verebileceğime inanıyor musun?''
Barkan durmadı ancak cevabının olumlu olduğunu bildiren bir el hareketi yaptı. ''Hakan'ı seviyordum Barkan ve Elis, zarar vermek isteyeceğim son kişi bile değil.''

''Tabii, işin içinde yonga varsa işler değişir değil mi?''
''Değişmez! Senin için değişmediği gibi!''

***

Banyoda, bedenimi temizlemek ve ferahlamak umuduyla sıcak suyun altında yaralarımın sızlamasını umursamadan oyalanmıştım ancak su, yalnızca görünen kirleri temizlemişti. Bana mı yoksa aileme mi ait olduğunu bilmediğim kan bedenimden uzaklaşmıştı. Tutulduğum o pis bodrumun kirinden arınmıştım ancak ne yaralarım iyileşti, ne de acılarım dindi.

Ağlamaktan bitap düştüm. Sonunda sıcak banyodan çıkabildiğimde ise daha öncelerde anne ve babamın kullandığı odaya doğru yöneldim. Gördüğüm ilk hizmetliye, kıyafetlerimi getirmesini söyledim. Odaya girdiğimde ise evde tek değişmeyen şeyin bu oda olduğunu görmek bir nebze olsun mutluluk sebebim oldu. Oda hala aynıydı, resimlerimiz hala duvardaydı. Annemin birkaç kıyafeti dolabın içinde tozlanmıştı ama kokusu hiç silinmemişti. Annemin eski bir elbisesini elime aldım ve yatağa oturdum. Yumuşacık yatak sekmeme neden olurken uzandım, cenin pozisyonu aldım.

Annemin kokusu ile burada ölebilirdim. Soğuktan, yaralarımdan ya da öylesine... Öylesine ölebilirdim.
Ama ben başka bir hayale tutundum. Tüm bu yaşadıklarımın bir rüya olduğu ve gözlerimi açtığımda annemin o enfes kokusunun gerçek olduğu hayaline tutundum. Gözlerimi açtığımda gelecek ve anlıma küçük bir öpücük konduracaktı, yanımda olduğunu fısıldayacaktı.

Olmadı... Gözlerimi açtığımda gördüğüm ahşap tavan hayallerimi yıktı.

GÖREV: Agron'un Çırağı | I-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin