Bölüm 31: Sahipsizler
Barkan, arabadan iner inmez kavurucu bir rüzgârın esiri oldu. Alnına dökülen saçları rüzgârla birlikte savruldu, gözlerine çarptı.Ay ışığı ile aydınlanan dağlık alanın rüzgârın şiddeti ile uğuldadığını farketti.
Hava soğuktu, gece oldukça şiddetli geçiyordu. Yağmur yağmak üzereydi, kara bulutlar yıldızların arasından süzülüyordu.
Barkan, üzerindeki ceketinin önünü ilikledi ve arabanın kapısı çarpar gibi kapattı. İleride uçsuz bucaksız denizin göründüğü bir deniz kıyısındaydı.İstanbul'un eşsiz köprülerinin ışıklarını uzaktan görebiliyordu. İstanbul'un gece insanlarının görüşünden oldukça uzaktalardı. Girilmesi yasak, küçük taşlarla döşenmiş özel bir deniz kıyısıydı burası. Ardında dağlar vardı. Biraz ilerledikten sonra dalgalı denizin kayalara sıçradığı tehlikeli koca kayaların üstüne çıktı.
Sivri bir kayanın hemen ucunda duran adama doğru seslendi. ''Hey!''
Adam, üzerindeki rüzgârda savrulan uzun ceketi ile arkası dönük bir şekilde orada bekliyordu. ''Hava fazla güneşli değil mi, gözlerim kamaştı!'' diye bağırdı Barkan. ''Buluşma için daha güzel bir gün olamazdı.''
Ve adam, şiddetli rüzgâr kendisine hiç etki etmiyormuş gibi ağırca arkasına döndü. ''Artık seni tanımıyor olmak için kör olmak gerekiyor Barkan,'' diye bağırdı adam karşılığında. Seslerini rüzgâra rağmen duyurabilmek için çaba sarf etmeleri gerekti. ''Zira o kadar başarılı bir operasyon gerçekleştirmişsin ki,resimlerin MİT'in arananlar listesinde baş gösteriyor.''
Barkan'ın kaşları havalandı, dudakları alayla büküldü. ''Girdiğim tek liste sizinki değil...''
''Sizin ki mi?'' diye atıldı adam aniden. ''Ahh, tabii... O l*net heriflerin nefeslerini solumak ne kadar berbat bir his haberin var mı?''
Barkan, birkaç adımla büyük kayaların üstünden atladı ve adama yaklaştı.''Hepimizin bir görevi var, razı değilsen Demeter ile görüşebilirsin. Eminim, o çirkin suratın için güzel bir çöplük bulurlar.''
Adam hırladı, gizleyemediği öfkesi ile başını kaldırdı. ''G*tünü tekmelemek için fırsat kollandığını biliyor musun?'' Barkan başını salladı. ''Evet,doğduğumdan beri falan...''
''Eğer bir dakika geç gelseydin, Serse'i çalıştıracaklardı Barkan. Demeter artık sana güvenmiyor, kızın cesedini ellerine verene dek de bu devam edecek.''
Barkan derin bir nefes aldı, öylesine etrafına bakındı. ''Yonganın üzerinde bir verici vardı. Ben kızın içinden yongayı çıkarır çıkarmaz MİT saldırıya geçti.Kızı benden aldılar, yapabileceğim en iyi şey yongayı elde tutmaktı. Eğer istemiyorsanız, pek kıymetli Vyshe ile görüşebilirim,'' dedi. Ceketinin iç cebine sakladığı küçük cam kapsülü çıkardı. Kapsülü iki parmağı arasında havaya kaldırır kaldırmaz, ay ışığı altında parıldayan yüzeyi adamın radarı altına girdi.
Adam, kemerine astığı ve görünüşü silaha benzeyen cihazı çıkardı. Aralarındaki iki metrelik uzaklığa rağmen cihazı kaldırdı ve Barkan'ın elindeki kapsülü taradı.
''Demeter'in bana güvenmemekle hata yaptığını söylemem gerek,'' dedi Barkan.Elindeki kapsülün içinde gerçekten yonga olup olmadığını tarayan adama karşı.''Sana güvenmek konusunda da yanılgıya düşmüş olabilir.''
''Kapa çeneni Barkan. Bir yağmur kuşu olarak üstüne fazla çene çalıyorsun.''
Yağmur kuşu Agron'ların bir üstünü belirten kıdemli bir rütbeydi ancak karşısındaki adam çok daha fazlasıydı. ''Yakında düşersin,'' dedi Barkan,kendinden emin bir şekilde. ''Çünkü MİT'in kızı benden aldıklarını çoktan biliyor olman gerekirdi ancak görünüşe göre MİT senden saklı işler çeviriyor.''
Adamın kaşları çatıldı. ''Başka işlerle meşguldüm.''
''Senin tek meşguliyetin MİT'te köstebeklik yapmak Altuğ ancak MİT seni planlarına dahil etmiyorsa çoktan şutlandın demektir. Yani, yakında kıçı tekmelenenlerden birisi de sen olacaksın.''
Altuğ, vahşi bir hayvan gibi hırıldayıp cihazı yeniden kemerine sıkıştırdı. ''Yongayı bana ver.''
Barkan dudaklarını büktü. ''Elbette vereceğim ancak Demeter'e doğru bir rapor vereceğinden emin olmam gerekiyor.''
Altuğ'un kaşları çatıldı. ''Beni MİT'e açık etmek ile ilgili tehdit ettiğini söyleyebilirim. İfşa olmama neden olmaya çalıştığın öğrenilirse, üstelik böyle bir konumdayken, sence başına neler gelir? Sadece bir dakika geç kalmanın bile seni öldürebileceğini söylüyorum Barkan. Kes şunu ve bana yongayı ver.''
''Onlara ne söyleyeceksin Altuğ?'' diye diretti Barkan. ''Ne kadar tehlikeli bir konumda olduğumu biliyorum. Bu yüzden raporu duymaya hakkım var.''
Altuğ derin bir nefes aldı. Rüzgârda havalanan ceketinin uçlarını çekiştirdi.''Demeter'e senin yongayı zamanında getirdiğini ve silahı korumak uğruna kızı bıraktığını söyleyeceğim.''
Alaylı bir gülüş. ''Sana inanmalı mıyım?''
''Bizler Agron'uz Barkan. Biz kimseye güvenemeyiz.''
Barkan başını salladı. Yüzünü gölgeleyen saçlarını geriye doğru taradı. ''Sen hata yaparsan, bende hata yaparım Altuğ. Bildiğin üzere bende senin hakkında bazı raporlar vereceğim.''
''Sen görevini yap, bende görevimi yapayım. Tamam mı? Fazlasına gerek yok,'' diyen Altuğ'un MİT'in kendisinden bir şeyler gizlediğini öğrenmesi, onu tedirgin etmişti. Köstebeklik işini yeterince iyi yapamamış olmalıydı...
Barkan, elinde tuttuğu cam kapsülü havaya doğru fırlattı. Kapsül süzüldü,rüzgârın etkisi ile sürüklendi. Taklalar atarak düşüşe geçti ve Altuğ atik bir şekilde kapsülü havada yakaladı. ''Yeni görevinde başarılar dilerim yağmur kuşu...''
''MİT ile başarılar dilerim Altuğ.''
Barkan arkasını döndü ve kaygan kayaların arasından zıplayarak denizin dalgalarının çarptığı yüzeylerden uzaklaştı. Ardına bile bakmadı, hızla geldiği araca binip ortadan kayboldu.
Altuğ elinde tuttuğu küçük kapsülü dikkatle izledi. İçinde, üzerinde yüzlerce ince ipliğin olduğu küçük bir çip gördü. Telefonundan üstlerinin acil hattını tuşladı ve telefonu kulağına götürdü. Birkaç saniye sonra ise mırıldandı. ''Barkan yongayı teslim etti. Ekibi gönderebilirsiniz.''
Telefonu kapattı ve Demeter'in ajanlarının yongayı teslim almak üzere harekete geçmesini bekledi. Yalnızca birkaç dakika içinde yüksek kayaların arasından bir helikopter sesi yükseldi. Gece karışan koyu renkli araç, kayaların karanlık bir köşesine iniş yaptı. Pervanelerinin yaptığı rüzgar, birkaç taş parçasını uçurup deniz düşürdü. Altuğ, gelenlerin Agronlar olduğunu anladı ve hızlıca oraya doğru koştu. Helikopterden inen kadını görünce adeta gözleri gülümsedi adamın.
''Özge Tanyeli! Senin gelmeni beklemiyordum,'' dedi şaşkınlıkla. Üzerinde deri bir tulum olan ve belindeki silahlar ile operasyona hazırmış gibi görünen genç kadının kendini baştan çıkarmasına izin verdi. Kusursuz fiziği bedenine oturan tulumu ile açığa çıkmışken baş döndüren gülümsemesi çehresini güzelleştiriyordu. ''Altuğ!'' dedi Özge'de. ''Açıkçası bende seni beklemiyordum. Demeter bize köstebeklerin bilgilerini asla vermez ama senin gibi öfke kontrolü olan bir adamı da köstebek yapmalarını beklemiyordum doğrusu.''
''Öfkem beni hayatta tutuyor güzelim,'' dedi Altuğ. Özge'nin kendisine uzattığı eli kavrayıp tenine küçük bir öpücük kondurdu. ''Senin de kara listede olduğunu sanıyordum.''
''Ah, küçük bir yanlış anlaşılma oldu. Barkan beni alt edebileceğini düşündü ancak Demeter'in yeni yağmur kuşu olmam için teklifte bulunmasına engel olamadı.''
''Vay canına,'' dedi Altuğ. ''Barkan gerçekten gözden düşmüş olmalı.'' Bu hoşuna gitmişti genç adamın.
''Bu işte üstüme yok. Yonga sende mi?''
Altuğ kadını hızlıca onayladı ve cam kapsülü avuçlarına bıraktı. ''Barkan yongayı vaktinde teslim etti ama kızı elinden kaçırmış. Yongada güçlü bir verici varmış, MİT'in peşinden gelmiş olması ihtimal dâhilinde ancak kızı öldüremediği konusunda yalan söylediğini düşünüyorum. Onun gibi birinin kızı öldürmesi saniyelerini bile almazdı.''
''Yonga bizdeyse geri kalanının bir önemi yok,'' dedi Özge. ''Nasılsa o küçük velet çok fazla yaşamaz.''
''Yine de Doğanların yaşamasına göz yumamayız. Ben elimden geleni yapacağım,siz merak etmeyin.''
''Yapabileceklerin konusunda endişelenen yok Altuğ,'' dedi Özge. Ellerini kaküllü saçlarına doladı ve dudaklarını büktü.
''Verici hala çalışıyorsa MİT çok geçmeden burada olur.''
''Yongayı MİT adına aldığımı söyleyeceğim, sonra da bir çatışma çıktığını bildireceğim. Kayalıkların ardına öldürmeyi planladığım birkaç ajan çağıracağım.Bu konuda bir sorun çıkmayacak.''
''Harika!'' dedi Özge. ''MİT senden şüphelenmiyor değil mi?''
''Onları ben yönetiyorum Özge,'' dedi Altuğ sinirle. ''Söylediğim her şeyi yapmak zorunda olan bir avuç aptaldan ötesi değiller. Bana inanacaklar, emin ol. Oldukça gerçekçi olacağım.''
Özge, kapsülü ceketindeki saklama kutusuna gizleyip ellerini beline yasladı.''Düşmanın hafife alırsan kaybedersin Altuğ. Görev kurallarını arada bir karıştırsan iyi edersin, kimse Demeter'i kızdırmak istemez.''
''Onları hafife almıyorum güzelim, onlar zaten yeterince beceriksiz. Raporlarıma bir göz atsan iyi edersin, onların beceriksizliği hakkında hiçbir bilgiyi es geçmedim.''
''Yağmur kuşu olduğumda bunu seve seve yapacağım.''
''İyi... Şimdi planımı mahvetmeden toz olun. Bir helikopter fazlasıyla dikkat çeker.''
''Daha sonra görüşürüz köstebek. Demeter'e ne kadar doğru bir seçim yaptığını söylemem gerekecek.''
''Sevinirim, ödemeleri arttırmasını da iletirsin.''
Özge alayla güldü, ardından da Agron'a küçük bir öpücük bırakıp arkasını döndü.Koşup helikoptere binmesi ve aracın havalanması yalnızca birkaç saniye sürdü. Helikopter,etrafa yaydığı akımın hemen ardından karanlık geceye karışarak gözden kayboldu.
Altuğ, belindeki silahını çıkarıp tetiğini çekti. Öldürmesi gereken birkaç ajan vardı; gerçek bir çatışma süsü vermek vakit alacaktı. Yedekteki silahını da çıkardıktan sonra emrindeki birkaç ajanı önemli bir operasyon olduğuna dair acil bir şekilde çağırdı.
Ajanlar gelene dek, vericinin bulunduğu bölgeden uzaklaştığının fark edilmemesi gerekiyordu.
Aradan yalnızca birkaç saniye geçti, Altuğ planının kusursuz işlediğini ve MİT'i birkaç ajanı öldürerek kandırabileceğini düşündüğü vakit nereden geldiğini anlayamadığı bir darbenin bedenine çarpması bir oldu. Kayalıkların arasında kuvvetli bir patlama sesi yankılandı, alev topları dalgalar halinde yayıldı. Karanlığı yaran kızıl-sarı bulutun arasından son nefesini verdiğinden habersiz olan Altuğ'un patlayan organları ve kirli kanı fışkırdı.
Altuğ, saniyeler içinde patlayıp yanarak ölmüştü. Bir tuzağa kurban gitmiş, gökyüzüne gizlenmiş bir helikopter tarafından öldürülmüştü.
Altuğ'un canını alan bomba helikopterden, bizzat Özge tarafından ateşlenmişti.Genç kadının yüzünde kibirli bir gülümseme oluştu.
''Demeter'e yongayı almak için beni gönderdiği konusunda ne kadar doğru bir seçim yaptığını söylemem gerek. Yoksa bu beceriksiz ajanın işleri karıştırmasına neden olurduk değil mi?''
Özge Tanyeli'nin yanında ki diğer ajanlar gülüp, kadına destek olurken, Özge hüzünlü bir şekilde Altuğ'un öldüğü kayalıklara baktı. ''Tuzağa düştüğünü anlayacak kadar yaşamasını dilemiştim.''
''Öldüğünü doğrulayalım mı efendim?'' diye sordu bir diğer ajan.
Özge ona döndü, bacak bacak üstün atıp rahat bir pozisyon aldı. ''Ölüp dirilme konularında uzman biri olarak söylüyorum ki, köstebek Altuğ kesinlikle öldü.'' Özge sesini yükseltip sürücünün kendisini duymasını sağladı. ''MİT sığınağına gidelim, yongayı sahibine teslim etmemiz gerekiyor.''
*** Daha önce ***
Barkan, tarlanın ortasında ağır adımlar ile ilerlerken Elis'in ardından gelen bedenini esen ılık rüzgârın ninnilerinden dahi anlayabiliyordu. Onu her hücresi ile hissedebiliyordu ve bu düşündüğünden de korkunç bir şeydi. O nefes aldığında, kalbi azıcık hızlandığında, ufacık bir duygu değişiminde irislerinden geçen o parıltıları ve utandığında kızaran yanaklarını hemencecik fark edebiliyordu. Ona dair her şeyi adı gibi biliyormuş gibiydi.
Garipti; güzel ve korkunçtu.
Daha da önemlisi ilerisi için yaptığı planların kusursuz bir şekilde ilerlemesinde Elis'in büyük bir payı olduğuydu. İlerlemeye devam etti ve otlar arasına gizlenmiş Profesör Hakan Doğan'a seslendi.
Hakan aniden başını kaldırdı, Barkan'ı görür görmez gözleri parıldadı. Elis'in yeşil gözlerini babasından aldığı ilk andan anlaşılıyordu.
''Elis'i getirdim,'' dedi. ''O güvende.''
Hakan hızlıca başını salladı ve Barkan'ın omuzlarından geriye bakarak ürkek bir şekilde kendilerini bekleyen kızına baktı. ''Yonga hala sende değil mi? İlk olarak beni aradığını biliyorum.''
''Evet, yonga bende... Ama onu sana veremeyeceğimi biliyorsun Hakan.''
''Barkan, yaptıkların için minnettarım ve ödemeni misliyle alacaksın ama yongayı MİT'e teslim etmezsen senin peşinden gelmeye devam edeceğimizi biliyorsun. Yonga Demeter'in eline geçerse ilk fırsatta Türkiye üzerinde katliamlar başlatacağını biliyorsun. Büyük çaplı bir savaş başlar ve ne sen, nede biz bundan sağ çıkamayız.''
''Bunu biliyorum Hakan. Ama yongayı Demeter'e teslim etmezsem de zaten öleceğimi sende biliyorsun.''
''Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok Barkan,'' dedi Hakan. Üzgün, hatta vicdan azabı çeker gibi bir hali vardı. ''Aslında var Profesör.''
''Sadece yongayı teslim et ve bitsin Barkan. Sana yüksek bir meblağ sunuyoruz.Bu parayla dilediğin gibi yaşayabilirsin, Demeter'e ihtiyacın kalmayacak. Aksi halde Demeter'in değil, MİT'in gazabından korkmalısın. Kolay yolu seç ve keyfine bak...''
Barkan gülecek gibi oldu. Dudaklarından hırıltılı bir tıslama kaçtı. ''MİT yongayı hiçbir zaman elde edemeyecek Profesöre... Çünkü içinizde köstebekler var.''
Hakan'ın kaşları çatıldı, gözleri bir an yere düştü. Yüz ifadesi biranda değişmiş ve bariz bir şekilde afallamıştı. Hakan, MİT'in içinde köstebeklerin olduğundan zaten şüpheleniyordu, bunu daha önce kıdemlisine de bildirmiş ve herkesten gizli özel bir operasyona hazırlanmışlardı ancak bunu bir Agron'dan duymak onu iyice kuşkuya düşürmüştü. ''Yüksek departmandan mı? Kim?'' diye soruverdi biranda Hakan.
''Size köstebeği verebilirim Hakan. Onu ellerinizle yakalayabilirsiniz ancak karşılığında bir şey istiyorum.''
''Daha fazla para mı?'' diye alayla sordu Profesör. ''Trilyonlardan daha fazlası mı?''
''İstediğim para değil,'' dedi Barkan. Kaşları çatılmış, yüzü gerilmiş ve öfkesi kendini belli etmişti. ''Vereceğiniz hiçbir parayı istemiyorum. Sizden istediğim tek şey planıma uymanız.''
Hakan başını yana eğdi, gözleri bir an için yeniden kızına kaydı. ''Anlat.''
''Demeter içinize güçlü bir köstebek yerleştirdi. Yongayı gibi önemli silahları sizden çalıp Demeter'e gönderecek onlarca ajan var içinizde. Her birinin adını biliyorum, her birinin departmanını biliyorum.''
''İsim vermen yeterli olmayacak.''
''Bu yüzden planıma uymanız gerekiyor,'' dedi Barkan. Kendinden emin ve güçlü sesiyle devam etti. ''Demeter tüm Agron'ların içine güçlü bir cihaz yerleştirdi. Benim içimde de onlardan birisi var... Tam burada, kalbimin çevresinde... Görevimi tamamlamazsam, cihaz beni öldürmeye programlanacak ve geriye kalan her şeyimle yok olacağım. Bu yüzden yongayı Demeter'e teslim etmem gerekiyor.
Bu akşam yonganın Demeter'e güvenilir eller tarafından gönderilmesi için bir alıcı ile görüşeceğim. Alıcı Demeter'in köstebeği... Güvenini yitirdiğim için başka ajanları öne sürmek zorunda kaldı. Yongayı alıcıya vereceğim, alıcıda başka bir taşıyıcı ile yongayı üssümüze götürecek. Ben yongayı teslim edere tmez görevim tamamlanacak ve bundan sonrasında siz devreye gireceksiniz.
Sizin de köstebeklerinizin olduğunu biliyorum, taşıyıcılardan birine köstebeklerinizi yerleştireceksiniz. Böylece alıcı yongayı Agronlar'a teslim ettiğini sanırken yonga bir MİT köstebeğine verilecek; yani yonga yeniden size dönecek. Ama alıcı ön raporları verene kadar ona zarar veremezsiniz. Benim yongayı teslim ettiğimi raporladıktan sonra taşıyıcıyı harekete geçirebilirsiniz.
Plan bu şekilde ilerlemek zorunda, Demeter'e sadık olduğumu ve görevde hata yapmadığımı göstermek zorundayım. Beni anlıyor musun?''
''E-evet ben... Anladım. Peki ya karşılığında ne istiyorsun? Parayı almayacağını söyledin.''
''Siz planı uygularsanız hayatım tehlikeye girmeyecek Profesör ama bununla sınırlı kalmayacak. İçimdeki cihazı çıkarmam gerekiyor.''
''Ahh, seni kesmemi mi istiyorsun? Nasıl bir cihaz olduğunu bilmiyorum, kalbinin etrafında olduğunu söyledin, bunu yaparken seni öldürebilirim.''
''Sanki daha önce bunu yapmamışsın gibi davranmaya devam mı edeceksin Hakan?'' Tek kaşını havaya kaldırdı ve tehditkar bir şekilde karşısındaki yaşlı adamı süzdü Barkan. Hakan yutkundu, gözleri önce Elis'e, ardından da yere düştü. ''Ü-Üstelik, sana nasıl güveneceğiz ki?'' diye diretti.
''Yongayı ne kadar almaya çalışırsanız çalışın, her seferinde Demeter'in casusları yüzünden onu elinizden kaçıracağınızı söyleyerek hayatımı riske atıyorum. Sizce yalan mı söylüyorum? Bu, her iki tarafında kar da olduğu bir plan. Siz köstebekleri bulup yongaya sahip olacaksınız, bende özgürlüğüme kavuşacağım. Kozlar bu kadar basit.''
''Bunun sadece benim kararımla olmadığını biliyorsun Barkan. Ben sana güvensem bile MİT bunu asla kabul etmez.''
''Ses kaydını onlara dinlet,'' dedi Barkan, tok sesi ile. Hakan'ın kaşları çatıldı, yaşlı elleri bir an için göğsüne tutundu. Hakan buraya MİT'ten tamamıyla bağımsız bir şekilde gelmişti, kızını korumak için Barkan'ı tuttuğundan kimsenin haberi yoktu ancak bir Agron'a güven olmayacağını bildiğinden ses kayıt cihazını da yanında getirmişti. Her ihtimali göze alarak kayıt cihazını güvenli bir e-postaya bağlanacak şekilde ayarlamıştı ve Barkan ise bunu çoktandır biliyordu. ''Kaydı MİT'e dinlet, haklı olduğumu göreceksiniz.''
''Bundan emin değilim Barkan...''
''Yapma Hakan! En başından beri amacınızın sadece yonga olmadığını biliyorum.Siz içinizdeki köstebekleri arıyorsunuz, Demeter'e ya da Vyshe'ye bu kadar ayrıcalık tanımanızın nedenini anlamadım mı sanıyorsun? Kendi topraklarınızdayken sahi bu kadar geri planda kalmanız mümkün müydü? Geri planda kaldınız çünkü köstebeğin hata yapmasını bekliyordunuz. Ama biliyor musun, Demeter bunun farkında ve köstebek ben olmadan asla açığa çıkmaz.
Şimdi bana güvenmezseniz yongayı ve elinize geçen tek fırsatı kaybedersiniz.Bende bundan sonraki tüm hayatımı özgürlüğüme mani olmuş ajanları tek tek katlederek geçiririm. Karlarınızı ve zararlarınızı iyi tartın. Seçim sizin, bu akşama kadar süreniz var.''
Barkan'ın kısılmış gözleri ve kararlı çehresi Hakan'ı korkuturken, Hakan başını iki yana salladı. ''İçindeki cihazı çıkartmamız karşılığında bize yongayı ve köstebekleri vereceksin, öyle mi?'' diye sordu emin olmak için.
''Özgürlüğün bizler için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin Profesör. Hele de bu noktadayken...'' Barkan'ın gözleri bir an için arkasındaki genç kıza kaydı. Gözleri kızın gözleri ile kesişince, elini havaya kaldırıp yanlarına gelmesi için onu çağırdı.
''Ha, unutmadan,'' diye mırıldandı.''Elis'in içinde senkronize ettiğim bir Madol cihazı var. Yani kızın hala ellerimde...''
Arkasını döndü, Elis'in narin bedeni yanına yaklaşırken Hakan'ın kısık sesli küfürlerini es geçti. Elis'in ağırca kendine yaklaşan bedenini uzunca süzdü, yeşil gözlerinde ki o telaşa kurban olmak istedi. Onu planlarında kullanmayı istemiyordu ama Elis, Barkan'ın hikâyesinin bile başrolüne geçebilecek kadar güçlü bir kızdı.
Barkan, bu küçük kıza kalbini emanet ediyordu.
Aynı zamanda tüm planların çarklarını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV: Agron'un Çırağı | I-II
Acción''Üzgünüm güzelim... Görevim bu; ya ölürsün, ya da ölürüm...'' -Görev: Agron'un Çırağı RomanceTR, Aksiyon-Macera okuma listesinde... Merakta Bırakan Ender Kurgular (Ön okuma) kazananı... Tanıtım videosu ilk bölümdedir. ilk kitap tamamlanmıştır, ik...