Devam ediyor...
Adam, dudaklarıma uyguladığı baskıyı hafifletirken beni iyice bedenine yasladı ve fısıldadı. ''Şşştt, buradan çıktığımızda açıklayacağım.''
Sesi soğuk ve buğuluydu, oda benim gibi yorgun görünüyordu ve tüm bunların bir açıklaması olduğuna inanıyordu. Eğer buradan çıkabilirsek dünyada ondan en uzak olan köşeyi bulup orada ölümü bekleyecektim. Ondan kaçacak ve bir daha beni bulmaması için dua edecektim.
O beni kurtarmıyordu, beni bu bataklıkta daha derinlere çekiyordu.
İlerlediğimiz yolun sonunda bulunan çift kanatlı, beyaz kapı aniden iki yana açıldığında yarım düzine koruma hızla içeriye daldı. Birkaçı ile göz göze geldim, tüylerim diken diken oldu. Adam duraksadı, kulağıma eğilip fısıldadı. ''Arkamda kal...''
Bir şey diyemeden kolları arasından sıyrıldım ve en yakınımdaki masaya tutundum. Adam, etrafına doluşan korumaları hızlıca süzdü. Onlar silahlarını çıkarmaya hazırlanırken adam da aniden hamlede bulundu.
Çatışmanın arasında kaldım, ne yapacağıma karar veremedim. Adam, korumaların üzerine yürüdü ve karşısına ilk çıkan korumanın kolundan tuttuğu gibi çevirdi. Silah anında el değiştirirken kurşun sesleri etrafta yankılanmaya başladı. Korkuyla ellerimi kulaklarıma yasladım ve yere çöktüm. Gözyaşlarım şiddetlenmiş ve tamamen savunmasız bir halde bekledim.
Adam, silahı kullanmakta çekinmedi. İki kişiyi başından vurup yere serdi. Gördüğüm kanlı bedenler acılarımı tazeledi. Annemin son görüntüsü gözlerimin önünde belirdi.
Adam, bir korumanın boğazına sarılıp destek alarak havalandı ve geriye doğru takla atarken iki korumayı birlikte yere serdi. Dizleri üzerinde yükselirken bir korumanın namlusunun hedefinde kaldı ve beklemeden karşı ateş açtı. Birini daha yere serdi. Çevik hareketleri ve güçlü darbeleri, diğer korumalardan üste çıkmasına neden oldu. Birkaç dakika içinde korumaların hepsi yere yerildi. Adam, yere serilmiş bedenlerin arasında ayağa kalktı, hala elinde tuttuğu silahları öldüklerinden emin olmak için yeniden ateşledi. Cansız bedenler tekledi, kan etrafa dağıldı.
Silahlar boşa ateş edilince, adam silahları bir kenara bıraktı ve başını kaldırıp bana baktı. Göz göze geldiğimizde, buradan kendi başıma kaçmak istedim. Yanıma geldi, yine davetsiz bir şekilde beni ayağa kaldırdı ve çift kanatlı kapıdan geçirdi. Bir süre ilerledik.
''G-gerçekten...'' dedim zoraki. Hıçkırık seslerimden rahatsız olmuş gibi yüzünü buruşturdu. ''...Kimsin sen?''
Kaçmama engel olmaya çalışır gibi ellerini sıklaştırdıktan sonra etrafına bakındı, ''Sessiz ol,'' diye mırıldandı. Hıçkırıklarımı önlemek için ellerimi dudaklarıma bastırdım ve onun gibi etrafıma bakındım. Her iki koridorun sonunda da takım elbiseli korumalar vardı. Oldukça tehlikeli bir konumdaydık, korumalar her an bizi görebilirdi. Adam, beni arkasına aldıktan sonra sağına döndü ve sessizce ilerlemeye başladı. Onun peşinden ilerlerken arkamda kalan adamların başını çevirdiği anda bizi görebileceklerini biliyordum. Onlardan uzaklaşırken karşıdaki korumalara yaklaştık.
Önümdeki adamın bileğimi bırakması ile arkamızdaki korumaların bizi fark etmesi aynı anda gerçekleşti. Aramızdaki uzun koridor biranda kısacık geldi gözüme, korumalar süratle bize doğru koşmaya başladı. Gözyaşlarım önümü görmeme engel olmaya başlayınca sürekli gözlerimi kurulamaya başlamıştım.
Önümdeki adam bıçağını yeniden çıkarıp korkunç bir çeviklik ile üç korumayı yere serdi. Bileğimden tuttuğu gibi beni çekiştirdi ve küçük, metalik bir kapıdan geçirdi. Karşımıza çıkan garaj ile derin bir nefes aldım. Sonunda çıkışa yaklaşmıştık, sonunda buradan çıkabilecektim. Garaj, tıpkı bir şirketin otoparkı gibi kocamandı. Etrafımda son model, birbirinden pahalı onlarca siyah araç vardı. Otoparkın arka köşesindeki üzeri örtülü arabaların ise göründüğü kısım kadarıyla farklı renklerde olduğunu gördüm. Kırmızı ve kahve renklerini seçebilmiştim.
Adam, ağır kapıyı arkamızdan kapatır kapatmaz duvardaki küçük cam dolaba ilerledi. İçindeki onlarca anahtarı eline alıp araçlara ilerlerken ağrıyan bacaklarımın ve sanki vücudumu ortadan ikiye ayıracakmış gibi hissettiren belimin acısı nedeniyle en yakınımdaki araca yaslanıp soluklandım.
Beni bu kadar yoran şey yediğim dayaklar mı, yoksa karşımdaki telaşlı adamın yaşattıkları mıydı?
Adam, elindeki anahtarlar arasından birini seçip üzeri örtülü arabalardan birine doğrulttu. Işıkları anında yanıp sönmeye başlayan arabanın örtüsünü telaşla kaldırdığında gri bir aracı seçmek zorunda kaldığımızı fark ettim.
Onca aracın arasından neden onu seçtiğini anlayamasam da, beni yanına çağırınca ağırca adımlamaya başladım. Adam, elindeki fazla anahtarları yere atıp ezdi. Arkamdaki metal kapı aynı anda zonkladı, birileri kapıya ateş etmeye başladı. Adımlarımı hızlandırıp adamın bana açtığı kapıdan içeriye bindim. Deri koltuğa oturur oturmaz bedenim anında gevşedi ve başım geriye doğru düştü. Adam kapıyı kapadı, arabanın üstünden atlayıp sürücü koltuğuna yerleşti.
Araba çalışır çalışmaz garajın kapısı gürültüyle açıldı, silahlı adamlar içeriye doldu. Ateş açmaları gecikmedi. Araba hızla hareket etti ve önündeki park halindeki araçlara çarpa çarpa otoparkın kapalı kapısına doğru sürdü. Hem kurşunların, hem de diğer araçlara çarpmamızın etkisi ile araba sarsılırken korkuyla bağırdım. Kurşunlar camları titretiyor ve tekerleri hedef alıyordu. Kurtulmamıza bu kadar kısa bir mesafe kalmışken silahlı korumalar aracın önüne atlayarak yolumuzu kesmeye çalışıyordu.
Araç süratle ilerlerken son anda adamın biri önümüze atladı ve beklemeden ateş etti. Kurşun, ön camı paramparça ettiği gibi bir rüzgâr misali yanımdan uçup gitti. Ardında bıraktığı sıcaklığı saçlarımın arasında hissederken, kurşunun bedenimi teğet geçtiğini fark ettim. Araç durmadı, silahlı koruma aracın üstünden fırlayıp arkada bir yerlerde yere düştü.
Yanımdaki adam küfretti, gaza yükledi ve garaj kapısı önümüzde bir bariyer gibi yükseliyor olmasına rağmen durmadı. Adamın bir eli hızla göğsüme yaslandı ve ben koltuğa adeta yapıştım. Aynı anda garaj kapısını büyük bir gürültü ile yarıp gün ışığına çıktık.
Göğsümdeki elin baskısı olmasa, başımı çoktan bir yerlere çarpmış olacağımı bildiğimden, emniyet kemerini bağlamak aklıma geldi. Kemerimi telaşla bağlarken adam ardına bile bakmadan gaza yüklendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV: Agron'un Çırağı | I-II
Acción''Üzgünüm güzelim... Görevim bu; ya ölürsün, ya da ölürüm...'' -Görev: Agron'un Çırağı RomanceTR, Aksiyon-Macera okuma listesinde... Merakta Bırakan Ender Kurgular (Ön okuma) kazananı... Tanıtım videosu ilk bölümdedir. ilk kitap tamamlanmıştır, ik...