Bölüm 21 : Ya ölürsün, ya ölürüm

1.6K 66 16
                                    


Bölüm 21 : ''Ya ölürsün, ya ölürüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 21 : ''Ya ölürsün, ya ölürüm.''

''Çeneni boşa yorma. Kız ölecek ve sen acıların içinde kavrulacaksın Agron.''
''Onu sevmiyorum!'' diye kükredi Barkan. ''Ona en ufak bir duygu dahi beslemiyorum! Onu yalnızca yongaya ulaşmak için kullandım ve kere dahi onu kadın olarak görmedim. Onu yalnızca kullandım, görevi tamamlamak için onu kandırdım. Görevin dışına çıkmayacağımı biliyorsun Arina! Her şeye rağmen...''
Kapalı gözlerime rağmen Barkan'ın öfkeden dolayı kızarmış ve kaskatı kesilmiş yüzünü hayal edebiliyordum. Dudaklarından çıkan her bir sözün kalbimde oluşturduğu ağırlığı silkemiyordum ve hala, kandırılmış olmanın acısını yaşıyordum. Beni bir kez olsun kadın olarak görmediği gerçeği, bir kez olsun bana acımadığı ve alnını alnıma yasladığı o gece ona fısıldadığım sözlerin onun için hiçbir anlam ifade etmediği gerçeği, apaçık yüzüme çarpıyordu şimdi.
Ben onun için bir hiçtim. Görev uğruna öldürülmesi gereken bir varlıktım yalnızca. Ve bu utanç verici olduğu kadar acınasıydı da...
Ama Barkan... Şimdi neden beni öldürmek isteyen Arina'ya karşı duruyordu. Artık beni öldürmesi gerektiğini Metin'in dudaklarından duymuşken, neden şimdi ölmemi istemiyordu. Beni kendi elleri ile mi öldürmeliydi, böyle mi olmalıydı? Engel olmasının başka bir sebebi mi vardı? Benden yeterince şeyi söküp atmamış mıydı?

''Ölmesini neden istemiyorsun?'' dedi Arina, başını yana yatırdığını hissettim.
''Çünkü...'' dedi Barkan, bir hışımla. ''Yonga o...''
''Ne?''
Kaşlarım çatıldı, dudaklarımdan acı bir inleme döküldü. ''Aradığımız yonga o... Silah onun içinde. Hakan ondan habersiz yongayı içine yerleştirmiş ve kız ölürse, yonga hasar alıp yok olacak. Uğruna savaşacağımız hiçbir şey kalmayacak.''

Arina yabancı bir dilde küfürler savururken, göz kapaklarım acıyla titreşti ve ben boğazıma takılan yumru ile öylece Barkan'ın silik siluetine baktım.
Hakan... Babam... Ardında bıraktığı korkunç mirası yüzünden acılar çektiğim babam... Yongayı önemsiz bir varlıkmışım gibi içime mi yerleştirmişti? Aylardır, belki de yıllardır beni zehirleyen bu korkunç silah ile birlikte mi yaşıyordum? Günden güne ölüyor olmamı hiç mi önemsememişti babam? Bunu bana, kızına nasıl yapardı?

Babam böyle bir şey yapmazdı... Yapamazdı. O benim babamdı ve beni ölüme öylece terk edemezdi.
En azından ben... Hatırladığım o güçlü adamın bunu yapacak kadar ruhsuz olmadığını umut ediyordum.

''H-hayır...'' diye fısıldadım çaresizce. ''Hayır, yapmaz... Olamaz...''
Kısık sesime rağmen Barkan beni duydu ve bakışlarını üzerime çevirdi. Yalan söylediğine, Arina'nın kollarında ölmemem için oyun yaptığına inanmak istedim ama gözleri, gerçek bu der gibi haykırıyordu yüzüme.

''İçindeki zehrin sebebi yonga,'' dedi acımasızca. ''Eğer içinden çıkarılmazsa öleceksin ancak fütursuz bir şekilde çıkarılmaya çalışılırsa da zehir hızla yayılacak ve bu defa yonga ile birlikte öleceksin. Gerçek bir tehlikenin içinde sıkıştın Elis,'' dedi gözlerimin içine baka baka. Boğazımdaki yumru nefes almamı zorlaştırdı, yutkunup soluk yollarımın açılmasını diledim ancak boğazım adeta kilitlenmişti. Göğsümdeki sıkışma ağır ağır kollarıma yayılırken bacaklarımda güç kalmadığını hissettim.

Ölüm bunca zaman peşimdeydi ancak asıl sebep daima babam olmuştu.
''Seninle işim bittiği anda seni öldürecektim, bu doğru. Yongayı bulduktan sonra seni bırakacaktım,'' dedikten sonra bakışları umursamazca Arina'ya döndü. ''Ama yonganın içinde olduğunu yeni öğrendim. Onu yanımda tutmamın sebebi yongayı içinden çıkarmanın bir yolunu aramamdı; onu deli gibi seviyor olmam değil,'' dedi. Arina'nın büyük bir hayal kırıklığına uğradığını düşündüm, benimkinin yanında okyanusta bir damla dahi sayılmazken.

Çölleri okyanuslara çevirecek büyük bir hayal kırıklığının içinde boğuluyordum adeta. Babama, Barkan'a ve yaşadığım hayata karşı bir kırıklık hissediyordum.

''Bu doğru mu?'' dedi Arina, kaşlarını çatıp. ''Yonga gerçekten içinde mi?''
''Ona karşı bir şeyler hissedebileceğimi gerçekten düşündün mü?'' diye sordu alayla. İstemsizce bu sorunun bana karşı yöneltildiğini hissettim.
Sana karşı bir şeyler hissedebileceğimi gerçekten düşündün mü? Ne olduğunu bilmediğin, adını bile koyamadığın o beceriksiz duyguların karşılık bulacağına gerçekten inandın mı? Seni sadece kullandım. Acınasıydın.
''Senden nefret ediyorum,'' dedim. Aksini düşünüp düşünmediğimi ben bile bilmiyordum ancak yırtılacakmış gibi hissettiğim boğazımdan yalnızca bu kelimeler döküldü. Fısıltıdan daha da düşük bir sesle, başıma onlarca iğnenin battığı anda söyledim bu sözleri. Barkan başını hafifçe yana yatırdı.
''Üzgünüm güzelim, görevim bu; ya ölürsün, ya da ölürüm.''
Başımı iki yana salladım ve sanki gerçekleri def edebilirmiş gibi sessiz inkârlarda bulundum. Ne onun, ne de benim ölmeyeceğim bir dünya yok muydu bu evrende? Ya da onun gibi basit bir şekilde başkasının canını hiçe sayabileceğim bir an yok muydu?
Sen öl, ben yaşayacağım diyemeyeceğim gibi bunu asla kabullenemezdim de ama o, işi biter bitmez beni öldürecekti. Barkan yeniden Arina'ya baktı.
''Yonga gerçekten içinde... Says kapsülü ile detaylı bir inceleme yaptık. Yongayı istiyorsan onu öldüremezsin.''

Barkan'ın beni öldürmek istediği halde neden hala öldürmediğini şimdi anlıyordum. Yongayı içimden çıkardıktan sonra beni öldürecekti ancak o zamana dek hala ellerinde olacaktım. Benimle işi tamamen bitene dek, ona ait olmamı istiyordu. Metin'i ve Arina'yı engellemesinin sebebi yalnızca buydu. Başka bir neden arayan tarafım usulca yerine çöktü ve bir daha çıkmamaya yeminli bir halde karanlığa karıştı. İçimdeki kırık parçalar birleşip küçük benliğimi oluşturdu ve keskin başını düşüncelerime çarpa çarpa acı çekmemi sağladı. Kendi düşüncelerim arasında ezilmeye başladım.
Arina yutkundu ve sıkıca kavradığı ellerime uzun tırnaklarını geçirdi. ''İntikam planlarını yok ettiğim için üzgünüm ancak yongayı yok edersen, seni ikinci defa öldürmekten çekinmem Arina. Bu defa öldüğüne de adım kadar emin olurum.''

Arina güldü, dudaklarından çıkan o hoş tınının hayal olmasını diledim. ''Demek yonga bu küçük kızda ha?'' dedi şaşkınlıkla. ''Hakan düşündüğümden de zekiymiş. Ama biliyor musun? Her şeye rağmen yongayı bu kadar kolay bulabileceğimi düşünmemiştim. Ve düşündüm de... Bu kızı öylece öldürüp acı çekmeni ummak yerine, yongayı alıp trilyoner hayatı yaşayabilirim,'' dedi Arina.
Ne kadar değersiz bir varlık olduğum defalarca yüzüme çarpıldı. Arina yongayı aradığı için bize ulaşmıştı ve şimdi... Ölümüm karşısında herkes huzurlu bir hayata kavuşacaktı. ''Ve nasılsa kızı sevmediğinden, intikam planlarımı seni hızlıca öldürerek tamamlayabilirim. Hayatımda bir leke olmandansa sonsuza dek senden kurtulabilirim.''
Arina kulağıma eğilip, yalnızca benim duyabileceğim şekilde fısıldadı.
''Sana söylemiştim, plan kusursuzca ilerliyor.'' Yutkunamadım, gerçek anlamda donup kaldım. ''Ve seni Barkan'dan kurtaracağım.''
Barkan'ın çenesi kasıldı. Omuzları geriye doğru hareketlendi ve keskin gözleri odağını değiştirmedi. Elini beline attığını belli belirsiz fark ettim. Arina, artık beni öldürmemekte karar kıldığından Barkan'ı benim hayatım ile tehdit etmek yerine onu öldürme planlarını harekete geçirmeye hazırlandı.

Karnıma doladığı elini çekip, bir hışımla beni sola doğru fırlattı ve güçsüz, yaralı bedenimin anında yere yapışmasını umursamadan silahının namlusunu Barkan'a çevirdi. Ben, sert bir şekilde yere düşmenin etkisini kavrayamamış, dizlerimin acısı ile boğuşadururken birkaç saniye içinde birbirine doğrultulmuş olan silahlar süratle patladı.

Kulaklarımı çınlatan ve korkudan çığlıklar atmama neden olan mermi sesleri havalanıp, tok bir sesle bedenlere çarptı. Bir an için, ardı ardına ateşlenen kurşunların iki bedeni delip geçtiğini ve birazdan etrafın kan gölüne dönüşeceğini düşündüm. Ancak unuttuğum bir şey vardı.

Barkan, kendisini bir zırh gibi koruyan kurşungeçirmez bir tuluma sahipti ve kurşunlar yüzünü hedef almadığı sürece ona zarar veremezdi. Öyle de oluyordu, mermiler bedenine çarpıp toprak zemine düşüyordu.

Önüme düşen, kanım ile yapış yapış olmuş saçlarımı geriye doğru tarayıp düştüğüm yerden birbirlerine doğru yürüyen ikiliye baktım. İkisi de inatla birbirlerine ateş etmeye devam ediyor ve gittikçe birbirlerine yaklaşıyorlardı. Barkan, tulumundan yararlanarak tek elini yüzüne kapatmış kararlı adımlar atarken, Arina'nın da ondan bir farkı olmadığını gördüm. Çünkü onunda üzerinde kurşungeçirmez giysiler vardı ve o da başına siper ettiği kolu ile açıkta kalan yerlerini koruyordu.

Her şeye rağmen, o an birbirlerini öldüreceklerini düşündüm.
Mermiler bedenlerine çarpıp bir bir yere düşerken biraz sonra karşı karşıya geldiler. Arina, ince-uzun bacaklarını kaldırdığı gibi Barkan'ın silah tutan bileğine vurdu ve ilk silah yere düştü. Toprak zemine düşüp yuvarlanan silahın hemen ardından, Barkan boşta kalan elini kırıp dirseğini Arina'nın yüzüne geçirdi. Hemen ardından ayağını çevirip bileklerine vurdu ve kendisine doğrultulmuş silahı sıkıca kavradı. Arina, Barkan'ı alnından vurmaya hedeflenmiş bir halde iken silahın çekiştirilmesi ile kurşun havaya sıkıldı. Gökyüzünü saran patlama sesi korkumu sarmaladı.

GÖREV: Agron'un Çırağı | I-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin