Bölüm 26: ''Acılar sonrası duyulan melodi...''
Gülünç,diye düşündüm. Haftalar sonra hiçbir şey olmamış gibi öylece süsleniyor ve mücevherler takınıyor oluşum gülünçtü.
Önümde duran birbirinden farklı makyaj malzemelerine ve oldukça pahalı görünen güzel kokulu parfüm şişelerine şaşkınlıkla bakındım. Barkan'ın önümdeki masayı dolduran onlarca makyaj malzemesini nereden bulduğunu bilmiyordum ama aklıma üşüşen görüntü ile istemsizce gülümsedim.
Onun, kozmetik mağazasından elinde bir kutu ruj ile koştura koştura kaçıyor ve ardından onlarca görevli kızın çığlık çığlığa onu yakalamaya çalışıyor olduğubir görüntü hayalime düştü. Dudaklarımı kemirdim ve arkamdan beni izleyen Barkan'ın göz hapsinde kalmamak için gülümsememi saklamaya çalıştım. Ne yazık ki, aynadaki yansımamdan dudaklarımın kıvrılışını gördü ve kaşları çatılırken başını yana yatırdı.
''O güzel aklından neler geçiyor?'' diye mırıldandı, homurdanır gibi.Omuzlarımı silktim ve elime ilk geçen far kutusunu incelemeye başladım.''Önemli bir şey değil,'' dedim. Konuşmak için garip bir heyecan ile dolduğumu hissettim.
''Ama seni güldürdü,'' dedi. ''Hoşuna gidecek bir şey mi yaptım?'' Başımı iki yana salladım ama aklıma düşen bir başka anım ile dudaklarım yeniden kıvrıldı.
''Öyleyse ara sıra hatırlat... Hoşuna gidecek şeyler yapmam için. Pek fazla gülmüyorsun.''
''Bunları nereden buldun?'' diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım çünkü ona,onun bir kutu rujla koştuğunu hayal ederek kahkaha atmak istediğimi söylemek istemedim. ''Çaldım, kolay oldu,'' dedi.
''Bu kadarına gerek yoktu aslında.''
Ayağa kalkıp yanıma doğru gelirken oturduğum yerde dikleştim ve karşımdaki aynadan gözlerini ayırmayan Barkan'ı kaçamak bakışlarla izledim. ''Tanınmaman gerektiğini biliyorsun,'' dedi. ''Kafanı kopartıp değiştirme gibi bir şansım olmadığından tüm bunları kullanarak kendini değiştirmen gerekiyor.''
Kaşlarım hafifçe havalanınca, öylece beni izlemek yerine hafifçe eğilip bu defa aynadan kendi yüzünü incelemeye başladı. Birkaç gün önce kestiği sakalları uzamıştı ve esmer teninin güzelliği beni adeta büyülüyordu. Uzun, dalgalı saçları, yüzünün yarısını örten kirli sakalı ve kalın, düz kaşları onun yakışıklı görüntüsünü adeta süslüyordu. Olgun ve ağırbaşlı, potansiyel bir koca adayı izlenimi veren simasına kapılmam, benim gibi toy bir kızın engelleyebileceği bir şey değildi.
Elini çenesine yaslayıp hafifçe ovalarken, aynadan onu izlemeye devam ettim.Yüzünde pek çok yara vardı ancak sakalları sayesine pek çoğu dikkat edilmedikçe fark edilmiyordu. Alnına dökülen saçları ve çattığı kalın kaşları gözlerini gölgeliyordu ancak irislerinin çevresinden ayrılmayan kızıllıklar nedeniyle hala gözlerinin acıdığını anlayabiliyordum. Gözlerini kısarak bakıyor ve çok fazla kırpıştırıyordu.
Aynadan onu izlediğimi fark edip önce aynadan gözlerime baktı. Ardından da başını çevirip yan profilimi izlemeye başladı. ''Düşmanlarının hepsi orada olacak Elis,'' dedi. ''Hepsi orada olacak ve senin peşinden gelecekler.Olabildiğince dikkatleri dağıtmaya ve onları etrafından uzaklaştırmaya çalışacağım ancak olası her türlü kötü duruma hazırlıklı olman gerekiyor.''
Yutkunup başımı ona doğru çevirdim ve şimdi hemen karşımda duran yüzüne dikkatle baktım. ''Seni an be an yönlendireceğim, gözlerimi bir kez olsun üzerinden ayırmayacağım ve sende, dediklerimi harfiyen uygulayacaksın. Korkup geri adım atarsan seni kaybederim,'' dediğinde kaşlarım çatıldı. ''Orada fazla vaktimiz olmayacak, durduğun her an saniyeler aleyhimize işleyecek.Olabildiğince hızlı bir şekilde cihazı alıp çıkmamız gerekiyor,'' dedi.''MİT'te orada olacak ama onlara güvenemezsin, kimin kim için çalıştığından emin olamazsın. Demeter görevimi tamamlayana dek benden şüphe duyacak ve belkide, seni alması için ardımdan başka bir Agron gönderecek. O yüzden kimseyi dinlemeyip, durmadan hareket etmen gerekiyor. Beni anlıyor musun? Orada bunları konuşacak vaktimiz olmayacak, bu yüzden beni iyice anlamanı istiyorum.Sözlerimi harfiyen uygulayacak ve durmadan yoluna devam edeceksin.''
Başımı belli belirsiz salladığımda derin bir nefes aldı ve beklemediğim biranda oturduğum geniş taburenin kenarına oturup bedenimi bedenine çekiverdi.Ellerini yanaklarıma çıkarıp, alnını alnıma yasladığı anda kalbim anında hızlandı ve titrek bakışlarım dudaklarına kaydı.
''Elis, bana inanmakta tereddüt ettiğini hissedebiliyorum ve korktuğunu da anlayabiliyorum. Ama ne olursa olsun bana güvenip dediğim her şeyi uygulamak zorunda olduğunu bilmelisin.''
''B-ben anlıyorum,'' diye mırıldandım ama yanağımdaki elleri sıklaştı ve onunda gözleri dudaklarıma kaydı. ''Bunu ikimiz içinde yapıyorum Elis. İkimiz içinde yapıyorum ve en ufak bir hatada paramparça olacak bir plan ile oraya gidiyorum. İkimizden birinin yaptığı en ufak bir hata, ölümümüze neden olabilir.''
Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı. ''Seni kaybedemem,'' diye mırıldandı.Sesinde, daha önce hiç duymadığım bir çaresizlik hissettim ve nefesim boğazım atakılıp kaldı. ''Seni kaybedemem Elis...''
Heyecanla alev alan bedenim ne yapacağını bilemez bir halde kaskatı kesilirken Barkan yanaklarımdaki ellerini belime doladı ve beni aniden kendine yasladı.Kolları sıklaşıp, sırtıma dolanırken başım omzuna düştü. Yüzünü saçlarımın arasına, boyun girintime gömdüğünde çığlık çığlığa haykırmak istedim.
Bana daha önce tatmadığım bir duyguyu tattıracak derecede güçlü bir hisle sarılıyordu. Beni sıkıca sarmalıyor ve içtenlikle sarılıyordu. Kucağımda kalakalan ellerim titrekçe tırmandı ve beline tutundu. Ona karşılık verdiğimi fark eden adam, tüm masumiyetini ortaya koyarak beni iyice kendine çekti. Boynuma gömdüğü yüzü ile tenimi huylandırıyordu. Onu taklit ederek başımı boynuna gömdüm ve kollarımı sıklaştırdım. Tenlerimiz mükemmel bir uyum ile birbirine tutunurken gözlerimi usulca kapadım ve çırpınan kalbime durup, anı yaşaması için yalvardım.
Katilim olduğunu düşündüğüm adam tarafından böylesine sevildiğini hissetmek tehlikeli derecede güzel hissettiriyordu. Bunca zaman duyduğum telaşın aynısını şimdi o yaşıyordu, beni kaybetmekten korkuyordu ve bana güveniyordu. Ona inanıp sözünü dinleyeceğime, planda hata yapmayacağıma inanıyordu.
Keşke onun kadar kendime güvenebilseydim. Zira orada, düşmanlarım an be an peşimden atılıp beni parçalamak isterken duracağımı biliyordum. Duracak,korkuyla olduğum yerde kalakalacaktım. Zayıf noktam baş gösterecek ve durmamam için beni uyaran bu adamı dinlemeyecektim.
Derin, titrek bir nefes aldığımda Barkan kollarını benden ağırca uzaklaştırdı.Elleri tekrar yanaklarıma tutunup başımı yüzüne yaklaştırırken alnıma küçük bir buse kondurdu. Alnımdaki sıcaklık ve samimiyet gözlerimi kırpıştırıp Barkan'ın beline doladığım ellerimi yumruk haline getirmeme neden oldu. Geri çekilmeden önce uzunca bir süre nemli dudaklarının tenime bıraktığı sıcak nefesleri hissettim. Derin bir nefes aldı, saçlarımı kokladı. Biranda ellerini üzerimden çekince sarsıldım.
''Sen hazırlan,'' dediğinde de anında kaşlarım çatıldı. Sesi, olması gerekenden daha tok ve hırıltılı çıktığı gibi, başımı kaldırdığımda yüzünü buruşturduğunu gördüm. Üzerimden çektiği ellerini kendi göğsüne bastırdığında, ters giden bir şeylerin olduğunu anladım. Barkan'ın yüzü gerilmiş, elleri yumruk halini almışve nefesleri silikleşmişti. Canı yanıyordu...
Telaş ve korku yine bedenimi ele geçirdi ve ellerimi hızla dudaklarıma kapadım.Barkan, elini göğsüne yaslamış bir halde acı iniltiler döküyordu, kalbi onu uyarıyor ve harekete geçmesi için zorluyordu. ''Birazdan gelirim,'' dedikten sonra hızla ayağa kalktı ve ben tepki veremeden kapıdan çıkıp gözden kayboldu.
O andan sonra Serse cihazı en çok korktuğum şey oluverdi. En nefret ettiğim ikinci şey ise Demeter...
Hazırlanmak; daha önce hiç yapmadığım bir makyajı yapıp yüzümü tanınmayacak hale getirmek düşündüğümden daha da uzun sürmüştü. Çünkü adamakıllı makyaj yapmayı beceremediğim gibi, anne ve babamı son gördüğüm geceye ait anılarım yine zihnime doluşmuş ve son mutlu gecemin kâbusa döndüğü anları yeniden yaşamıştım. Anneme o gün davete hazırlanırken ki verdiğim kolyeyi taktığım andan, aynı kolyenin kana bulanmış bir halde çığlıklarımı yansıttığı ana dekher şeyi an be an yeniden yaşamıştım. Belki, kendime acı çektirmekten başka hiçbir şey yapmıyordum ancak buna engel de olamıyordum.
Zihnim, artık ne düşüneceğini şaşırmış ve kendi kendine tehlikeli oyunlar oynayadurmuştu. Geçmişle olan hesaplaşmam bitmediği gibi henüz gerçekleşmemiş planlarımızın da hesabını tutar olmuştum.
Barkan'ın yanımdan ayrılırken ki acı çeken hali, gideceğimiz davette yapabileceğim her türlü hatayı önüme sunuyor ve ikinci bir felakete kendimi hazırlamama neden oluyordu.
Gözyaşlarım yüzünden bozulmuş makyajımı üçüncü defa silip en baştan yapmaya başladım. Öncelikle yaralarımı kapatmak için birkaç kat fondöten sürmüş,zayıflığım ve uykusuzluğum nedeniyle belirginleşen gözaltı halkalarımı kapatmaya çalışmıştım. Ardından da en koyu tonlara sahip far paletini elime alıp gözlerimi olduğundan daha büyük ve yuvarlak gösterecek bir etki oluşturdum. Koyu renk farı göz kapaklarıma sürüp, göz makyajımı tamamladığım anda yaptığım makyajın fazla abartı olduğunu anlamıştım ama silip yeniden yapacak gücü kendimde bulamıyordum.
Yosun gözlerime her baktığımda babamın gözlerini, sevimli yüzüme bakmaya devam ettiğimde de annemin o güzel gülümsemesini hatırlayıveriyordum. Bu yüzden,yüzümü tanınmayacak hale getirmeyi aslında herkesten çok istediğimi fark ettim.Çünkü ben acıları ile baş edebilecek bir kız değildim. Anılarımı silebilirmişgibi koyu kırmızı bir ruju alıp hızlıca dudaklarıma yedirdim. Annemin güzel yüzü aklımdan silinip Arina'nın tehlikeli güzelliği gözlerimin önüne gelince kendimi bile şaşırtan bir hırs ile doldum.
Ağlamamak için direne direne, aynı zamanda da yaşadıklarımın acısını çıkarabilmiş gibi hızlıca makyajımı tamamlamaya çalıştım. Elimdeki malzemeleri çarpar gibi masanın üzerine bıraktığımda ise, olduğumdan en az 10 yaş fazla gösteren, masumiyetini kaybetmiş ve sahte gülümsemesini yüzüne takınmış bir kadın ile karşılaştım. Aynada ki ben değildim ve bundan her halükarda acı duyuyordum.
Barkan, yaralarımı gizleyecek ve rahat hareket etmeme engel olmayacak oldukça şık bir tulum almıştı. Bileklerime kadar uzanan paçaları İspanyol olan, uzun kollarının kenarında fırfırları olan ve en ufak bir dekolte dahi vermeden boğazıma dek vücudumu saran düz, siyah bir tulumdu bu. Göğüs kısmında küçük simler vardı ancak bulunduğum odanın loşluğundan bunlar fark edilmiyordu.Belime bağlamam gereken ince bir kemeri vardı, üzerindeki beyaz simler ile kıyafetime katılan tek renk gri olmuştu.
Elbisenin kapalı olması ve gerçek anlamda rahat olması beni sevindirdi; çünkü bu şekilde insanların gözleri üzerimde olmayacaktı. Barkan, sarı saçlarımı örtmem için elbise ile aynı kumaştan yapılmış siyah bir şalda almıştı. Şalı amacı dışında kullanmayı hiç garipsemeyerek topuz yaptığım saçlarımın etrafına doladım ve saçlarımın rengi görünmeyecek hale getirdikten sonra düğüm atıp uzun kısmını omuzumdan aşağı saldım.
Başımda garip bir ağırlık hissetmiştim ancak şimdi, aynada gördüğüm kadını gerçekten tanıyamayacak hale gelmiştim. Bu şekilde güvende olacağımı umdum.
Düşmanlarım beni tanıyamazsa güvende olurdum.
Sonunda hazırlığımı tamamladım ve Barkan'ın sıkı tembihlerine uyarak odadaki küçük yatağa oturup onu bekledim. Hemen yan odamda olduğunu biliyordum. Ben,her ne kadar tanınmamak için özel bir hazırlığa girmiş olsam da, Barkan dikkatleri dağıtabilmek için görüşünü konusunda özel bir çabaya girmemeye karar vermişti. Bu yüzden davete birlikte değil, ayrı ayrı gidecektik.
Barkan'ın bizi içeriye nasıl sokacağını bilmiyordum, bir şekilde bunu ayarlayabileceğini söylediği için çok irdelememiştim.
Uçurumdan kurtulduğumuzdan beri neredeyse bir hafta olmuştu ve bu süre boyunca Barkan, MİT profesörü hakkında bilgi toplamak için beni bir başıma bırakma riskine bile girerek özel araştırmalar yapmıştı. Sonunda ise profesörün yeni projesini sunmak için tüm saygı değer bilim tutkunlarını beklediği özel bir davet düzenleyeceğini öğrenmiştik. Barkan, bunun kaçınılmaz bir fırsat olduğunu söyledi. Zira davet profesörün özel laboratuvarının da içinde bulunduğu bir rezidanstaydı.
İşin kötü yanı, davetli listesinin bir hayli kabarık olduğu gibi, güvenliği sağlamak için onlarca özel timin orada olacak olmasıydı.
Ellerimle oynayıp, tırnak kenarlarımdaki etleri kopararak canımı yakarken kapım tıklatıldı ve birkaç saniye içinde Barkan içeriye girdi. Midem anında kasılıp,ellerim sırılsıklam olurken ayağa kalktım ve Barkan'ın görüşüme girmesini bekledim. Birkaç büyük adımla odanın içine girdiğinde, gözbebeklerim hayretle irileşip şaşkınlığımı gözler önüne serdi. Yutkunamayacak hale geldim. Ellerim çaresizce iki yanıma düştü, omuzlarım kalbimdeki baskı ile titreşti.
İşte Barkan'ın üzerimdeki etkisi buydu; hiçbir şey yapmadan öylece dururken bile ona kapılmamı engelleyemiyorken beni sarmalayacağını söylediğinde nasıl olurda bir çölzedenin suya hasreti gibi onun hasretiyle yanıp tutuşmadan durabilirdim ki...
Heybetli bedenine yakışan, üzerine oturmuş siyah takım elbisesi ile fiziğinin güzelliğini gözler önüne serdiği gibi, kabarık-saçlarını yandan ayırıp bir kısmının alnına dağılmasına izin vermişti. Yakışıklı ve hatta oldukça çekici göründüğü gibi onu ilk gördüğüm anı hatırlayınca titrek bir nefes verdim.
Onunla yaşadığım onca şey gibi, karşılaştığımız ilk günde bana acı veriyordu ama onun için buna katlanabileceğimi o an fark ettim.
Ellerini ileriye doğru uzatıp, tutmam için hafifçe eğilirken bedenime zorlukla komut verip çekingen parmaklarıma avucuna bıraktım. Elimi hızlıca kavrayıp nazik bir şekilde beni kendine çekti. Aramızda azıcık bir mesafe kalınca, diğer elini çeneme yaslayıp başımı hafifçe kaldırdı.
Yosun gözlerim, kızıl dalgalarla süslü karanlık çukurlarına çarpınca gülümsedi.Masum ya da sevimli bir gülümseme değildi ancak güven veren hissi ile bende gülümsedim.
Elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim kuş şeklindeki gri, parlak broşu başıma doladığım eşarbın bağlama noktasına taktı. ''Bu oradayken iletişim kurmamızı sağlayacak,'' dedi. Eli başımdan düşüp göğsündeki mendili işaret etti. ''Beni duyabileceksin, böylece her an seni yönlendireceğim.''
Başımı salladım, ''Lütfen beni yalnız bırakma,'' dedim. Yalnızca sesini duyacak olsam bile ona ihtiyacım vardı. ''Seni bırakmayacağım, gözlerim hep üzerinde olacak.''
Genizden gelen hırıltılı sesi ile gözlerimi kapatıp sonsuza dek onu dinlemek istedim. ''Bunu yapabiliriz,'' dedi.
Gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmazken ''İlerisi için,'' diye mırıldandı.
''İlerisi için,'' diye karşılık verdim. Birlikte olabilmek için bunu yapmak zorundaydık.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV: Agron'un Çırağı | I-II
Action''Üzgünüm güzelim... Görevim bu; ya ölürsün, ya da ölürüm...'' -Görev: Agron'un Çırağı RomanceTR, Aksiyon-Macera okuma listesinde... Merakta Bırakan Ender Kurgular (Ön okuma) kazananı... Tanıtım videosu ilk bölümdedir. ilk kitap tamamlanmıştır, ik...