Bölüm 28: Kafes altında alternatif planlar | Kısım 1

1.5K 56 3
                                    


Bölüm 28: Kafes altında alternatif planlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 28: Kafes altında alternatif planlar




Geriledim, buradan çıkabileceğim başka bir çıkış olup olmadığına bakındım.

Yoktu.

Kapana kısılmış, kafes altına alınmıştım.

Yakalanacağıma inanmış bir halde öylece dikilirken irkilmeme neden olacak kuvvetli bir gürültü oluştu. Tavandan aşağıya düşen metal kapağın hemen ardından tok bir sesin kükrediğini duydum.
''Elis!''

Yere çökmüş bir halde başıma gelecekleri beklerken duyduğum tanıdık ses ile hızla başımı kaldırıp tavana baktım. Küçük, kare bir boşluğun ardından bana bakan keskin gözler yüreğimi hoplattı. Gözyaşlarım durmadan yanaklarımı süsledi.

''Barkan,'' diye fısıldadım. Elini aşağıya doğru uzattı. ''Koş!''
Gelmişti, gelmişti. Dakikalardır ses vermezken biranda karşıma çıkmış ve düşmanlarım içeriye girmeden bana ulaşmayı başarmıştı. ''Koş Elis, hadi!'' diye bağırdı.

O an şoka uğramış ve hareket edemeyecek hale gelmiştim. Çelik kapı an be an aralanıp teşkilatın adamları içeriye girmek için yarışırken Barkan'ın tavandan sarkan eline baktım.

Uzuvlarıma hareket etmesi için komut vermeyi başardım ve ayağa kalktım. Tavan olması gerekenden çok daha yüksekti ve Barkan'ın koca cüssesi aşağıdan bakıldığında küçücük kalıyordu. Barkan'ın sarktığı boşluğun altına gelir gelmez, hemen yanımda duran ağır masanın üzerine çıktım. Biraz önce Barkan'a yetişmem imkânsız gibi görünürken şimdi parmaklarına ulaşmama santimler kalmıştı. Barkan eğilebildiği kadar eğilirken bende parmak uçlarıma çıktım. Barkan'ın alnından süzülen kandamlaları yüzüme düştü, dudaklarımı ısırdım. Parmaklarımız birbirine değdi anda Barkan biraz daha uzandı ve elimi kavrayabilecek konuma geldi.

Ancak bir sorun vardı. İkimizde korkunç derecede yaralı olduğumuz gibi, Barkan'ın kurşungeçirmez tulumuna rağmen kolundan yaralandığını gördüm. Bu bir kurşun karası değildi, bıçakla deşilmiş gibiydi ve üstüme damlayan kan yüzünden rahat nefes bile alamıyordum. Beni yukarıya çekecek gücü toparlaması zaman alan sevdiğim uygulayabildiği tüm güç ile beni çekmeye çalışırken ardımızdaki kapı tehditler savururcasına ayrılıyordu. Biraz sonra ayaklarımın yerle teması kesildi. Tutunabileceğim hiçbir yer olmadığı için Barkan'a yardımcı olamadığım gibi cızırdayan kapı telaşımı arttırıyordu.

Ağır ağır yukarıya çekilirken elimi duvara yaslayacak yüksekliğe geldiğimde kendimi çekmek için çabaladım. Aynı anda laboratuvarın kapısından bir patlama sesi, ardından da içeriye doluşan insanların gürültüsü geldi. Ayak bileğimde hissettiğim parmaklar ile çığlık atıp kendimi çekmeye çalıştım ancak aynı anda biri beni aşağıya doğru sürüklemeye çalıştı. Bağırıp ateş açan insanların arasında Barkan son bir kuvvetle beni yukarıya çeker çekmez kollarıyla sarmalayıp, cebinden çıkardığını gördüğüm yuvarlak cismi aşağıya doğru fırlattı.

Barkan'ın kolları arasında girdiğimiz daracık yerde yere uzandık, Barkan adeta üzerime çıkıp başımı göğsüne yasladı. Kısacık bir an, gözlerimin kararıp Barkan'ın sevgisi ile sarmalandığım anda kuvvetli bir patlama sesi ve ayaklarımdan başlayıp tüm vücudumu saran bir sıcaklık hissettim.

Bulunduğumuz dar alan, havalandırma boşluğunu andıran metalik duvarlara sahipti ve patlamanın etkisi ile birlikte kırılıp bizi savuracakmış gibi sarsıldı. Bedenimi ateşlerin içine atmışlar gibi tehlikeli bir sıcaklık hissettim ve etim cayır cayır yandı. Barkan'ın dişlerini sıkıp acı acı haykırdığını duydum.

Alevler etrafımızı sarıp aşağıdaki insanların çığlık çığlığa kaçışmasına neden oldu. Kızgın lavların arasında kalmış gibi haykırdılar. Bulunduğumuz dar kanal sallanıp gittikçe ısınırken gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Biraz sonra Barkan başını kaldırdı ve yüzümü avuçladı. Çeneme uyguladığı baskı ile gözlerim gözlerine çıkarken endişeli irisleri genişledi.

O anda bile, kana bulanmış yakışıklı çehresinin benim için ne kadar vazgeçilmez olduğunu gördüm. Burada birlikte ölecek olsak bile beni bırakmadığı gerçeğine sıkı sıkıya sarıldım. Benim için gelmiş, beni kurtarmıştı. Artık oyunların ve yalanların olmadığı, tüm gerçekliği ile kalbini sunan bu adam, ona duyduğum duygulara karşılık veriyordu.
Patlamanın etkisi ile yanmış saçlarını gördüm ancak ses edemedim. Yutkundum, ellerimi yüzüne çıkardım. ''İyi misin?'' deyip üstümü hızlıca inceledi. İyi değildim ama ona iyi olduğumu söyledim. ''Sen iyi misin?''

Bulunduğumuz dar alana dolan dumanlar yüzünden nefes alamaz ve Barkan'ı göremez hale geldiğimde öksürdüm ve Barkan'ın omzunu dürttüm.
''İyiyim, gidiyoruz hadi!''

Üzerimden kalktı ancak alan o kadar dardı ki, aramızda yalnızca birkaç santimlik boşluk oluşmuştu. Son dakikalarda onsuz girdiğim savaşların ardından, o an Barkan'ın iyi olduğunu duymak benim için yeterliydi. Barkan, yüzüstü dönmem için yardım ederken dönüp sürünerek ilerlemeye başladım.

Soluğumu kesen ve ciğerlerimi yakan duman birkaç dakika önceki boğulmak üzere olduğum anı bana hatırlatırken başımı iki yana salladım ve önümü görmeye çalıştım. Karanlık, sisli ortamda ilerlemek zordu ve hemen arkamdaki Barkan'ın desteği olmasa çoktan yere yığılmış olacaktım. Elimde tuttuğum cihaz da ilerlememi zorlaştırıyordu.

''Hadi güzelim,'' diye bana destek olan Barkan'a sıkıca sarılıp koynunda ağlamak için fırsat kolluyordum. Bir süre bu karanlık ve baş ağrıtan alanda sürüne sürüne ilerledikten sonra sağa doğru döndük ve ardından ışıkların sızdığı bir parmaklık ile karşılaştık. Barkan beni durdurdu.

''Önden gideceğim,'' diyerek üzerimden geçip parmaklığa yaklaştı. Bulunduğumuz yakınlığın beni etkilemediği tek an bu an olabilirdi.
Barkan, görebildiği kadarı ile dışarıyı süzdükten sonra parmaklığa attığı tekme ile havalandırmadan çıkmamız için bize ilk fırsatı oluşturdu. Ayaklarını dışarıya uzatıp aşağıya atladıktan hemen sonra bana seslendi. Acele etmeye çalışarak peşinden atladım. Canı yanıyor olmasına rağmen bedenimi havada yakaladı ve yumuşak bir iniş yapmamı sağladı.

Bedenimi bedenine yaslayıp birkaç saniye dinlenmeme izin verirken, fırsattan istifade kollarımı ve başımı göğsüne yaslayıp soluklandım. Ciğerlerim temiz hava ile dolarken, araya sızan metalik kokuyu solumamaya çalıştım.
Onun kollarındayken güvendeydim.
Barkan belime doladığı ellerini yüzüme çıkarıp yüzümü bu defa çıktığımız koridordan vuran ışıklar yardımıyla incelerken gözlerimiz kesiştiği anda kaşları çatıldı.

''Elis, gözlerin...'' diye mırıldandığında, birkaç dakika önce gördüğüm rengi değişmiş irislerimin hayal olmadığını anladım. ''Zehir yayılıyor Elis,'' dediğinde bedenimdeki gücün aniden çekildiğini hissettim ve kollarına yığıldım.
''Elis, Elis!'' diye seslendi Barkan. ''İyi misin?''

Göğsüne düşen başımı kaldırıp üstümü hızlıca inceledi ancak kolumdaki yara dışında görünürde bir başka yarayı fark edemeyince yeniden bana sarıldı. ''Ciddi bir yaran var mı? Canın yanıyor mu?''
Homurdanmaktan başka bir şey yapamadım.
''Terliyorsun Elis, daha fazla savaşamazsın,'' dedi. İçimdeki zehrin artık kontrolü ele geçirmek üzere olduğunu bende fark edebiliyordum zira kanım kaynıyor ve damarlarımda sürü halinde tepiniyormuş gibi hissediyordum.
''Zehir düşündüğümüzden daha da hızla yayılmaya başlamış, acele etmeliyiz.''
Başımı salladım ve gözlerimi açık tutmak için çabaladım. Eğer zehir bana gerçek olmayan sesler duyurmuyorsa, bize yaklaşan karmaşanın seslerini duyabiliyordum.
''Cihazı aldım,'' diye mırıldandım ama sesim çok kısık çıktı. ''Gidelim,'' diyen Barkan'ın parmaklarıma sarılan parmaklarına tutundum ve onunla birlikte koşmaya başladım.

Koridorun sonuna doğru süratle koşarken, birbirine dolanan ayaklarımın bizi yavaşlatmaması için dua ediyordum. Koştuk, koştuk ve ardımızdan silah sesleri duyulmaya başladığında kolonlar ardına saklanarak ilerledik. Bir süre sonra karşımıza çıkan merdivenlerden süratle tırmanan silahlı adamları görünce Barkan aniden durmak zorunda kaldı. Ettiği küfürlere kulak tıkadım.

GÖREV: Agron'un Çırağı | I-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin