Bölüm 20: 'İntikam damarı...'
Patlama...
Alevler...
Duman...
Burnumu yakan acı bir koku...
Korkunç bir baş ağrısı...
Titreşen gözlerim, yaralı başım... Sıkışan bacaklarımın korkunç acısı ve ellerime bulaşan sıcak kanım...
Devrilmiş ve tamamen parçalanmış aracın arasında, ters dönmüş ve emniyet kemerinin tutabildiği kadar havada asılı kalmış bir halde öylece duruyordum. Islak saçlarım yere doğru dökülmüş ve görüşümü bozmuştu, gözlerimin önü tamamen bulanıktı ancak gözkapaklarımı aralayamadığımdan bunların hiçbir önemi yoktu. Kulağımdaki çınlamanın arasından sızan ve ismimi haykıran birini duydum. Kolumda buz gibi bir kelepçenin varlığını hissettim.
Biri, göğsümde korkunç bir baskı oluşturan ve canımı yakan emniyet kemeri çözdü ve bedenim anında düşüşe geçip kırık parçaların arasına yığıldı. Başıma aldığım darbenin üstüne, kesici parçaların üzerine yaptığım iki büklüm düşüş tüm kemiklerimi sızlattı. Acıyla kıvrandım, kontrolsüz inmelerim dudaklarımdan döküldü ve çıtırtı seslerinin arasına karıştı.
Biri, canımın yandığını bile bile beni kolumdan tuttuğu gibi sürükledi ve devrilmiş arabadan dışarıya çıkardı. Gözlerim yarı açık bir halde kolumdaki baskıyı takip ettim. Uzun, kemikli bir elin beni çekiştirdiğini gördüm. Batan güneş, yukarıdaki bedeni görmemi engellerken uzun bir süre sürüklendim ve kanım toza karıştı. Yaralarımın kirlendiğini gördüm.
Biraz sonra, yanaklarıma çarpan ellerin etkisi ile gözlerim iyice aralandı ve toprak zeminde boylu boyunca uzanan bedenim zorlukla ayağa kaldırıldı. Güçlü bir kol elini karnıma dolayıp beni kendine çekti ve sırtımı göğsüne yasladı. Başım, istemsizce geriye doğru düştü ve titreyen bacaklarım ayakta kalabilmek için direndi.
İncecik bir ses kulağımı okşadı. ''Sevgiline merhaba de tatlım,'' diyen kadının ardımdaki varlığı ile ürperdim ve kolları arasından kurtulmak için güçsüz bir hamle de bulundum. Engellenmesi saniyeler bile sürmedi.
Başka bir aracın süratle önümüzde durduğunu ve hemen ardından gürültü ile çarpılan kapı seslerini duyunca Barkan'ın yanımıza geldiğini anladım.
İlk söylediği şey, adım oldu.
''Elis!'' diye kükredi adeta.
''Gözlerim yaşardı doğrusu,'' diye mırıldandı kadın. ''Bakıyorum da Agron, bu küçük yavrucağı çok önemsiyor.''
Kaşlarım çatıldı, dudaklarım güçlü bir inkârı fışkırmaya hazır bir şekilde kıpırdandı. Konuşamadım, gücümü gözkapaklarımı sonuna dek aralayabilmek için harcadım.
''Arina!'' diye seslendi Barkan bu defa. Yüksek sesli konuşuyordu ancak sesindeki şiddet beklediğimden sakindi. ''Öldüğüne yemin edebilirim.''
Arina aniden kahkaha atınca havalanan göğsü ile bende sarsıldım. Göz kapaklarım yarı aralık bir halde karşımdaki adama baktım. Barkan, daha önce görmediğim gerçek bir öfke ile bize doğru bakıyordu. Anlında belirginleşmiş olan damarı, yüzündeki tüm kasların gerildiğini işaret ederken, kızaran yüzü ile öfkeli bir yaratığı andırıyordu.
Saçları, gün batımının eşliğinde alnına gölge düşürmüştü. Siyah gözleri adeta kızıl alevler ile parıldıyordu. Yumruk halindeki elleri, geniş omuzları ve uzun bacakları ağırca bize yaklaşmaya başladı. Ancak attığı ilk adımla birlikte şakağıma soğuk bir cisim yaslandı ve ben korkuyla titredim.
''Öldürdüğüme...'' dedi tiksinircesine. ''Öldürdüğüme yemin edebilirim demeliydin Agron.''
''Nasıl hayatta kaldın?'' diyen Barkan'ın çatık kaşları altındaki keskin gözleri uzun bir süre bana değmedi ancak ben, tüm görüşüm yalnızca onunla kaplanmış gibi korkuyla onu izliyordum. Barkan, Arina'yı öldürmüş müydü?
''Hayatta değilim,'' dedi Arina. ''Ama öyleymiş gibi yapmakta üstüme yok.''
Barkan dişlerini gıcırdattı, şakağımdaki soğuk cisim tenimi yakacak kadar bastırıldı.
Arina, beni Barkan'dan kurtaracağına söylemesine rağmen şuan beni esir almıştı ve alnıma yasladığı silah ile geleceğimi tehdit ediyordu.
Ölecektim.
Ancak bunu kimin yapacağını bilmiyordum.
''Öldüğünü gördüm,'' dedi Barkan. ''Hayatta kalmana imkân yoktu.''
''Söylenenlere göre sende ölmüştün Agron. Ama ikimizde buradayız değil mi?''
''Demeter çoktan peşine düşerdi.''
Barkan'ın tek kaşı tehditkâr bir şekilde havaya kalktığında, Arina derin bir nefes aldı.
''Korkusuz askerler yetiştirdiğini söyleyen ancak boktan bir çukurun içine bizi yollayan o l**et olası *** karıdan mı bahsediyorsun? Evet, hayatta olduğumu bilse peşime düşerdi. Ama ben, hiçbir Agron'un yapamayacağını yapıp o l**et çukurdan kurtuldum. Herkesi öldüğüme inandırdım ve kendime yeni bir hayat kurdum.''
''Beynin paramparça olmuştu Arina,'' diye ısrar eden Barkan'ın amacını ikimizde anladık. Barkan, Arina'nın kendisini nasıl kandırdığını ve bu aşamaya nasıl geldiğini merak ediyordu. Arina anlatmaktan çekinmedi.
''Yağmur kuşu olma hırsıyla onlarca Agron'u öldüren, sonra da bir kukla misali kendini 40 katlı bir binadan atan aptal bir çocuğu kandırmak sence çok mu zordu Agron?''
Arina'nın rüzgârda uçuşan uzun saçları görüşüme girince, -benim aksime- az önceki kazadan en ufak bir hasar dahi almadığını fark ettim. Aracı deviren kendisiydi, bunu bilerek yapmıştı ve şimdi yıllar önce kendisini öldüren katili tehdit etmek için beni kullanıyordu.
Barkan ile Arina arasındaki geçmişi bilmeyen bense, kendimi yine olayların göbeğine atmayı başarmıştım.
''Sen ve Demeter... Kendinize o kadar güveniyordunuz ki, benim gibi yeni yetme bir kızı ortadan kaldırmanın basit olduğunu düşünüp, ardınıza bile bakmadınız. Ama biliyor musun, Demeter'in onca sadakat yeminine rağmen hiçbir Agron tek taraflı çalışmıyor.''
Barkan'ın kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. ''İhanet...'' diye mırıldandı.
''Evet, tabii... Seni gibi sadık bir kuşun ağzından duyabileceğim tek aptalca söz bu olurdu.''
Yutkundum ancak bu sıradan bir eylem bile benim için zorlu bir sınava dönüştü. Aracın devrilmesinden en büyük hasarla kurtulduğum için, alnımdan boynuma dek dökülen sıcak kanımı hissedebiliyordum. Kaburgalarım sızlıyor, ayak bileklerim burkulmanın etkisi ile isyan ediyordu.
Fiziksel acılarımdan daha kötüsü ise, en ufak bir şey dahi algılayamadığım bu gizemli konuşmaların bittiği an, şakağımdaki silahın ateşleneceği ve beynimin paramparça olacağıydı.
''Tüm Agronlar çift taraflı çalışıyor barkan. Senin dışındaki herkes, Demeter'in verdikleri ile yetinmeyip başka teşkilatlara giriyor. Bu yeni yetme gördüğünüz kızda, herkesten önce bunu fark etti.'' Arina'nın göğsünün kabardığını hissettim. ''Beni öldürmekle görevlendirildiğini biliyordum Barkan,'' dedi, biraz sonra. ''Beni öldüreceğini, yağmur kuşu olman için önündeki tek engeli ortadan kaldıracağını ve Demeter'in esaslı bir kuklası haline geleceğini biliyordum. Her şeyi biliyordum Agron ancak sen bir şeyi bilmiyordun.''
Barkan, bakışlarını ardımızdaki alana çevirdiğinde, benimde yorgun gözlerim sola doğru döndü, arkama bakmak için. Arina, hareket etmeme izin vermeyip silahı daha çok alnıma yasladı ancak ben, ardımda neler olduğunu görebildim.
Uçurumun kenarındaydık.
Ardımızda, ufacık bir hatayı kabul etmeyen korkunç bir uçurum vardı. Oldukça yüksekte, dağların belli bir yüksekliğindeki kıvrımlı bir yolun kenarındaydık ve bunun Arina'nın tuzağı olduğunu artık anlayabiliyordum.
''Demeter'den kurtulmam için elime büyük bir fırsat geçmişti. Siz beni öldürecektiniz, bende küllerimden yeniden doğacaktım.''
''Beni kandırmış olabilirsin Arina. Tebrik ederim,'' dedi Barkan, garip bir şekilde. ''Ancak Serse cihazı içinde olduğu sürece Demeter'den kurtulamazsın.''
''Ahh!'' diye haykırdı Arina. ''Agron geleneklerini hatırlamak oldukça garip,'' dedi, tiksinti dolu bir tıslama ile. ''İnsanları kandırmakta üstümüze yoktu değil mi? Demeter'in o mükemmel kurmacaları, bizi soktuğu kılıklar ve söylememizi istediği kusursuz yalanlar... Hala bir Agron olduğumu ve seni kandırdığımı düşünüyor olmalısın. Ama ben artık bir Agron değilim Barkan ve sizin kurallarınıza göre oynamıyorum.''
''Kurallara göre oynamadığını görebiliyorum,'' dedi Barkan. Gözleri bir an için üzerime düştü ve kalbim, bana isyan ederek muhtacı olan bakışları susuz bir çiçek gibi emdi.
''Çünkü artık özgürüm.''
Barkan'ın bakışları yeniden Arina'ya kaydı. ''Senin aksine ben özgürüm... Belki de bu yüzden sadık bir kuşsun ha? Serse'den kurtulamadığın için...'' dedi Arina. Sesi oldukça keyifli geliyordu. ''Serse hala sana acı veriyor mu, yoksa kuşlara ayrıcalık tanıyorlar mı?''
''Sana acı vermiyor mu?'' diye kuşkuyla sordu Barkan.
Arina'nın daha da keyiflendiğini hissettim. ''Ufacık bir sır daha vereyim öyleyse,'' dedi. Hemen ardından da fısıldadı. ''Serse'yi söküp attım ve şimdi, kontrol tamamen bende.''
Barkan, afallamış gibi bir adım geriledi ve yumruk olan elini havaya doğru kaldırdı. İşaret parmağı, Arina'nın güzel yüzünü işaret ediyordu. ''Serse asla çıkarılamaz.''
''Öyle olduğuna inanmanızı istiyorlar...'' dedi, ''...Ama nasıl koyulduysa, aynen çıkarılabilir.''
Barkan'ın gerçekten şaşırdığını hissettim o an. Mimikleri bir milim dahi oynamıyor, kaskatı kesilmiş vücudu hareket etmiyordu ancak gözlerinden geçen o parıltılar şaşırdığını belli ediyordu.
''Bunu nasıl öğrendin?'' diye sordu Barkan.
''Demeter'in verdiklerinden çok daha iyisini vaat eden kişiler beni davet etti. Bende daveti geri çevirmedim Agron. Sen, o ***** yerde çürüyüp giderken ben kontrol edilemez bir şekilde yükseldim. Bana şimdilerde senin aldığından çok daha fazla meblağları verdiler. İstediğim her şeyi yapmama ve intikam almama izin verdiler. Bende bekledim. Bekledim ve doğru an gelene kadar karşına çıkmadım Agron. Ama hep seni takip ettim. ''
''Kim için çalışıyorsun?''
''Kurmacalar ile uğraşmayan birisi ile...'' dedi Arina. ''Vyshe!''
Barkan gülecek gibi oldu. ''Ruslar...'' dedi alayla. ''Özünden vazgeçememişsin.''
''Benim özüm Vyshe'de yeniden canlandı Agron. Ve biliyor musun, senin gibi sadıklar için neler vermezlerdi. Seni öldürmeyecek olsam, ortağım olmanı teklif edebilirdim bile.''
Barkan'ın iki kaşı da havalandı ve ağırlığını tek ayağı üzerine verdi. ''İntikam için mi buradasın?'' dedi, çenesini kaldırıp. ''Öyleyse silahın yanlış kişiyi hedef alıyor.''
Arina başını iki yana aheste bir şekilde salladığında saçları iyice uçuştu ve iki yanımdan beni sarmaladı. Karnıma dolanmış güçlü kolu olmasa şimdiden yere düşmüş ve acı içinde kıvranıyor olurdum. Ama o, tüm hayatı buna bağlıymış gibi ufacık bir kıpırtıya bile izin vermiyordu.
''Hayır Agron... Canının yeterince yandığına emin olmadan seni öldürmeyeceğim. Önce, bu küçük kızın gözlerinin önünde kanayışını izleyeceksin.''
Gözlerim mümkünmüş gibi daha da büyüyüp, ellerim çırpınmak için harekete geçerken Arina sinirle ellerimi tutup karnıma bastırdı ve şakağımdaki silahın varlığını bana hatırlattı.
''Hayatım boyunca beklediğim ikinci fırsatı da altın tepside önüme sundun Agron. İkimizde aynı şey için görevlendirildik, ikimizde aynı hedefi seçtik ama ben... Senin aksine duygularıma yenik düşmedim; onları kullanmayı öğrendim. Amacım yongayı bulmaktı ama çok daha önemli bir şeyi elde ettim.''
Yonga...
Yine karşıma çıkmıştı işte...
Arina, intikam için geri dönmüş ve babamın bana miras bıraktığı gizemli yonga bizi bir şekilde birleştirmişti. Üçümüzde farklı hayatlarla ancak aynı amaçla gelmiştik buraya. Hepimiz, uzun yollardan, garip tanışmışlıklarla ve ölümlerle buralara gelmiştik ve şimdi yonga bizi birleştirmiş, ölümlerim daim olacağını ortaya koymuştu.
''Yıllardır ellerimde can verdiğini hayal ettiğim adamla ve onun gereksiz kalbini kaptırdığı bu küçük yavrucakla karşılaştım. Ne güzel bir tesadüf değil mi, aldığın canların hesabını senden alacağım anın bu kadar güzel bir zamanlama ile gelmesi?''
Barkan'ın kalbi gereksiz miydi bilmiyordum ancak o kalbin bana ait olmadığını birkaç saat önce ilk elden duymuştum. Şimdi, karşılıksız duygularımın yerle bir edildiği anda Arina, olmayan duygular için beni öldürecekti.
''Onu sevmiyorum,'' dedi Barkan. Gözleri, kısacık bir an yosunlarıma çarptı ancak onda gördüğüm tek şey öfkeydi. Bunca zaman söylediği her şey yalan olsa bile, şuanda gerçekleri söylediğini biliyordum.
Beni sevmiyordu.
''Öyle mi dersin? Pekâlâ, onu öldürmemden rahatsızlık duymazsın değil mi?''
''Onu öldüremezsin,'' diye atıldı Barkan. Ancak söylediğinin aksine başımın hemen yanında duran silahın tetiği çekildi. Kurşunun fırlamaya hazır hale geldiğini duydum, kalbim hiç olmadığı kadar hızla çarpmaya başladı. Korkum o derece yükselmişti ki, göğsümden yükselip boğazıma oturan çığlıklarımı engelleyemeyecek hale geldim.
Kollarım, Arina'dan kurtulmak için atağa geçti ancak benim gibi bir çelimsiz kızın aksine oldukça güçlü olduğu için ona bile karşı koyamadım.
''Yapma,'' diye mırıldandım çaresizce. Sesimi ben bile duyamamıştım ki, o sadece yükselen hıçkırıklarımdan rahatsız bir şekilde ''Kes çeneni,'' diye söylendi. Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü yeni fark ediyor, kanımda karışan tuzlu suyun geçtiği yerleri yakışına ses çıkaramıyordum.
Fiziksel acım katlanılmazdı ancak sesimi çıkaramadım. Zira bunlar söylediğim son sözler olabilirdi.
''Hayır, Agron. Yapabilirim. Tıpkı senin gibi beynini patlatıp, kalbini yerinden söküp atabilirim. Derisini yüzüp kemiklerini önüne atabilirim.''
Titrek bir nefes dudaklarımdan kaçtı ve buğulanan görüşüm arasından Barkan'ı seçmeye çalıştım. ''Tanıdık geldi mi Agron? Gelmediyse hatırlatayım.'' Ve sesi aniden yükseldi. '' Kız kardeşimin ölümünden sonra güvendiğim ilk ve tek insanı benden kopardığın gün aynılarını yaşadım! Oleg'i öldürüp, kemiklerini paramparça ettiğin gün, aynılarını yaşaman için yemin ettim ben!''
Tiz sesi o kadar gür çıkmıştı ki, nefesinin kuvveti ile saçlarım havalandı. Kulaklarım, acıyla çınlarken ellerinden kurtulmak için bir kez daha çırpındım.
''Sen, bu küçük kıza âşık olmuşken böyle bir fırsatı kaçıracağımı mı düşünüyorsun?''
''Onu öldürürsen her şey biter,'' dedi Barkan.
''Evet, sana dair olan her şey yitip gider ama ben yükselmeye devam ederim Agron.'' Arina'nın sesi bu defa sakin, ancak kendinden emin bir tonda çıkmıştı. Kelimelerin üstüne yaptığı her bir vurguda ruhum titredi. ''Dirin kadar ölünün de para ettiğini biliyor musun? Acı çektiğin gibi görevimde önüme engel olmamanı sağlayacağım.''
''Kızın hayatı hepimize bağlı Arina,'' dedi Barkan. Karşısındaki intikam hırsı bürünmüş bu tehlikeli kadına uysal davranıyor ve ağır adımlarla bize doğru yaklaşıyordu. Barkan bir adım daha attı ancak Arina adeta kükreyip yerimden sıçramama neden oldu. ''Bir adım daha atarsan kız ölür!''
''Elis ölürse, o çok güvendiğin Vyshe'ye veda etmek zorunda kalırsın.''
Arina tıslar gibi bir ses çıkardı. ''Beni tehdit edebilecek kadar güçlü değilsin,'' dedi Arina.
''Ama o güçlü.''
Barkan, başı ile beni işaret edince dilim adeta boğazıma dolandı. Benim, Arina'ya karşı durabilecek kadar güçlü olduğumu düşünüyor olması, gözleri önünde alnıma silah doğrultulduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
''Ne saçmalıyorsun?'' dedi Arina. Silahı tutan eli iyice havalandığında silah korkunç bir derecede etime baskı yaptı. Acıdan, belki de biraz sonra duyacağım patlama sesinden dolayı gözlerimi hızlıca kapadım ve yutkunmaya çalıştım.
Gözlerim karanlıkla buluşurken, kulaklarım hala daha konuşulanları takip ediyordu. O an tek dileğim, ölmemekti.
''Vyshe yongayı istiyor değil mi? Bu yüzden peşimize düştün, bu yüzden buradasın.''
Yonga için peşimde olan bir başka teşkilatı duymak tüyler ürperticiydi. Gümrük, Agron ve Vyshe... Hepsi aynı silah için peşimdeydi ve ben bunların hiçbirini görememiştim.
''İntikam hırsın, görevinin önüne geçemez Arina.''
''Ne yapmaya çalıştığını anlamadığımı mı sanıyorsun Agron?'' dedi Arina, alayla. ''Yonga kızdaymış gibi sürekli onun yanında dolanıp Demeter'i sahte raporlar ile kandırmış olabilirsin ama ben Yonganın kızda olmadığını biliyorum. Sizi bunu anlayabilecek kadar çok izledim. Bu aptal kız hiçbir şey bilmiyor, Hakan ona hiçbir şey söylememiş.''
Doğru, diye geçirdim içimden. Bu yüzden beni bırakmalı ve aralarındaki sorunu bensiz halletmelilerdi.
''Yani, görevimin önüne geçebilecek bir durum göremiyorum.''
''Hakan Elis'e hiçbir şey söylememiş, onun hiçbir şeyden haberi yok. Bu doğru... Ancak bilmediğin şeyler var.''
''Çeneni boşa yorma. Kız ölecek ve sen acıların içinde kavrulacaksın Agron.''
''Onu sevmiyorum!'' diye kükredi Barkan. ''Ona en ufak bir duygu dahi beslemiyorum! Onu yalnızca yongaya ulaşmak için kullandım ve bir kere dahi onu kadın olarak görmedim. Onu yalnızca kullandım, görevi tamamlamak için onu kandırdım. Görevin dışına çıkmayacağımı biliyorsun Arina!''
Kapalı gözlerime rağmen Barkan'ın öfkeden dolayı kızarmış ve kaskatı kesilmiş yüzünü hayal edebiliyordum. Dudaklarından çıkan her bir sözün kalbimde oluşturduğu ağırlığı silkemiyordum ve hala, kandırılmış olmanın acısını yaşıyordum.
Ben onun için bir hiçtim. Görev uğruna öldürülmesi gereken bir varlıktım yalnızca.
Ama... Şimdi neden beni öldürmek isteyen Arina'ya karşı duruyordu. Neden ölmemi istemiyordu, bunu kendisi mi yapmalıydı?
''Ölmesini neden istemiyorsun?'' dedi Arina, başını yana yatırdığını hissettim.
''Çünkü...'' dedi Barkan, bir hışımla. ''Yonga o...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV: Agron'un Çırağı | I-II
Ação''Üzgünüm güzelim... Görevim bu; ya ölürsün, ya da ölürüm...'' -Görev: Agron'un Çırağı RomanceTR, Aksiyon-Macera okuma listesinde... Merakta Bırakan Ender Kurgular (Ön okuma) kazananı... Tanıtım videosu ilk bölümdedir. ilk kitap tamamlanmıştır, ik...